AraştırmaKültür SanatSağlıklı Hayat

Kocakarı İlacı Nereden Geliyor

Kimyasal ilaç sektörünün gelişmediği devirlerde insanlar hastalıklarından kurtulmak için bitkilere başvuruyorlardı. Hangi bitki hangi hastalığa iyi geliyor bilip ona göre ilaç hazırlıyorlardı. Fakat bu tedavi şeklinin çağın ihtiyaçlarını karşılayamadığı görüldü ve modern anlamda tıp çalışmalarına başlandı. Temeli bitkilere dayanan “kocakarı ilaçları!” yerini modern tıbbın ilaçlarına bıraktı.

Modern tıbbın gelişmediği ve yaygınlaşmadığı devirlerde, yüzyıllar ötesinden süre gelen hastalıkları iyileştirme ve hastalıklardan korunmada başvurulan usullere “sağlatmaca”, bir başka ifade ile halk hekimliği denilmiştir. Halk hekimleri, hastalıkları temeli bitkilere dayanan ve “Kocakarı!” ilacı olarak ifade edilen ilaçlar ile tedavi etmeye çalışmışlardır. Fakat bir süre sonra geleneksel tedavi yöntemlerinin ve halk hekimliğinin çağın gereklerini karşılayamadığı görülmüş ve modern bir tıp eğitimi tesis etmek için çalışmalar başlamıştır. Bütün bu gelişmelerin yanında “Kocakarı ilacı” deyiminin çıkış noktası olan ebeler üzerinde de bazı çalışmalar yapılmaya başlanmıştır.

Ebelik, geleneksel ve tarihi en eski sağlık mesleğidir. Hedefindeki “bakım” daima kadın merkezli olmuştur. Ebelik toplum içerisinde bir meslektir. Yeni bir canlının dünyaya gelmesine yardımcı olmak, doğum ağrısı çeken bir annenin acısını dindirmek ve aileye istek ve özlemle beklenen birinin katılımını sağlamak ebelerin toplum içinde saygın bir yer edinmesine neden olmuştur. Hamile bir kadının tıbbi bir yardım almadan doğurabileceğine inanıldığı için doğumları hekimler değil ebeler yapmışlardır. Hekim sayısının azlığı, yardıma ihtiyaç duyulan anda hekime ulaşmada zorluk yaşanması, alışkanlıklar, yaşanılan bölgenin kültürel yapısı gibi nedenler ebe seçeneğine yönelmeyi daha yaygın hale getirmiştir.

Türk toplumunun her devresinde yer alan ebeler doğuma hizmet ettikleri için çok saygı ve sevgi görürlerdi. Ebelik eğitimi usta-çırak ilişkisine dayanırdı. Doğum yapacak kadına yardımcı olduğu için el üstünde tutulan ebelerin her söylediklerine itibar edilirdi. Modern tıbbın göstermiş olduğu yeniliklerden sonra Anadolu’nun çeşitli yerlerine tıp ilmi öğretilmesi için medreseler kurulmuş ve o yüzyılın en meşhur tıp âlimleri hoca olarak tayin edilmişlerdi. Tabip sayısı az olduğu için bir yönüyle hekimlikle ilişkisi vardır inancıyla ebe hanımlardan hastalar için ilaç sorulmaya başlanmıştır. Onlar da bilmediklerini itiraf edecek yerde ilaç tarifine girişmişler ve zamanla halk arasında “Kocakarı ilaçları” ile yapılan bir tababet ortaya çıkmıştır. Ebelerin tertipledikleri ilaçlar zararlı ve zehirli maddelerden değil, zaten halk arasında da bilinen bitkilerden elde ediliyordu. İlerleyen devirlerde tıbbî sahada uzman sayısı artmaya başlamış, sonra Mekteb-i Tıbbiyeler açılmıştır. Fakat hâlâ eski ilaçlardan bazılarını tarif ve tavsiye edenlerde olmuştur.

“Ebenin örekesi” deyimi

Ebelik, gebelik ve doğumla ilgilenen bilim ve sanattan oluşmuş bir meslektir. Tarihte uzun dönemler boyunca doğuma fizyolojik bir olay gözüyle bakılmış, kadının profesyonel bir yardım almadan doğurabileceğine inanılmış ve tıbbi müdahaleler sadece sıra dışı durumlarda

kullanılmıştır. Bu dönemlerde doğum bir hekim tarafından değil; herhangi bir tıp eğitimi almamış, bilgi ve becerilerini deneyim /JğğL ile elde etmiş olan ebe hanımlar tarafından mm yapılıyordu. Eski Mısırlılar döneminde ebelik eşsiz bir meslek ve bir bilim dalı olarak görülmüştür. Orta Asya Türklerinde doğuma önem verilmiş, kadınlar güvendikleri ebeler tarafından doğurtulmuştur. Bununla beraber eski Yunan ve Roma medeniyetlerinde ebelik üstün bir vazife olarak görülmüş ve ebeler toplum içerisinde saygı ve sevgi duyulan kişiler olmuşlardır.

Osmanlıda her ebenin bir iskemlesi vardı. Babaanne, içinde zıbın, omuz bezi, etek bezi, ayak bezi, çember, gömlek, kundak, yarım top şal, yeşil duvak bulunan kundak takımını ve ayrıca delikli mavi boncuk bir ufak mazı, şap ve yirmilik altından oluşan nazarlığı da kırmızı bir tüle sararak hazırlardı. Yeşil duvağa bir dilim ekmek ve bir parça şeker sarılarak doğum yapılacak odanın kıble tarafına asılırdı. Doğum başlayınca, çağrılan ebe doğum iskemlesini ve sedef kakmalı asasını alarak yola çıkardı. Doğum yaklaşınca hamile, iskemleye oturtulurdu. Ebe, kendisinin getirdiği kiremit parçasını hamile kadının ayaklarının altına koyardı. Doğan bebek tülbentle sarılır, göbek adı konulurdu. İşte “ebenin örekesi” deyimi ebelerin doğum sırasında kullandıkları iskemlelerinden gelmektedir.

Sonuç olarak “Kocakarı ilaçları” bitkilerden elde edilen ilaçlardır. Modern tıbbın göstermiş olduğu gelişmeler kocakarı ilaçlarına olan ihtiyacı azaltmıştır. Fakat bir takım modern tıp ilaçlarının insanlar üzerindeki yan etkileri görülmüştür. Bu yüzden “alternatif tıp” adı altında geleneksel tedavi yöntemlerine dair çalışmalar yapılmaya başlanmıştır.

En Yeniler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu