Travma sonrası ortaya çıkan stres bozukluğu, aylar sonra kendini gösterebiliyor. İlk 1 ay bazen hayatta kalmanın verdiği mutluluk, bazen suçlulukla insan, ne yaşadığını tam manasıyla kestiremiyor.
Bölgede yaşanan deprem, peşi sıra korkuları ve travmaları getirdi. Depremin yaşandığı gün, memleketi Kahramanmaraş’ta olan Psikolojik Danışman Sıddık Polat Bey’le, mevzu üzerine bir röportaj yaptık. İşte detaylar;
Depremde akrabalarınızdan göçük altından çıkanlar var mıydı?
Evet, 3.5 yaşında yeğenimin kızı vardı, anne ve babasıyla birlikte. Adı Z. A. Çevredekilerin yardımı ile çıkabilmişler. Diğer yeğenim 25 yaşında ve ikinci depremi de göçük altında yaşayıp 14 saat sonra kurtuldu. Abimin iki çocuğu daha çok etkilendi.
Korku ve travmanın etkisinin en aza indirilmesi için ilk etapta ne yapılabilir?
İlk başta temel ihtiyaçların temin edilmesi, barınma ve yaşam alanlarının oluşturulması gerekmektedir. Ayrıca çocuklar için düşünürsek eğer, oyun konteynerleri, oyuncaklar göndermek, oyun alanları tesis etmek, korku ve endişelerini en azından bir süre unutmalarına veya hafifletmelerine vesile olabilir. Yetişkinler için sosyal yaşam alanlarını oluşturabilmek bu süreçte yapılabilecek en basit ve en hızlı adımlardır. İnsanların birleriyle konuşmaları da tesirli oluyor. Konuşmak, kendini ifade edebilmek, bir nevi içindekini dökebilmek, çok önemli hale geliyor.
Travma sonrası ortaya çıkan stres bozukluğu, aylar sonra kendini gösterebiliyor. İlk 1 ay bazen hayatta kalmanın verdiği mutluluk, bazen suçlulukla insan, ne yaşadığını tam manasıyla kestiremiyor. Sonraki süreçte asıl etkiler ortaya çıkmaya başlıyor. Uykularda sıçramalar, etkide kalma, ne olacak sorusu devreye giriyor. Deprem öncesinde düşündüğü kadar, sağlıklı düşünemiyor.
İlk 3 ay etkileri, travma olarak nasıl ortaya çıkar? Çocukların 3 ay sonra sağlıklı karar veremediğini nasıl anlarız?
Yolunda gitmeyen bir şeyler olduğu göze çarpmaya başlar. Bir çocuk düşünelim; normalde herhangi bir şikâyeti yoktu; oyun oynarken, kurarken, akranlarıyla ve diğer kişilerle etkileşime geçerken sorun yaşamayan biriydi. Zaman ilerledikçe tırnak yeme, uykuda sıçramalar, öfkede artış ya da durağanlaşma başlamıştır. Benzeri sorunlardan bir veya birkaçı, yaşanan olaydan sonra ortaya çıktıysa, etkilenmekten bahsedebiliriz. Etkilenen ve baş etmekte zorlanan çocuk, gece yatağında uyuyamaz. Ailesine, sizinle yatmak istiyorum, demeye başlayabilir. Yavaş yavaş öfke krizlerine girebilir. Özellikle Z. A. gibi küçük yaştaki çocuklarda bu durumlar daha sık görülebiliyor. Bunun bilincinde olduğum için, Z. A. ve diğer çocuklara gerekli desteği vermemiz gerektiğini düşünüyorum.
Bunlar zamana bırakılsa kendiliğinden çözülmez mi?
Herkes, travma etkisi oluşturabilecek bu tür olaylara aynı tepkiyi verecek, diye bir genelleme yapmak doğru değildir. Doğumdan ölüme kadar, biz, hayatın rutin ilerleyişinde irili ufaklı yüzlerce travma yaşıyoruz. Yaşananlardan etkilenme, bireysel farklılık gösteriyor. Yaşanan olayın, kişinin hayatına etki düzeyi ne kadar yüksekse, travma etkisinde kalması da o kadar ileri seviyededir diyebiliriz. Göçük altından çıkanlar, yakınını kaybedenler, büyük oranda etkilenmiş oluyorlar. Sorasında sırasıyla; olayı yaşayanlar, müdahale ekipleri şeklinde etkilenmiş olanlar sıralanıyor. Dediğiniz gibi zamana bırakıldığında bireysel farklılık ve etki düzeyine göre birçok insan bununla belirli oranda baş edebiliyor. Temel ihtiyaçlara yönelik çabanın azalması ve yaşantısındaki olumsuzlukların olması; yeme, içme ve uyku gibi durumlar bozulmaya başladığında, insanlardan uzaklaşarak kendi kabuğuna çekilme, kabus görme, olayın bir bölümünü unutma, aşırı duyarlılaşma, olayı sık sık yaşıyor olma hissi gibi durumlar, 1 aydan fazladır devam ediyorsa kişinin artık kendi haline bırakılacağı durumda değildir diyebiliriz. Çocuklarda da benzer şekilde şikayetlerin olaydan sonra devam etmesi ya da aylar sonra benzer şikayetlerin ortaya çıkması durumları varsa destek almaya başlaması gerektiği ifade ediliyor. Bu yüzden bütün yeğenlerimi özellikle de en küçüklerini daha yakından takip edeceğiz.
Destek almaya geldiğinde karşısına ne çıkacak?
Çocuklarda oyun terapisi ile iyileşme sağlanır. Yetişkinlerde ise normal seanslar üzerinden gidilir. Bir kişide bir sorun varsa o sorunun kaynağı, kaynağın önemi açısından çocukluk çağı yaşantıları, önemli yer tutmaktadır. Olaya verdiği tepki, kişinin psikolojik sağlamlığına göre değişiyor. Şimdi geliyoruz psikolojik sağlamlık nasıl ortaya çıkıyor? En başta, çocuk doğduğunda güvenli bağlanma dediğimiz unsur meydana geliyor. Çocuk, anne ile birlikte dünyayı iyi ve güvenli bir yer olarak algılamaya başlıyor. Ancak bu tam olarak sağlanamamış olursa çocuk, güvensiz bir şekilde hayata tutunmaya çalışıyor. Ve ilerleyen süreçte endişeli ve kaygılı olabiliyor. Gelişim düzeyine göre bir çocuğun yapabilmesi gerekenler vardır. Bunları kendi kendine yaptıkça ve yaptığını gördükçe ilerlemesi devam ediyor. Yeri geldiğinde boyunu aşmayan sorunları da çözerek devam ederse psikolojik dayanıklılık artıyor. Eğer ki bu çocuk, boyunu aşan sorunlarla ilgili doğru zamanda destek almazsa hayatına bir şekilde tutunmaya devam ediyor. Ancak hayatına devam ederken yer yer olayları görmezden gelmeye çalışıyor, bazen başkasıyla özdeşim kuruyor ve bunun gibi savunma mekanizmalarından destek alarak hayata tutunuyor. İlerleyen süreçte bu mekanizmalar işe yaramadığında, ötelenmiş ve büyümüş bir sorunla karşı karşıya kalmış oluyor. Böylece çocuğun yaşadığı travma, onun üstesinden gelemeyeceği kadar büyük olur ve destek almazsa ileri yaşlarda sorun yaşaması muhtemeldir diyebiliriz.
Herkes travmalara aynı tepkiyi verecek, diye bir genelleme yapmak doğru değildir. Mesela, doğum esnasında bile bebek, 300’e yakın travma ile doğar deniyor. Biz, hayatın rutin ilerleyişinde irili ufaklı yüzlerce travma yaşıyoruz.
Çocuklar travmadan sonra tedavi almazlarsa ne gibi eksiklikler hissedilir?
İlk çocukluk, son çocukluk ve ergenliğe kadar uzanan dönemlerde, çocuk yaşadığı sorunlarla doğru ve üstesinden gelebileceği bir şekilde mücadele edebilirse, hayata karşı sağlam durabiliyor. Travmadan etkilenmesi zor oluyor. Etkilense de üstesinden rahatlıkla gelebiliyor.
Psikolojik sağlamlık açısından 0-6 yaş grubu çok önemli oluyor.
Deprem sonrasında hem bedenen hem de ruhen sağlıklı yaşamak gerekir. Elbette burada , özellikle 0-6 yaş grubu olmakla beraber çocuklar daha mühimdir. Bizim en acil şekilde yapabileceğimiz şey, bu aileleri eğitmek, doğru bilgiler vermek ve çocukların normalleşmesini sağlamak için oyun alanları kurmaktır.
Deprem bölgesindeki görüntülerin izlenmesi uygun mudur?
Deprem görüntüleri rastgele ve çaresizce fazla izlendiği zaman kişi, o depremzedenin çıkmasına sevinmekle birlikte kendisini onun yerine koyuyor. Olayı kendi zihninde canlandırıyor ve sürekli bu içeriklerle besleniyor. Bir de oradan hiç çıkamayanların olduğu bir durum da var. Zihin bunları doğru bir şekilde işleyemezse, o andan itibaren etkilenmeye başlıyor. Somutta atacağı adımlar varken çaresizlik hissediyor. Elimden bir şey gelmiyor, deyip yetersizlik hissediyor ve yavaş yavaş kendini kötü hissediyor.
Dolaylı yoldan maruz kalan ve televizyonda gören çocuklar için durum nedir?
Ekran maruziyeti, çocuklarda etki ediyor. Çocuklar, yetişkinler gibi neden-sonuç ilişkisi kuramıyorlar. Bağlantısallık oluşturamıyorlar. O çocuk, ekranda gördüğü şeyi gerçek olarak algılıyor. Sizinle beraber haberleri izliyor, bina çöküyor, çaresiz insanlar koşturuyor, küçük bir çocuk, anne diye bağırıyor, çocuk hareketsiz bir şekilde duruyor, enkaz var ve bunu izleyen çocuk, yaşananların kendisinden uzakta olup, kendisinin güvende olduğunu algılayamıyor, bilemiyor. İçeriğin, çocuklara doğrudan yetişkine aktarıldığı gibi sunulması, etkilenmelerine neden oluyor. Aslında sağlıklı olan, bunları izlememesi ve çocuğun korkuları varsa üzerine konuşulmasıdır. Çocuklara, yaşanan olayları hikayeleştirerek, oyunlaştırarak, somutlaştırabileceği yollardan aktarmak gerekir. İkincil etkilenmeye bağlı olarak ortaya çıkan sorunlar da aynı şekilde oyun terapisi ile çözülmektedir. Sizin de yanınızdaki bir çocuk, yaşananlarla ilgili korkularından bahsederse dinleyin, oyun oynamak isterse oynayın.