Çocuğunun durumu hakkında görüşmeye gelen bir velimiz; “Çocuğumuzun elinden tableti alamıyoruz. Keşke hiç tablet almasaydık…” diye söze girdi. Devamında “kızımızla bir de siz konuşsanız, belki kullanmayı biraz azaltır.” diye ilave etti. Kızı henüz beşinci sınıfa gidiyordu. Kendisiyle görüşmek üzere notumu aldım. Fakat yaş grubu küçük çocuklarda hem aileyle hem çocukla çalışmak gerekir. Çocuğun davranışlarında ailenin etkisi daha belirgindir. Çevrede yapılan fizikî ve sosyal düzenlemeler, çocuğun durumunda da değişikliğe yol açar.
Çocukların sağlıklı bir şekilde gelişim göstermesi için ekran süresinin kısa olması gerekiyor. 3 yaş altındaki çocukların ekrandan mümkün olduğunca uzak tutulması; çocuğun ekranla bu yaştan sonra tanışması tavsiye ediliyor. Nitekim beyin gelişimi ve öğrenmenin en hızlı olduğu dönem 3 yaş öncesi dönemdir. Bundan sonraki her yaş için +10 dakika süre ilave edilerek çocuğun ekran süresi hesaplanıyor. 4 yaşındaki bir çocuk için 10 dakika, 5 yaşındaki çocuk için 20 dakika gibi.
İnsanın teknolojik aletlerle ilişkisi her geçen gün seyir değiştirmektir. Bir dönem televizyonun konumuna göre dizayn edilen evlerde bugün, elektrik prizlerinin yeri önem kazanmıştır. Zira internetin ve akıllı cihazların sunduğu imkânlar ile ekran karşısında geçen süre, sürekli artış gösteriyor. Kullanılan aletlerin şarjının çabuk tükenmesiyle prize ihtiyaç duyuluyor. Bu yönüyle teknolojik cihazlar, insanın bir imtihanı olmuş durumda. Ebeveynler içinse bu imtihanın bir de çocuk boyutu var. Ruh, ahlak, zihin ve beden gelişimi noktasında teknoloji, ebeveynlerin imtihanını güçleştiriyor.
Çocuk, evin patronu mu?
Velinin bahsettiği öğrencinin ekranda geçirdiği süre, sınırın çok üstündeydi. Kendisiyle görüşecektik, ancak önce anneyle konuşup, çocuğa sınır koymanın önemini anlatmak istiyordum. Annenin “Elinden alamıyoruz.” şikâyeti, çocuğun evde bir nevi patron gibi olduğunu; çocuğun ekranda geçirdiği sürenin çokluğuysa herhangi bir şekilde sınırlandırılmadığını gösteriyordu.
Evin patronu çocuk olup evde kural ve sınır olmayınca, problemler başlar
Sosyologlar, evin patronu olmak olgusunu tarihi seyir içinde şöyle tarif ediyor. Bir zamanlar aile yapısı “pederşahî” idi. Yani baba, evin şahı konumundaydı. Karar ondan çıkardı. Daha sonra birçok şey gibi bu durum da değişti. “Pederşahî”, “maderşahî” oldu. Evde kadının hükmü arttı. Son olarak “veletşahî” aile yapısı yaygınlaştı. Evde çocukların sözü geçmeye başladı.
Çocuğa söz hakkının verilmesi, onun görüşlerinin de alınması abartıldığı için böyle bir durum ortaya çıkıyor olabilir. Çocuğa sevgi gösterilerinde sınırın aşılması ve sınırsız hürriyet gibi durumlarda “veledşahî” aile yapısının artmasına sebep oluyor.
“Veledşahî” aile yapısında çocuklara sınır koyulmaz. Çocuk, istediğini yapma salahiyetine sahiptir ki, bu, haddinden fazla hürriyet anlamına gelir. Hâlbuki hayatın her alanında sınırlar mevcuttur. İnsan, dünyada başıboş bırakılmamış, belli sınırlar dâhilinde, sorumluluklarını yerine getirmesi istenmiştir. İnsana bahşedilen hürriyet, sınırsız değildir. Sınırlar aşıldığında başkasının sınırlarına girmiş oluyorsunuz. Aile içinde de sorumluluklar, sınırlar bulunur.
Bir çocuğun şahsiyet gelişimi için sınırlara dikkat etmesi/bazı konularda sınırlandırılması gerekir. Üzülmesin diye her isteği yerine getirilen, yorulmasın diye sorumluluk verilmeyen çocuğun, ahlâkî gelişimi bu noktada zaafiyete uğrar.
Çocuğa sınır koymak…
Çocuğa sınır koymanın ilk adımı, bakış açısını değiştirmektir. Çocuğa sınır koymak, isteklerini bazen reddetmek, çocuğunuzu sevmediğiniz anlamına gelmez. İstediği olmadığı için üzülmesi de aynı şekilde. İstediği şeyler, bazen çocuğun gelişimine zararlı olabileceği gibi, bazen de istediklerini elde etmesi, imkânların ötesindedir.
Bir çocuğun saatlerce ekran karşısında vakit geçirmesi onun, ahlâk, zihin ve beden gelişimine olumsuz etki eder. Üzülmesin, diye çocuğun ekran başında uzun süre kalmasına müsaade eden ebeveynler, farkında olmadan çocuğun gelişimine zarar verir. Bu bakımdan çocuğa sınır koymak, onun üzülmesiyle sonuçlansa da; çocuğu tehlikelerden koruyan, onu hayata hazırlayan bir etkiye sahiptir. Nitekim bir çocuk, yetişkin olup hayata atıldığında istediklerini elde etmesi için mücadele etmesi gerekecek, buna rağmen istediklerini elde edemediği zamanlar olacaktır.
Sınır koymada üç nokta
- Sevgi/saygı: Sevgi, aile içi iletişimin vazgeçilmez unsurudur. Çocuk, anne, baba arasındaki iletişimin temelleri sevgi, saygı üzerine inşa edilmelidir. Ancak sevgi, çocuğun her istediğini yapması, elde etmesi değildir. Çocuğa, sevginizi her istediğini yaparak/yaptırarak değil, ihtiyacı olduğunda yanında olarak, onunla vakit geçirerek gösterin. Unutmayın, çocuğa sınır koymak, ona sevgi göstermediğiniz anlamına gelmez.
- Aile içinde sınırlar, saygı ilkesi dâhilinde belirlenmelidir.
- Çocuk, büyüklerine saygılı davranmayı öğrenirken, ebeveynler, çocuğun kendine olan saygısını artırmalıdır.
- Belirlenen sınırlar dâhilinde çocuğun tercihlerine saygı duyulması, özsaygısının gelişmesine katkı sağlar.
- Sınırsız hak vermek: Psikologlar, aile ortamının, haklara uyulur şekilde olması gerektiği konusunda (ekseriyetle) aynı fikirdedir. Bu, çocuğa sınırsız hak vermek şeklinde yanlış algıya sebep olmaktadır. Evde, alınan kararlarda herkesin fikri alınabilir. Ancak karar verme aşamasında, hayat tecrübeleri farklı olduğu için, çocuk ve ebeveynler eşit değildir.
- Çocuklar, doğru kararı verecek zihin alt yapısına sahip olmadığı için, nihaî kararı verecek olan kişi, ebeveyn olmalıdır.
- Buna mukabil belirlenen sınırlar dâhilinde çocuğun sorumluluk ve kararlar alması sağlanabilir. Mesela, mahremiyet, hava durumu gibi sınırlara dikkat etmek şartıyla giyeceği kıyafeti kendisi seçebilir. Böylece çocuğu, sınırları ihlal etmeden, kurallara uymaya teşvik etmiş olursunuz.
- Telefon, tablet kullanmak hususunda çocuklar, aşırı kullanım talep edebilir. Eğlenceli bulduğu bu faaliyetin, gelişimine zarar verdiğinin farkında değildir. (Farkında olsa dahi irade becerisi tam gelişmediği için kendini kontrol edemez.) Ebeveynin bu noktada son kararı vermesi, sınırlama getirmesi gerekir. Bunu yaparken çocukla konuşması, bu kararın sebeplerini anlatması, haklara riayet eden ebeveyn olmanın icabıdır.
- Net ve tutarlı olmak: Çocuğun sınırlarını bilmesi için anne babanın birbirleriyle, aynı zamanda kendileriyle tutarlı olmaları gerekir. Annenin tablet kullanımına izin vermesi, babanın kısıtlama getirmesi (veya tam tersi) çocuğun zihninde belirsizliğe sebep olacağı için sınır koymanın anlamı kalmaz. Çocuk, kuralları önemsemez. Ebeveynler, kendi içlerinde de tutarsız olabilir. Sabah “hayır” dediği şeye, ertesi gün müdahale etmeyebilir. Bu da çocuk için çelişkili bir durumdur ve sınırları ortadan kaldırır.
Çocuğun ekran süresini azaltmak için ebeveynin net ve tutarlı olması, yaşına ve ihtiyacına göre sınırlama getirmesi gerekir. Günlük hayata dair diğer konularda da çocukla birlikte kurallar ve sınırlar belirlenmelidir. Çocuğa sınır koymanın en önemli faydası, çocuğun sınırlarını bilmesi, başkalarının haklarını anlaması ve kimsenin hakkını gasp etmeden yaşamayı öğrenmesidir.
Çocuğa, sınır koymayı öğrettikten sonra, ekran bağımlılığı problemini çözmek artık daha kolay olacaktır.Neticede problem, sebebiyle beraber çözülmüş oldu.