Toprak, her zaman değerlidir. Değerli toprak ise ancak değerli bir yolda kıymetlenir. Bütün erozyonlara rağmen toprak kalabilmek de onun kadar değerlidir.
Meşhur cümledir: “Türkiye’den her sene Kıbrıs büyüklüğünde toprak parçası erozyona uğramaktadır.” Erozyon, malumunuz toprağın, sel ve rüzgar sonucunda aşınması olayıdır. Buna rağmen “topraklanın!” demek kolay mı? Aynı erozyonun, insan zihninde ve kalbinde yaşandığını düşünün. Hatta dünyada yaşanan bütün erozyonları da dahil edin.
Toprak da bir mana etrafında toplanır
İnsan, bir mana etrafında daha iyi toparlanır. Mana, maddeye şekil verir veyahut madde; bir mana etrafında şekillenir. O yüzden toprağın maddesinden çok, mana cihetinden yola çıkalım.
Eski zamanlarda küçük çocuklar yataklarına yatırılırken “Haydi bakalım, tumba döşek. Haydi bakalım tunbay!” denilirmiş. Manayı bulmak için Türkçenin ilk zamanlarına gidelim. Mananın köküne inelim.
Çağatay lügatinde “tu/ü/nbay”, “şilte, yatak, yatılacak yer” manasında imiş. Bazılarına göre de bu kelime, kökü “gece” anlamına olan “tün”dür. “Dün, seni rüyamda gördüm” kabilinden bir cümledir. Tabii, Türkçe doğudan batıya gelirken ses değişiklikleriyle biz bunu “tumba ve tunbay” şeklinde söylemeye başlamışız. Asırlardır pek de kökenine inip, manasını hiç bilmeden kulaktan kulağa kullanmakta devam etmişiz. “Bay” fiil ile isim köklerinden isim yapan bir ektir. Anadolu’nun bazı yerlerinde mandaya, dömbay-tombay denir ki kökü, şüphesiz “dom-tom-” fiilindendir. Bu fiil, yusyuvarlak olmayı anlatır; şişmanlığı tarif için “tombul” da yuvarlağa daha yakın manasında değil midir?
Biraz daha köklere gidelim. “to” ve “top” ile başlayan birçok kelimemizde bu, yuvarlaklık, dairevî, silindir manası anlaşılır, aklımıza bu şekiller gelir: Top, topuz, topuk, toparlak, topalak gibi…
Halka ve dünyanın yuvarlaklığı
“Toplamak, toplanma, toplantı, topluluk” gibi kelimeleri düşününce hepsinde, birleşme, derli toplu hale gelme, devşirme, bir araya getirme manaları da ortaya çıkıyor. Bu kadar analiz sonunda da “toprak” kelimesine bakalım. Top-rak: Top köküne fiilden isim yapma eki –rak getirilerek, bir araya getirilme manasını veriyor. Ancak dairevî, yuvarlak manasını nasıl kazanıyor, derseniz; yuvarlak-dairevî olan “Küre-i arz”ın parçalarını düşünebilirsiniz. Zira “toprak”ın yer manasına kullanılması da bunu destekliyor. Daha o zamanlar Dünya’nın toparlak-yuvarlak olduğu biliniyor mu, sorusu akla gelebilir. Ancak bunu o zaman Dünya’nın düz olduğunu kabul edenler için söyleyebiliriz, Asya’da yaşayanlar belki de Dünya’nın yuvarlak olduğunu çoktan biliyorlardı.
Böyle bir ihtimali geçtik diyelim; “top” köküne en yaygın mana olarak verilen “toplamak” fiili ile kök manasını daha netleştirebiliriz. Zira bu fiilde, sonuçları elde etmek, verim almak, derlemek manaları mevcuttur. Nihayetinde “toprak”, mahsulü toplanan yer, manasında zihnimizde şekillenir. Yine bugün kuyudan su çekildiğinde kabın içinde suyun yüzeyindeki maddeler ile ilgili kullanılan “tobur, töbür” toprakla-toplanmakla ilgilidir. Toburgan “tozuyan yumuşak toprak”, tobraş- “tozlaşmak”, tobrat-/töpret- “hayvan, yeri kurutuncaya dek otunu yemek” manaları da hep toprak ile alakalıdır.
İşaret ettiği mana; çamurlaşmayın
Günlük hayatta fazla enerjiyi atmak için “topraklamak” ifadesi kullanılır. Çünkü hakikat ehli, toprak gibidir; ayağı sağlam yere basar. Bu sağlam yer de hakikatin kendisidir. Biraz kelimelerin fonetiğinden faydalanırsak, Cenab-ı Hakk, bizi hâktan yaratmıştır. Yaratılışın ana maddelerinden sayılan anasırı- erbaa, dört ana maddeden birisi topraktır. Her şey yükselirken, havalanırken iyi bir yola tûrab olmak, asıl tevazu bu zamanda böyle olsa gerek. Çünkü toprak, her şeyi karşılıksız verir, karşılıksız alır. Bütün aşındırmalara rağmen hep verimli kalmak istiyorsak, “toparlanın” yerine “topraklanın” da diyebiliriz artık. Ancak çamurlaşmadan ve katılaşmadan kalabilmek temennisiyle…
Topraklayan Sözler
1. Toprak, insanları ferah ferah besleyebilir; ancak servetin çoğu, beyhude yere sarf olunduğundan, insanların çoğu aç kalır.
2. Ne vakit herkes umum insanlara kardeş; başkasının malına, taş toprak; helalinden/mahreminden başkalarına valide, hemşire nazarıyla bakarsa, o vakit âlemde refah ve rahat mümkün olur.
3. Cisim ne kadar kuvvetli, ne kadar güzel ve şişman olursa olsun, yine bir gün toprak olacaktır. Fikir zayıf olursa, insanın sağlığında bile eseri görülmez; kuvvetli olursa insanın vefatından sonra dahi sağ kalır.
4. Bir adamın mezar taşına şu ibâre yazılmıştı: “Burada yatan zat, Allah’tan almış olduğu ruhu Allah’a, topraktan almış olduğu cismi de toprağa teslim ederek bu mihmân-sarây-ı âlemden/dünya müsafirhanesinden gitmiştir.”
5. Toprak -kemâl-i tekebbürle üzerine çıkmış olan- yüksek binaların üzerine çıkıp duvarlarıyla meta’larını/varlıklarını berbâd etmek için rüzgâra muntazırdır, onu bekler, gözler.
(Emsal- Şemseddin Sami)