Açlıkla Gelen Şifa

Anneler iyi bilir, hasta olunca çocukların iştahı kesilir, anneler buna üzülseler de aslında çocuğun vücudu fıtri olarak kendini iyileştirmeye çalışmaktadır. Çünkü açlık bazen şifadır ve hastalıkların tedavisinde uzun süreli açlık diyetleri yüz yıllardır uygulanmaktadır.

Yapılan araştırmalar 3 gün aç kalmanın, vücudun savunma mekanizmasını yenilediğini ortaya koyuyor. Bu araştırmalar, özellikle savunma mekanizması hasar görmüş kanser hastalarının tedavisinde oldukça umut verici bir gelişme.

2016 yılında Nobel Tıp Ödülü, açlık sayesinde hücrenin kendi kendini yediğini ve gereksiz parçaları atarak, otofaji denilen savunma mekanizmasını nasıl yenilediğini ortaya çıkaran Japon Bilim İnsanı Yoshinosi Ohsumi’ye verildi. Bir hücre biyoloğu olan Ohsumi, hücrenin kendi içeriğini nasıl ayrıştırdığını anlamamızı sağladı. Otofaji denilen yöntemle hücreler içlerindeki gereksiz maddelerden kurtularak temizleniyor. Bir anlamda çöplerinden kurtuluyor. Artık hücreler atık maddelerini özelleşmiş otofagozom denilen keselerin içinde biriktiriyor. Daha sonra ise bu atıklar, lizozom enzimleriyle parçalanıyor. Oshumi’nin bu çalışması sayesinde otofajiden sorumlu genler ortaya çıkarıldı.

Otofaji bütün canlıların sahip olduğu bir mekanizmadır. Otofaji mekanizması açlık durumunda daha fazla çalışır. Dışarıdan besin girişi gerçekleşmediği için hücreler enerji üretimini kendi içindeki maddeleri kullanarak gerçekleştirir. Bunun için de hücre, ilk olarak atık maddelerini ve yabancı mikroorganizmaları kullanır. Uzun sürecek bir açlık, ayrıca vücuttaki şeker ve yağları kullanması hususunda onu zorlayacaktır. 3 günlük oruçtan sonra vücudun bağışıklık mekanizmasında yeni akyuvarlar oluşuyor. Açlık, vücuttaki kök hücrelerde bir bölgeyi aktif hale getirerek vücudun bağışıklık sisteminin kendini yenilemesini sağlıyor. Bu konuda yapılan bir çalışmada, katılımcılardan 6 ay gibi bir süre boyunca 2 ile 4 gün aralıksız oruç tutmaları istendi. Oruçların sonunda, yaşlanma ve tümör oluşumunu artıran maddelerin azaldığı görüldü. 72 saatlik oruçların aynı zamanda kemoterapinin zararlı etkilerini azalttığını da gözlemlenmiştir. Uzun süreli açlık, savunma mekanizmasını da yeniliyor, fakat bu tip bir açlığın mutlaka uzman kontrolün de uygulanması gerekiyor. Zira bu uygulama kronik hastalığı olan kişilerde istenmeyen sonuçlar doğurabiliyor.

Oruç ibadeti, Hazreti Adem (a.s.)’dan itibaren bütün peygamberlerin şeriatında olan bir ibadettir. Mesela Hazreti İsa (a.s.) ve ümmetleri, senenin tamamında oruç tutarlardı. Yine Davud (a.s.) ve ümmetlerinin bir gün oruç tutup bir gün oruç tutmadığını biliniyor. Güzel dinimizin gereği olarak bizler de, Ramazan-ı Şerif orucu ve nafile oruçlar sayesinde hem ruhumuzu hem de vücudumuzu dinlendirip temizliyoruz. Zaten Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de, gerek yaşantısıyla gerekse hadis-i şerifleriyle sağlıklı hayatın reçetesini bizlere vermektedir: “Oruç tut sıhhat bul.”

Hem İbadet Hem Tedavi

İbadet olarak oruç, dinimizce farz, vacip ve sünnet olarak yapılır. Bu oruçların ibadet yönü olduğu gibi şifa ve tedavi yönleri de vardır.

Açlıkla Tedavi

Açlıkla tedavi 1920’li yıllardan beri uygulanmaktadır. Buna oruç değil de diyet demek daha doğru olur. 36 saat, 72 saat ve 10 günlük periyotlar şeklinde uygulanmaktadır. Yenilen gıdalar, solunan hava, kullanılan ilaçlar vs. derken vücutta çok fazla zararlı madde biriktiği için, yılda iki defa bu diyeti uygulamaya çalışanlar vardır. Uzun süreli açlıklar sayesinde vücut, glikoz ve yağ depolarını kullanmak zorunda kalır. Bu esnada beyaz kan hücrelerinin önemli bir bölümü de yok edilir. Bu durum yeni akyuvar oluşumunu hızlandırır ve bağışıklık sistemini tamamıyla yeniler.

BU SAYIYI SATIN AL E-DERGİYİ SATIN AL
Exit mobile version