Bitler, insanın kulak arkasına ve ense köküne yapışıp onun kanını emer. bu canlılar, güçlü ayaklara ve pençelere sahiptir. İnsanın kanını emerken acı bir kaşıntı verirler. İnsan bitleri sever mi? Sevilecek tarafları yoktur ama sevdiklerini düşünelim.
1.1 Kafalarımızı Kurcalayan Şeyler Vardı
Öyle güzel vakit geçiriyorduk ki, kafa kafaya vermiş, arkadaşlarla zamanın nasıl geçtiğini anlayamamıştık. Yan yana dikilen ağaçların toprak altında, birbiriyle irtibatlı olup olmadığını tartışıyorduk. Sınıftaki bazılarımız ağaçların tıpkı toprak üstünde dal dala ayakta durdukları gibi, toprak altında da el ele verdiklerini söylüyordu. Bazıları ise bunun böyle olmadığını, toprak üstünde güneşe ulaşmak üzere gökyüzüne doğru gitmeye çalışan dalların karşılığı olan köklerin, toprak altında da suya ulaşmak üzere yerin altına doğru gittiğini söylüyordu.
Neyse, konuyu bir neticeye bağlayamadan akşam oldu, okuldan dağıldık. Sabah olduğunda ağaçların ele ele tutuştuğunu düşünenlere cevap bulunmuştu. “Şayet böyle olsaydı tek başına dikilen ağaçlar, iki günde kururdu.” Karşı tarafta belli ki çok düşünmüştü. “Suya ulaşamayan ağaçlar, mağma tabakasına kadar mı gidecekler?” Her iki taraftan çocukların kafalarını kurcalayan şeyler olmuştu. Kafalarını kurcalayan derken, gerçekten da kafalarda küçük hareketlenmeler oluyordu. O gün orada, kafa kafaya verip tartışan herkesin kafasında kımıldamalar oluyordu. Yoksa bu bizim, birbirimize bulaştırdığımız bir his mi idi? Neyse, üzerinde fazla durulmadı, zaten birkaç kaşımadan sonra kımıltılara da alışmıştık, zararlı gibi görünmüyordu.
1.2 Kafaları Kurcalayan Şeyler Oldu
Öyle güzel vakit geçiriyorduk ki, konferans salonundaki programı izlerken, zaman su gibi akıvermişti. Arkadaşlarla izlediğimiz programda, antik dönemlerle ilgili kil tabletleri gösteren bir sunum yapılıyordu. Konu nasıl olduysa, uzaylıların olup olmadığına ve dünyaya gelip gelmediklerine kadar uzandı. Fakat sunumu yapan iki kişiden birisi, yazılan makaleleri ve çekilen filmleri öne sürerek uzaylıların var olduğunu ve dünyaya geldiklerini anlatıyordu. Diğeri, makalelerin bilimden uzak olduğunu ve zaten filmlere güvenemeyeceklerini söylüyordu. Her ikisi de birbirinden enteresan görselin eşliğinde, tartışma, hararetli şekilde uzayıp gidiyordu. Biz, sadece izliyorduk.
Neyse, konu neticeye bağlanmadan vakit geçti, sona doğru biz de çıktık. Bir gün sonra aynı arkadaşlarla yine karşılaştık. Bu sefer okulun kantininde oturduk. Konu, dün akşam katıldığımız programa geldi. Önce orada gösterilen fotoğrafları konuştuk. İlk defa gördüğümüz o fotoğraflar çok dikkatimizi çekmişti, üzerinde konuşmadan olmazdı. Hele bazı filmlerden gösterilen sahneler, oldukça gerçekçi ve etkileyici idi. Sonra konu, uzaylıların gerçekte var olup olmadığına doğru kaydı. Nasıl olduysa bizim de kafamızı kurcalayan şeyler olmuştu ve biz de iki gruba bölünmüştük. Programda uzaylıların varlığını savunanlardan olan RMB karakteri, tavrı, duruşu, farklı tarz konuşma ve sunumu ile hepimizi etkilemişti. Bilim adamı olmasına rağmen onun, kimsenin söyleyemediklerini söyleme cesareti vardı. Neyse, o gün için konuyu fazla uzatmadık. Zaten RMB bizim dersimize girmeyen, yurt dışından getirilmiş popüler biriydi.
2.1 Bitimi Sevdim
Küçük kaşınmaların üzerinden iki gün geçmişti ki olay patladı. Meğer hepimiz bitlenmişiz. Kafalarımız öyle kaşınıyordu ki sormayın. Öğretmen izin verdi, hem de bütün sınıfa. Bizi gönderirken de evde neler yapmamız gerektiğini anlattı. Bazılarımız gülerek, bazılarımız ise ağlayarak dağıldık. Gülenlerden biri de bendim. Annem kedi istememişti evde. Köpeğim de olmamıştı. Oysa ben hayvanları çok seviyordum. Hiç hayvanım olmayacak diye düşünüyordum, şimdi bir bitim olmuştu. Hem de kafamda. Onu sevmiştim, ismini de Can koymuştum. Azıcık kaşındırıyordu Can, ama olsun. Eve gittiğimde anneme söylememeye karar verdim.
2.2 Konuyu Sevenler Oldu
Kafadaki küçük soru işaretlerinin üzerinden iki gün geçmişti ki olay patladı. Meğer bu çok sevimli bulduğumuz RMB’nin, İslamiyet’i eleştiren konuşmaları çok varmış. Bir kere heyecanlandığımız için onu bir müddet daha takip ettik. Bunda belki de konuşurken kullandığı, gizemli anlatım dili etkili olmuştur. RMB’nin, uzaylılar konusunu sürekli evrime bağladığını gördük. Eski çağ tabletlerinden yola çıkıp, uzaylılar üzerinden, yaratılışı evrime bağlıyordu. Sürekli bu şekildeki anlatımı, kanaatimizi netleştirdi. Bu adam, bilimi bilim için yapmıyor, bilimi inkarını yaymak için kılıf olarak kullanıyordu. Bundan sonra birbirimizi uyardık. Bilgiyi başkalarıyla paylaşırken, ne kadar insafsız olabileceklerini konuştuk. Bunları takip etmeyi bırakacağımıza dair sözleştik.
3.1 Bitimi Büyütüp Bakmak İstedim
Gece yatarken bitimi düşünüyordum. Ben uyurken bırakıp gidecek miydi? Sabah uyandığımda ilk kımıltısını hissedene kadar acaba gitti mi diye düşünürdüm. Sonra gün içerisinde, annemin görmeyeceği bir yere saklanır gizli gizli orada kaşınırdım. Okulumuz tatil edildiği için arkadaşlarımla görüşememiştim. Şimdi hafta sonu geliyordu, hafta başına kadar büyüttüğüm bitimi görüp bunu arkadaşlarıma anlatmak istiyordum. Ancak cumartesi günü bir şey oldu. Ense kökümdeki kaşıntılar dayanılmaz seviyeye gelmişti. Bununla baş edebilecek miydim, yoksa ne yapacaktım? Bir şeyler yapmalıydım…
3.2 Konunun Uzmanı Olmak İstemiş
Bu arkadaşımız gizli gizli RMB’yi takip ediyor ve anlattıklarını düşünüyormuş. Bunu yaparken de kedi kendine, benim itikadım sağlam, düşüncelerimi değiştiremez, ondaki bilgiyi almayı istiyorum demiş. Bu sırada RMB, galaksiler ötesinden yeni görseller eline ulaştığını söylüyormuş. Sürekli olarak “Takipte kalın, size çok daha önemli paylaşımlarda bulunacağım.” diyormuş. Bizimkisi bu adamın rüzgarına öyle bir kapılmış ki, kendisi de bu alanda uzman olmak istemiş. Araştırmalara kendi inancımı katarım diye düşünmüş. Ancak kararını tam vermeden, RMB onu bile çileden çıkaracak açıklamalarda bulunmuş. Konuyu bize açık açık anlatmadı ama mucize-i Resul’ün (s.a.v.) en büyüğü, “Miraç mucizesini” doğrudan hedef almış, anlatırken de galiz kelimeler kulanmış.
4.1 Başının Etini Yiyince Dayanamadı
Okulun başladığı pazartesi günü, bitimi arkadaşlarıma anlatacaktım. Siz korktunuz, hepsini öldürdünüz, bense onunla yaşamaya alıştım, diyecektim. Ancak pazar günü dayanamaz oldum. Annem de kıvrandığımı görünce beni yanına çağırdı, “Gel bakalım sen, ne kıvranıp duruyorsun, başında bir şey mi var?” dedi. Meğer öğretmeniz SMS ile durumu özetlemiş. Annem de uzaktan beni takip ediyormuş. Başımı dizine koyar koymaz çığlığı bastı: “Kızım seni bit dalamış.” dedi. Neden, gelip kedisine söylemediğimi sorunca, sessizce “Bitime bakacaktım.” dedim. Bunun üzerine de bir uzun fırça yedim. Belki halimin yeterince düzelmediğini görmüş olacak ki, “Şimdi iyi dinle, sana bir hikaye anlatacağım.” dedi:
Bir adam çarşıda gezerken güzel kokular satılan sokağa girdi. Dükkânlardan gül, menekşe gibi türlü türlü güzel kokuları duyunca düşüp bayıldı.
Halk, düşüp bayılan adamın başına toplandı. Ayıltmak için çareler aramaya başladılar. Ne yaptılarsa ayıltamadılar. Onu tanıyanlardan birinden, kim olduğunu öğrendiler. Akrabalarına haber salındı. Meğer adamcağız deri ustası imiş. Erkek kardeşi haberi alır almaz koşup gelmiş. Yanında bir parça da af edersin pislik de getirmiş. Oradakilerin bakışlarını görünce, “Ağabeyim rızkını elde etmek için yıllardır pis kokuların içinde çalışır. Pisliğin kokusu onun beynine, damarlarına kadar sinmiştir. Hayatında ilk kez böyle bir ıtır çarşısından geçtiğinden güzel kokular onu kendinden geçirmiştir.” diyerek elindeki pisliği ağabeyinin burnuna yaklaştırır. Az sonra adam kendine geldi. Seyredenler hayretler içinde kaldılar. Bazı canlılar temiz değildir. Biz onlardan uzak dururuz. Çünkü pislik içindeki insanlara, temiz nimetler, hoş gelmez. O yüzden bizler, hep temiz kalmaya çalışırız.”
Bunu hak etmiştim, ama ben de başımın etini yiyeceklerini bilmiyordum ki. Gerçekten de bunlar başımın etini yiyerek beslenip çoğalıyorlarmış.
4.2 Başının Eti Yenince Dayanamadı
Hayatında önemli bir zaman dilimini bu konuya çalışmak için uzun uzun düşünmüş. Sonra da işin içinden çıkamayıp bir dostuna danışmak istemiş. Danıştığı bu kişi yaşça büyük, İslam Tarihi’ne vakıf, uzay konusunda da derin bilgisi olan biriymiş. Ona fikrini söylediğinde önce dinlemiş, sonra RMB’nin ismi geçince; “Orada dur bakalım sen, ayakta konuşulup halledilecek bir konu değil bu.” demiş. Yanına oturunca başlamış anlatmaya:
“Bak evladım, o adamların şakası olmaz. Şeytanın kullandığı teknikleri kullanırlar. Sana küçük bir şey verirken, sonra sendeki en değerli şeyi, Allah muhafaza imanını alırlar. Bunun misali çoktur.” Araya girip, “Onun gibi olmayacağım, o alanda çalışma yapacağım.” dediğinde ise, “Anlamıyorsun galiba. Sen, bilim yapmak için bu alana gireceksin, bu adamların ise niyetleri daha en başta farklı. Eskiçağ ve uzay konusunu seçmelerinin sebebi de bu. Kaf Dağı’nın arkasını bilir misin? Anlattıklarını Kaf Dağı’nın arkasına saklar. Oraya ulaşana kadar, derenin altından çok su akar ve olan sana olur. Konuyu merak ediyorsan, tefsir-i şeriflerde, Tarih-i Taberî gibi bazı kaynaklarda bulabilirsin. Doğru kaynaktan okudukların ve doğru insandan duydukların üzerinde yeterince düşünürsen, arkasına düştüğün bilim dalı ve insanlardan 10 yılda öğreneceklerini 1 günde öğrenebilirsin. Son olarak bu konunun, yani dünya dışı varlıklar konusunun peşine çok düşmemek lazım. Eşrefi mahluk olan insandır. Önce imanımıza, itikadımıza ve amelimize çalışmalı, sonra da insanımıza ulaşmalıyız. Başka bir gezegendeki hayat konusu yıllarca tartışılıyor, genel kamuoyunda bir arpa mesafe kat edilmedi. Yıldızlar arası mesafeleri kat etmek istiyoruz ama bu zaman dilimi içinde, aynı gök kubbeyi paylaştığımız ve aynı dili konuştuğumuz milyonlarca insan, imansızlık üzerine ölerek dünyalarını değiştirdiler.
“Son olarak, sana mesnevide anlatılan bir hikayeyi anlatayım, odaklanacağın yeri doğru seç:
“Adamın biri, geceleri devamlı zikirle meşgul olurdu. Allah’ı zikretmekten ağzı, damağı bal yiyormuş gibi zevk alıyordu. Bir gün şeytan kendisine vesvese verdi. Böyle devamlı Allah’ı zikretmen, ne zamana kadar sürecek? Gece gündüz Allah diyorsun, bir kerecik olsun, ‘Lebbeyk kulum’ dedi mi? Zikrinin cevabını alamadığına göre, utanmaz ve sıkılmaz yüzünle daha ne kadar Allah diyeceksin?”
“Bu vesvese, adama tesir etti. Zikri bıraktı. Yatıp uyudu. Rüyasında Hızır aleyhisselâmı gördü. Hızır aleyhisselâm; “Allah’ı zikretmeyi neden terk ettin? Oysa senin ‘Allah’ demen, Hazreti Allah’ın buyur kulum demesidir. Her ‘yâ Rabbi,’ deyişinin altında, Onun lebbeyki vardır. Gafil kimse, Allah diyemez, ona izin yoktur. Zarara uğradığında yalvarıp yakarmaması için, ağzına ve kalbine kilit vurulmuştur.”
Dinleyince, “Adamın da nasibi varmış. Hızır aleyhisselam herkese bu şekilde ikazda bulunmaz. Şeytana bak sen, yüzde bir bile olsa kandırabileceği yeri nasıl da bulmuş. Şeytandaki zeka beni çok korkuttu.” demiş. Bunun üzerinden RMB karakterinin kendisine yaptıklarını ve yapabileceklerini düşününce adeta nutku tutulmuş.
5.1 Bitlere Dikkat Edilmeli
“Siz, bitinizi öldürdünüz, bense bitimle yaşamaya alıştım.” diyeceğim günün sabahı, “Bitler ne zor canlılarmış, neredeyse başımı yiyeceklerdi.” demiştim. Bunu duyan arkadaşlarım hep beraber gülmüşlerdi. Gülmelerine biraz bozuldum. Ama gerçekten, bitler önce derimi, sonra da kafamı yiye yiye bitirseler ne olacaktı? Bitlere dikkat edilmeli. Kan emici, etçil canlılar onlar.
5.2 Karakterlere Dikkat Edilmeli
“Siz, korktunuz bıraktınız, bense bakın ne kadar değerli şeyler öğrendim ve daha da öğreneceğim.” diyeceği günün sabahı, “İnsanlar ve bilimler hiç de göründükleri gibi değillermiş, Allah muhafaza nerdeyse imanımı elimden alacaktı.” demişti. Böyle pat diye söyleyince önce ona gülmüş sonra da ona, konunun peşini bırakmadığı için kızmıştık. Başından geçenleri baştan sona anlatınca, beynimizden vurulmuşa döndük. “Bilimi kendine kalkan ederek kullanan karakterler, ne kadar da tehlikeli olabiliyorlarmış.” dedik.
Bilgiyi başkalarıyla paylaşırken, ne kadar insafsız olabileceklerini konuştuk. Bunları takip etmeyi bırakacağımıza dair sözleştik. Biz, söz verdik ama içimizden birisi, RMB’yi takip etmeyi bırakmamış, onu da sonradan öğrendik.
• Baş bitlerinin hayatı üç aşamadan oluşur; yumurta, sirke (nimf) ve yetişkin.
• Dişi bitler, saç kökleri yakınına yumurtalarını bırakır.
• Yumurtalar, saç telinin yakınında sıkıca yapışmış küçük beyaz veya şeffaf yumurta kapsülleridir.
• Yaklaşık 7-10 gün sonra yumurtalar çatlar ve nimfler çıkar.
• Nimfler yetişkinlere benzerler, ancak daha küçük boyutludurlar.
• Nimfler, yaklaşık 9-12 gün boyunca üç kez tüylenir ve büyürler.
• Son olarak, nimfler, yetişkin bitlere dönüşür. Ve bir-iki aylık ömürlerinde emebildikleri kadar kan emerler.
Karakterler
• İnsanların imanlarını çalma niyetinde olan karakterler, üç aşamada ağlarını örerler. Az bilinen ve işine gelenleri söyleyecekleri bir bilim dalı seçerler.
• Genellikle mitoloji, tarihteki gizemler, uzaylılar, tarih öncesi yaşanılanlar, gibi “komplo” işlerini döndürebilecekleri yerleri seçerler. Genel bilgi sınırını aşan bir derinlik sağlarlar.
• Uğraştıkları bilim dalında, komplo işlerinde kullanabilecekleri argümanları toplarlar.
• Kurdukları ilişkilerle medyada görünür olurlar.
• İyi birer hikaye anlatıcısıdırlar. Kendi alanlarının dışında da bir uzman gibi konuşurlar. Her alanda o alanın uzmanları tarafından hikayelerinin yalan olduğu ortaya çıkarılır ama kimse birbiri ile irtibat kuramadığı için yalanlarını yaymaya devam ederler.
• Karakterin her birinin dikkat çekici özgün özellikleri vardır, onu diğer karakterlerden ayırır ve ilgi çeker. Sıra dışı veya farklı yönleri karakteri daha ilginç hale getirebilir.