İslam âlimleri, astronomi sahasında günümüzü etkileyecek bir seviyeye gelmeyi başardılar. Bize bunu, onların tespit ettiği rakamların bugünkü teknolojiyle tespit edilen rakamlara çok yakın olması gösteriyor. Yine bu âlimlerin ibadet vakitleri hakkındaki çalışmalarıyla yüzyıllar öncesinden doğru değerler tespit edilmiştir. Fazilet Takvimi ibadet vakitlerini hesaplarken, hem bu tecrübeli tarihi geçmişi, hem de günümüz teknolojisini fıkhî hassasiyetle kullanıyor.
Astronomi ya da “İlm-i Hey’et, İlm-i Felek” olarak bilinen ilmin tarihine baktığımızda, bu sahada İslam âlimlerinin ne kadar da önemli bir noktaya geldiklerini rahatlıkla görebiliriz. ‘Vakti muayyen (belli vakit) olan ibadetleri’ hakkıyla yerine getirebilme hassasiyeti, İslam âlimlerini bu sahada çalışmaya ve ilerlemeye teşvik etmiş. Günümüzde de bu hassasiyet devam ediyor.
“Takvim hazırlarken kullandığımız materyallerle yaptığımız hesaplamaların hepsi günümüze göre yüksek standartlara sahip.” diyen Fazilet Takvimi Muvakkidi Adem Yılmaz‘la hassas olduğumuz ibadet vakitlerinin nasıl hesaplandığını İnsan ve Hayat Dergisi okurları için konuştuk. Teknik bir konuyu astronomiyle alakası olmayan herhangi bir Müslüman’a izah etmenin zor olduğuna değinen Adem Yılmaz, önce kameri ayları nasıl tespit edildiğini anlatıyor arkasından da namaz vakitlerini isabetli bir şekilde hesaplamanın üç yolu olduğunu söylüyor.
Ayın başlangıcını nasıl hesaplıyorsunuz? Kameri ay meselesi nedir?
Her ayın başında Ay, Dünya, Güneş aynı hizaya gelirler. Buna astronomide kavuşum (içtima) deniyor. Aynı hizaya geldiği an, uluslararası standartlarda yeni ay başlangıcı kabul edilir. Ay’ın yeni ay, ilk dördü, son dördü, dolunay şeklinde farklı safhaları vardır. Anlattıklarımız astronomik bilgilerdir. Ancak bir ayın yeni ay olması, fıkhî olarak her zaman kameri ay başlaması demek değildir. Bir de şunun özellikle altını çizmek istiyorum. Ayın her yerden görünmesi teknik olarak mümkün değil zaten. Çünkü Ay Dünya’dan küçüktür ve Güneş’ten her zaman ışık almaz.
Ay’ın geometrik ve görülebilen (ru’yet) olmak üzere iki türlü doğuşu ve batışı vardır. Geometrik olarak Ay, ufuktan yukarıda olduğunda doğmuştur, aşağıda olduğunda batmıştır. Görülebilen doğuş batış ise, bir gök cisminin çıplak gözle görülmeye başlanması ve görülmenin bitmesidir. Biz kameri ayları başlatırken görülebilen doğuşu (ru’yet) esas alırız. “Görerek başlayınız, görerek bitiriniz.” hadis-i şerifini ölçü olarak kabul ederiz. Bunun için de yine astronomik birtakım şartlar gereklidir.
Ay’ın geometrik olarak doğup battığı çok özel teleskopla yahut Ay’a lazer ışığı gönderilerek anlaşılabiliyor. Kameri ayı başlatabilmek için böyle bir şeyi insanlardan beklemek mümkün mü? Lazerin keşfedilmediği bir dönemde siz böyle bir şey yapalım derseniz, insanlara kaldıramayacağı sorumluluklar yüklemiş olursunuz. Onun için “Görerek başlayın görerek bitirin.” buyrularak çok mükemmel bir çözüm yolu gösterilmiş. Dağdaki çoban bile bunu basitçe anlayabilir. Görerek başlanacak görerek bitirilecek bu kadar basit.
Fıkhî olarak, Hanefi mezhebine göre dünyanın herhangi bir yerinde Ay görülürse bunu haber alan herkesin amel etmesi gerekir. Şafi mezhebinde ise her beldenin ayrı ayrı görme şartı vardır. Bunları anlatırken hadiselere bugünkü gözlükle bakmayalım. Böyle düşündüğünüz zaman her iki görüşte aslında büyük bir nimet.
Namaz vakitleri nasıl hesaplanıyor?
Bir ülkenin namaz vakitleri hesaplamaya başladığımızda, önce o ülkenin yerel saatini buluruz. Aksi takdirde hesaplamalar bir saat ileri yahut geri olabiliyor. Ülke şehirlerinin koordinatlarını (enlem, boylam) üç kaynaktan teyit ediyoruz. Verilerin doğru bir şekilde tespit edilmesi, en fazla hassasiyet gösterdiğimiz konulardan bir tanesi. Çünkü uluslararası basılmış haritalarda bile bazen yanlışlık yapılabiliyor. Mesela çok kullanılan bir atlasta Singapur’un koordinatları hatalıydı. Ardından yerel saatini baz alarak namaz vakitlerini hesaplıyoruz.
Namaz vakitlerini hesaplarken birden fazla teknik ayrıntı kullanıyoruz. Bir namaz vaktini hesaplamak için, farklı elli ayrı kriteri dikkate aldığımızı telaffuz etsem mübalağa etmiş olmam. Sıcaklık, nem, basınç, yükseklik, enlem, boylam, arazi yayılımı. Bu ayrıntılar en mühim olanlarıdır. Bunlar uluslararası standartta astronomik değerlerdir ve dikkate alınmazsa hesaplamalar yanlış çıkar. Bir de namaz vakitlerini hesaplarken kürevî trigonometri formüllerini kullanıyoruz. Çünkü dünyayı düz bir tepsi gibi düşünemeyiz. Eğer bu formülleri kullanmazsak çıkan sonuçlar yanlış olur.
Fazilet takviminin namaz vakitlerini birkaç dakika farklı bulanlar “Siz hep kendi bildiğinizi okuyorsunuz, Amerika’yı siz mi keşfettiniz?” gibi ifadeler kullanılıyorlar. Böyle bir şeyi kabul edemeyiz. Çünkü biz de dünyanın uluslararası standartta formüllerini kullanıyoruz. Sadece hassasiyet gösterdiğimiz bize özel detaylar var. Kullandığımız formüller, hem Diyanet İşleri Başkanlığı hem de uluslararası astronomi otoriteleri tarafından kullanılan formüllerdir. Hatta astronomi uzmanlarının dışında bu formülleri gemi ve uçak kaptanları halen kullanır.
Namaz vakitleri ile ilgili hangi esasları kullanıyorsunuz? İmsakta kullandığını dereceleri nasıl hesaplıyorsunuz?
Namaz vakitleriyle ilgili dayanak olarak Gazi Ahmet Muhtar Paşa’nın Riyazü’l Muhtar isimli eserindeki esasları kullanıyoruz. Süleyman Hilmi Tunahan Efendi Hazretleri’nden intikal etmiş bu kitapta, namaz vakitleri hesaplanırken kullanılacak dereceler hakkında en sahih bilgiler ve ecdadımızın yaptığı rasatlar yer alıyor. Bu eserle ilgili tetkikler yapıldı, incelendi. Kitaptaki değerlere göre en isabetli namaz vakitleri imsak için 19 ve yatsı için 17 dereceleri kullanılarak hesaplanmasıdır. Bizim imsak vaktinde 19, yatsı namazında da 17, kullanmamızın dayanağı bu eserdir. Diyanet Takvimi ise 1983 yılından itibaren hem yurt içinde hem yurt dışında imsakta 18, yatsıda 17 dereceyi kullanmaya başladı.
Kullanılan derecelerin farklı olması, namaz vakti olarak takvime farklı yansıyor. Derece farklılığından dolayı yatsı ve imsak vaktinin girmesiyle alakalı tartışmalar olabiliyor. Fıkhî olarak yatsı vakti, güneş battıktan sonra ufukta kızıllık kaybolduğu zaman başlar. Buradaki tartışma, “Kızıllık ne zaman kayboluyor?” üzerine yapılıyor. Bununla ilgili farklı görüşler var. İmsak ve yatsı için farklı dereceleri beyan edenler de olmuştur. İslam alimlerinin ittifak ettiği 17, 19’dur. Biz, Gazi Ahmet Muhtar Paşa’nın eserini de göz önünde bulundurarak, ufuktan kızıllığın kaybolma anının derece olarak karşılığını, 17 olarak kabul ediyoruz.
Yükseklik namaz vakitlerini etkiler mi?
Bir yerin namaz vaktini hesaplamada, sıcaklık, nem, basınç, yükseklik çok önemlidir. Dünyanın her yerindeki sıcaklıklar sabit, nemler basınçlar sabit ve yükseklikler sıfır olarak kabul ediyorlar, böyle bir şeyin olması ilmen mümkün değildir. Böyle bir şeyi iddia edemezsiniz. Biz bu durumları dikkate alarak sabit temkine ve ilave olarak birde yükseklik temkini kullanıyoruz. İnsanlar sabit temkini konuşuyorlar ama bunu (yüksekliği) bilmiyor.
Boğazı bir Üsküdar’dan seyretmek var, bir de Çamlıca tepesinden. Çamlıca tepesine çıktığınızda herkes Üsküdar’dakiyle aynı manzarayı gördüğünü iddia edebilir mi? Çamlıca Tepesinden İstanbul’u farklı ve daha geniş açıdan görebilirsiniz. İşte bunun gibi yükseklik namaz vakitlerini çok etkiliyor.
Mesela ülkemizde 250 metre yükseklik İstanbul’un namaz vakitlerini 3-4 dakika etkiler. Bu yükseklikte yazın vakit geç girer, kışın da tam tersi olur. Bu fark kutuplara doğru daha da artar. Köln’de 250 metre yükseklik namaz vakitlerini 8 dakika, Oslo’da 19 dakika, kutuplara doğru ise daha fazla etkiler. Ben 35 dakika fark olan yerleri bizzat gördüm. Yüksek binalar da buna benzer. Binanın ilk katıyla en üst katında vakit aynı anda girmez. İstanbul’da yüksek binada (250 metre) oturan birisi iftarı alt kattakinden 4 dakika sonra açması gerekir.
Oslo, Stocholm özellikle de İskandinav ülkelerinde yüksekliğin etkilediği çok anormal şeyler var. Her yerin farklı yükseklikleri, farklı değerleri var. En önemlisi, bulunan enlemden kaynaklanan ışığı alış açıları da farklı.
Biz fıkıh kitaplarından, “Görerek başlayın; görerek bitirin.” bilgisini öğrendik. Aynı şekilde namaz vakitlerinde de vaktin olabilmesi için çıplak gözle görülebilmesi esastır. İnsanlar güneşin batmadığını görüyorsa, siz istediğiniz kadar formül ve hesaplama deyin, bu doğru olmaz.
Bir şehir için hesapladığınız vakit, şehrin tamamında nasıl kullanılıyor?
Bir şehrin namaz vakitlerini oranın valilik binasının koordinatlarına göre hesaplıyoruz. İstanbul valiliği için yapılmış bir hesabı Tuzladan Çatalca’ya, Adalar’dan Beykoz’a, Ümraniye’den Zeytinburnu’na kadar İstanbul’un her tarafında kullanıyoruz. Hatta eskiden Yalova bile İstanbul’un vakitlerini kullanıyordu. Yani, “Nokta için yaptığımız hesapları alanda kullanıyoruz.” Ayrıca Fazilet Neşriyat takvimin sonunda ilçelerin vakitleri de var.
Aslında nokta hesabı nokta atışı için kullanılır. Mesela bir yere ulaşılacaksa oranın koordinatlarının bilinmesi yeterlidir. Lakin noktada yaptığımız hesabı alanda kullanacaksak, o zaman bu alanın tamamını göz önünde bulunduracak bir hesap ortaya koymamız icap eder. Çünkü insanların hepsi o noktaya göre ibadet edecek. Onun için de bizim özellikle sabit temkin değerlerini bu alanı kapsayacak şekilde yapmamız gerekir. Biz buna”isabetli değer” diyoruz.
Bu hususta en çok sorulan, “Ortalamasını mı kullanıyorsunuz?” sorusu oluyor. Öyle bir şey olamaz. Ortalamayı kullandığınız zaman maksimum ve minimum değerlerini göz ardı etmiş olursunuz. Biz orada maksimum ve minimum değerleri alıyoruz, onları kapsayacak şekilde ortalama değil isabetli değeri tercih ediyoruz.
İsabetli değeri bulmak için de sıcaklık, nem, basınç, yükseklik, enlem, boylam, arazi yayılımı gibi değerlerin hepsini göz önünde bulunduruyoruz. Dikkat ederseniz bu değerlerin hepsi uluslararası standartta astronomi otoritelerinin tarafından kullanılan ölçüler ve değerler. Yani sadece bize özel değerler değil, uluslararası kabul görmüş formülleri kullanıyoruz. Ancak bizim bir farkımız var; O da bu bilgileri fıkhî süzgeçten geçiriyor olmamız.
Vaktin girmediği bölgelerde nasıl bir uygulama yapıyorsunuz?
Öncelikle mesele hakkındaki fıkhî görüşleri izah edelim. Hanefi mezhebine göre “Bir yerde vakit girmiyorsa orada namazın farziyyeti düşer.” bunu yatsı namazı için söylüyorum. Şafi mezhebine göre ise Cibril Hadisi uygulanır. Yani, vakit giren en yakın yere göre amel edilir.
Almanya ve kutup bölgesine yakın ülkelerde (47 derece 30 dakika ve üzeri) yatsı namazı ve sabah namazı gerçekten çok zor icra ediliyor. Yatsı vakti girdikten birkaç dakika sonra sabah namazının vakti giriyor. İnsanlar bu azıcık vakitte namazı kılma hususunda zorluk yaşıyorlar. Onun için vaktin sukut etmesi (düşmesi) fetvası bir nimettir.
Hanefi mezhebine göre vaktin girmediği yerlerde biz namaz vaktini yazmıyorduk. Ama fıkhi bilgileri zayıf olan insanların endişeli sözlerine karşı fitneye (karışıklığa) sebep olmasın diye takvimlere takdiri vakitleri koymaya başladık.
Ancak, “Hanefi mezhebine göre amel etmek istiyorsanız fetva budur. Şafi mezhebine göre amel etmek istiyorsanız fetva budur.” şeklinde izahatı da ekledik.
Fazilet Takvimi dünyada kaç farklı bölgenin namaz vakitlerini hesaplıyor?
Biz 50’den fazla ülkenin ve 2 bine yakın şehrin namaz vakitlerini hesaplıyoruz. Bu sayı her geçen gün artarak devam ediyor. Geçenlerde bizden Bumerans diye bir kutup şehrinin namaz vakitleri istendi. Bu hadise bizi çok duygulandırdı. Çünkü orası kutup bölgesinde bir şehirdi. Orada da Müslümanlar vardı. “Kutuplarda namaz vakti nasıl hesaplanır?”diye kutup bölgesinin teorik hesaplarlarını yapıyorduk. Lakin pratiğini hiç yapmamıştık. Hesaplamalarını yapıp gönderdik.
Netice olarak söylemek istedikleriniz neler?
Şu an geldiğimiz yer, rüyasını bile göremeyeceğimiz yer, Elhamdülillah! Teknolojinin gelişmesi, matbaa tekniklerinin gelişmesi, bir de ekonomik imkânların artması işimizi kolaylaştırdı. İlk namaz vaktini hesapladığımda sadece bir şehir 25 dakika sürüyordu. Biz bugün 5000 şehrin namaz vakitlerini hesaplıyoruz. O hızla bunu bir yılda dahi tamamlayamazdık.
Çalışmalarımızı iyi bir ekiple sürdürüyoruz. Teknik alt yapıya yatırımlar yapıldı. Vizyonumuz da bu yüzyıla uygun. Şu an koordinat çalışmalarında belli bir noktaya gelindi. Namaz vakitlerinde isabetli olduğumuzu herkes söylemeye başladı. Müslümanların olduğu her yere Hazreti Allah’ın yardımıyla namaz vakitleri hizmetini götüreceğiz inşallah.