Kâinatta kusursuz bir düzen vardır. İnsan, düzenin en muazzam parçasıdır.
Neslin sıhhatle devamı, aile müessesine bağlıdır ve evlatlar hiç şüphesiz, ailenin sürur kaynağıdır. Evlatlar, daha dünyaya gelişinde, her misafirden tatlı karşılanır. Hem nasıl karşılanmasın; sevmenin ateşe perde, ikram etmenin sırat köprüsünü geçmeye vesile, birlikte yemenin, kurtuluş beraatı bahşettiği evlat, anne babası için dünya nimetlerinin en büyüğüdür.
Rahmân’ın latif hediyesi olan bebeğin yolculuğu, anne karnında başlar. Bir damla suyun, ete kemiğe bürünme, insan cismiyle görünme hadisesi; yaratılışın ilk parıltısını orada gösterir. O, en korunaklı yuvasında sayılı günlerini tamamlayınca, minicik gözlerini koskoca bir âleme açma vakti gelir. O masum bebek; kendisini canına saran, bedeninde taşıyan annesinin merhametli kucağında bulur kendini. Sesini, kokusunu, tenini ilk tanıdığı; daha o anda bile üzerinde çok hakkı bulunan annesinin… İnsan her yaşında annesine ihtiyaç duyar ama en şiddetli o anda… Saçı, cildi, bedeni, öncelikleri, korkuları değişmiş bir hanımdır anne. Ama kalbi çok büyümüştür, bütün zorluklar içerisinde sevgiyle karşılar evladını.
Dünyadaki ilk rızık “Anne Sütü”
Yaşayan bir madde düşünün; içinde bağışıklığı güçlendiren ve vücudu iyileştiren milyonlarca canlı hücre bulunuyor. Bebeğin büyümesine, sindirimine, günlük ritim planlamasına yardımcı oluyor. Enzimler, büyüme hormonları taşıyor ve bu madde, her annenin kendisine ve bebeğine özel yaratılıyor. İşte o benzersiz besin; anne sütüdür.
Âlemde benzersiz sayılacak pek çok şey vardır; ancak bu nitelemeyi en fazla hak eden; anne sütüdür. Kimya ne kadar gelişirse gelişsin, onun benzeri yapılamaz. Çünkü annenin bebeğe her temasında, bebeğin ihtiyacına göre, anne vücudunda farklı içerikte süt üretilir. Her seferinde ama her seferinde; yeniden formüle edilen bir besin maddesi hazırlanır. Bebekte bir fosfor-potasyum eksikliği varsa, bunu hisseden annenin vücudu, muşmulaya iştah duyar mesela. Esasında bu hal, bebeğe vereceği sütün hazırlığıdır. Yine bebek hastalandığında; bebeğin iyileşmesi için gerekli olan vitamin ve antikorları, anne vücudu üretir ve sütün içine ekler.
Anne sütünün içeriği ve bebeğe faydaları
Anne sütünün bileşenleri, bebeğin yaşına ve durumuna göre değişim gösterir. Doğumdan sonra ilk beş gün; daha kıvamlı, yağ miktarı düşük, protein miktarı yüksek, bebeği enfeksiyonlardan koruyacak antikorlar ve mineraller bakımından zengin bir süt salgılanır. Halk arasında ağız sütü olarak da bilinen bu ilk süt; kolostrumdur. Yani süt öncesi gelen bir sıvı besindir. Sonrasında giderek sütün yapısı da bebeğin vücut sistemine uygun olarak değişir ve on beş gün içinde bu sıvı, olgun süt yapısı kazanır.
Anne sütünün çoğunluğu su, kalanı yağ, karbonhidrat, protein, vitaminler ve minerallerdir. İçerdiği proteinin tamamı bebeğe geçtiğinde, bu süt, vücut proteinine dönüşür. Bu özelliğe sahip başka bir gıda yoktur. Probiyotik özelliği ile bebeği hastalıklardan korur. İçerdiği yirmiden fazla enzimle, bebeğin biyolojik işlevlerini düzenler.
• Anne sütü alan bebeklerde alerjiler, kronik hastalıklar, diyabet, obezite ve diş çürüğü daha az görülür.
• Bebek, anne sütü emerken, biberona göre çok daha fazla enerji harcar. Emme esnasında ağız, çene, dil, damak ve gırtlak kaslarını çalıştırdığından; daha düzgün bir çene ve diş yapısına sahip olur.
• Boy, her ne kadar genetik faktörlerden etkilense de yaşamın ilk on iki ayında anne sütüyle beslenen bebeklerin, yetişkinlikte daha uzun boylu olduğu; araştırmalarla ispat edilmiştir.
• Anne sütü, zekâ ve analiz düzeyini arttırmaya yardımcı olarak, bilişsel gelişime katkı sağlar.
• Son zamanlarda bilimsel verilerin ışık tuttuğu bir gerçek de şudur ki; anne sütündeki hücrelerin %30’u, kök hücredir. Bu da anne sütü alan bebeklerin organ gelişiminin daha hızlı ve sağlıklı olmasını sağlar.
• Anne sütü, içeriğindeki çok çeşitli mikroorganizmalar ve bakterilerle; bebeğin mikrobiyotasını, sindirim sistemini ve bağırsak florasını geliştirir, bağışıklık sistemini güçlendirir.
Emzirme, anneye de faydalıdır
Emzirme, anneyi bebeğine yaklaştırır. Bu deneyim, birlikte geçirilecek huzurlu zamanların ilk adımıdır. Anne için doğal bir sakinleştiricidir, aynı zamanda annelik duygusunu pekiştirir, annenin sıhhatine de pek çok katkısı vardır. Annenin rahim, yumurtalık ve göğüs kanserine yakalanma riskini azaltır, ileride oluşabilecek kemik erimesinden korur. Hamilelik boyunca alınan fazla kiloları vermeye ve rahmin eski boyutuna dönmesine yardımcı olur.
Emzirme sürecinde nelere dikkat edilmeli?
Doğumdan sonra bebeğin ilk beslenmesi, mümkün olduğu kadar erken gerçekleşmelidir. İlk bir-iki saat, bebeğin en atik olduğu zamandır. Anne ile bebeğin bağ kurması ve süt yapımı için, tam bu zaman diliminde ten tene temas önemlidir. Anne, emzirme tekniklerini doğru öğrenmeli ve bebeği her istediğinde emzirmelidir.
Başlangıçta bebeğin doğru tutulmaması veya bebeğin kavramayı henüz bilmemesi gibi nedenlerle; bebek, sütü reddedebilir. Bunun önüne geçmek için; bebeğin başı ve gövdesi, düz bir hatta olmalı, vücudu annesine yakın tutulmalı ve arkadan desteklenmelidir. Doğru tutuş, bebeği kavramaya yönlendirir. Bazı bebekler için buna uyum sağlamak, kırk günü bulabilir. Bu süre zarfında sabırla sık sık emzirmek lazımdır. Çünkü bebek ne sıklıkla emzirilirse, anne vücudu ona göre süt üretir.
Her emzirmede bebeği tek taraftan beslemelidir. Çünkü emzirmenin başlangıcında bebeğin hararetini giderecek oldukça sıvı bir süt gelir. Devamında proteinden zengin normal kıvamda bir süt, en son koyu ve kremsi yağlı bir süt gelir. Bebeğin kilo almasını sağlayan, bu son kısımdır. Tek taraftan doyuncaya kadar beslenen bebek; üç tür sütten eşit şekilde alıp dengeli beslenmiş olur. Beslenmenin başında bir taraftan, sonunda diğer taraftan yapılması, bebeğin son aşamada salınan yarayışlı sütü almadan doymasına neden olur.
Emziren anne; diyetten, zararlı madde ve alışkanlıklardan uzak durmalıdır. Yeterli ve dengeli beslenmeli, bol sıvı almalıdır. Yeşil yapraklı bitkiler, tam tahıllı besinler, yağlı balıklar, kırmızı et, yumurta, yağlı tohumlar ve kuruyemişler, sağlıklı süt yapımını artırır. Annenin her yediğinin, sütün besin değerine etki ettiği unutulmamalıdır.
Bebekler, özellikle yenidoğan döneminde, emme refleksini günün on altı saatinde tekrarlayabilir. Bu, her zaman bebeğin aç olduğunun işareti değildir. Anne, sırf bu nedenden sütünün yetersiz olduğunu düşünmemeli ve ilk altı ayda uzman tespiti olmadan mama takviyesine başlamamalıdır. Çünkü annelerin çoğu, bebeklerinin ihtiyacından daha fazla süt üretir. Süt yetersizliği çok nadir bir durumdur. O durumda bile doğru masaj teknikleri, sağma ve uyarma yoluyla sütü arttırmak mümkündür.
Bebeklerin emzirme esnasında uyuyakalması, çokça karşılaşılan bir durumdur. Bebeğin boğazına süt kaçması, anneye bağımlı hale gelmesi ve uykuya dalmak için emmeye ihtiyaç duyması gibi durumlar ortaya çıkacağından; bu durumun alışkanlık haline gelmesi önlenmelidir. Emzirme esnasında sırtını sıvazlamak gibi hafif dokunuşlar, bebeği uyanık tutar. Ayrıca doyduktan sonra bir miktar uyanık kalması, sindirim sistemini destekler ve gaz problemini azaltır.
Anne, ev halkına abdestle yemek hazırladığı gibi, bebeğini de abdestli emzirmelidir. Ahlakının, düşüncelerinin bebeğe sirayet edeceğini bilmeli; güzel düşüncelerle ve hayır dualarla süt vermelidir. Bu süreçte yakınları, annenin dinlenmesini sağlamalı, psikolojik destekle yanında olmalıdır. Her şeyin başlangıcı zordur. İlk günlerde anne de, bebek de adapte olmakta zorlansa da; zamanla bu zorluklar aşılacak, ileride tebessümle hatırlanacaktır.
İnsanı başıboş bırakmayan, her hususta en güzel rehber olan Kur’ân-ı Kerîm’de, çocukların emzirilmesi hususunda; “Valideler, çocuklarını tam iki sene emzirirler…” (Bakara sûresi, âyet 233) buyurulmaktadır.
Anne sütüyle bebeğe aktarılanlar
İlgi, enerjidir. Annenin sevgi dolu bakışı bile, bebeği besler. Annenin sütü diğer sütlerden yarayışlı olduğu gibi, şefkati de diğer bütün insanlardan üstündür. Emzirme esnasında, bebek, annesinden yalnızca gıda değil; şefkat, sevgi, duygu ve güven de alır. Yalnızca olumlu duygular değil, olumsuz duygular da bu esnada bebeğe aktarılır. Bebek, hayatında başka hiçbir dönemde, annesinden hamilelik ve emzirme sürecinde olduğu kadar güçlü etkilenmez. Dolayısıyla bu kritik dönemde annenin huzuru, mutluluğu ve stresten uzak olması da en az beslenmesi kadar önemlidir.
Annede bulunan hormonlar, süt ile bebeğe aktarılır. Mesela stres düzeyini dengeleyen kortizol hormonunun, uyku-uyanıklığı yöneten melatonin hormonunun anneden bebeğe geçişini düşünelim. Henüz gece-gündüz ayrımı yapamayan, stresi tanımayan bebek, annesinden etkileşimle bunları öğrenir. Uyku düzenine dikkat eden huzurlu annelerin; uyku problemi olmayan mutlu bebekleri olması, bundan ileri gelir.
İslam âlimleri haber vermiştir ki; annenin inancı, ahlakı, feraseti yahut hamakatı, çocuğa sütle intikal eder. Bu sebeple toplumda güzel ahlaklı, temiz kimseler için “Onu iyi huylu, saliha bir kadın emzirmiş.” denir. Yine büyüklerin lisanlarında, “Rabbim helal süt emmiş, helal lokma yemiş insanlarla karşılaştırsın!” duası dillenir. Helal yiyen annenin sütü, çocuğu salih kılar, o sütle, ruhuna iman tohumları ekilir. “Emzirme, tabiatı (karakteri, huyu) değiştirir.” hadîs-i şerîfi buna işarettir.
Mühim misaller
Emzirmenin hususiyetini iyi bilen Şeyh Ebû Muhammed el-Cüveynî Hazretleri, bir gün evine girdiği zaman, oğlu İmam Ebu’l-Meâlî’yi, annesinden başka bir kadının emzirdiğini görmüş. Çocuğu hemen kadının kucağından alarak emdiği sütü kusturmuş. İleride büyük âlimlerden olan oğlunun bazı münazaralarda hatta ettiğini gördüğü vakit, “bu hatalar o zaman emdiği sütten midesinde kalanlar sebebiyledir” demiş.
Üç evladına şehitlik rütbesi ve nimetinin Hazreti Sümeyra’ya nasip olması; gözleri harama âmâ, kulakları harama sağır, ayakları haram yollara kötürüm olan âbide ve zâhide bir annenin oğlunun İmâm-ı Âzam Hazretleri olması; helal sütün, helal lokmanın ve İslamî terbiyenin tezahürüdür. Nitekim tarih boyunca beşiği tevhitle sallanan nesiller, küfrü yerinden sallamış, abdestsiz süt verilmeyen kumandanlar, kâfirlerin uykusunu kaçırmıştır.
Kelamın en güzeliyle çizilen hudutlar
İnsanı başıboş bırakmayan, her hususta en güzel rehber olan Kur’ân-ı Kerîm, çocukların emzirilmesi hususunda; “Valideler, çocuklarını tam iki sene emzirirler…” (Bakara sûresi, âyet 233). ifadeleriyle mutedil bir mühlete işaret eder. İsmail Hakkı Bursevî Hazretleri’nin izahıyla âyet-i kerîmeyi anlamaya çalışalım:
Burada ilk ifade edilen; her çocuğu imkân dâhilinde kendi annesi emzirmelidir. Annenin emzirme imkânı olmadığı durumda başka bir kadının emzirmesi; o kadını, çocuğun sütannesi yapar. O çocuk büyüdüğünde, sütannesi ve sütkardeşi ile evlenemez. Süt akrabalığına dair hükümler, fıkıh kitaplarında “rada” bahsi altında izah edilmektedir. Bu emzirme, şer’î olarak ciddi neticeler getireceğinden; herhangi bir hanımın, avutmak için düşünmeden başka bir çocuğu emzirmesi doğru değildir. Çünkü iki yaşına kadar az da olsa, çocuğun aldığı o süt; akrabalığı tesis eder.
“…İmdi ana ile baba, kendi rızaları ile ve bir müşavere ile çocuğu memeden kesmek isterlerse, ikisinin üzerine de bir günah yoktur…” (Bakara sûresi, âyet 233). Ebeveynin anlaşması, çocuğun sütten kesilmesinin sıhhatli olacağı kanaatiyle oluşur. İkisinin de hata etmesi, az bir ihtimaldir. Fakat biri razı olmasa, sütten kesmek uygun olmaz. Çünkü babanın velayeti, annenin ise şefkati esastır. Rabbimiz; annelere çocukların emzirilmesini, korunup gözetilmesini vasiyet ettiği gibi, annenin uygun biçimde yiyecek ve giyeceğini sağlamayı da babaya ait kılarak tam bir denge kurmuştur. Anne, zayıf bünyesiyle hem çocuğun bakımı, hem ihtiyaçlarının temini ile meşgul olamaz. Neticede herkes, gücü ölçüsünde bir şeyle sorumlu tutulmuştur.
Emanetçi ve sâye olduğunun şuurunda olan anne-babaların;
Helal süt emmek, helal lokma yemek salâhında, her işi “Kelâm-ı Kadîm” şiarında olan evlatların adedi çok olsun!