Düşünmeyi ve Problem Çözmeyi Nasıl Öğrene Biliriz?

İnsanın üç temel öğrenme alanı vardır. Eğitim literatüründe bu alanlar zihinsel, duyuşsal ve psiko-motor olarak ifade edilir.

x Zihinsel alan, bilişsel yani düşünce becerileriyle ilgilidir. Analiz, sentez, karşılaştırma, muhakeme ve problem çözme gibi beceriler bu alana girer. Zekânın gelişimi, bu tür becerilerin gelişimiyle doğru orantılıdır. Zihinsel beceriler, zekâ gerektiren işleri daha pratik yapmamızı sağlar.

x Duyuşsal alan, duygularımız ve değerlerimizle ilgilidir. Sevmek, saygı duymak, inanmak, bu alanla ilişkilidir. Duyuşsal alan sayesinde kişi, yaşadığı toplumun değerlerini öğrenir ve toplumla uyum içinde yaşar. Bu alanın gelişimi, diğer alanlardan farklı olarak çok boyutludur. Gelişime etki eden her faktör, duygu alanını üst düzeyde etkileyebilir. Bu noktada bireyi yetiştiren ve terbiye eden herkesin öncelikle doğru bir rol model olması gerekir. Duyguları ve değerleri önemseyerek hareket etmelidir.

x Psiko-motor alan, diğer adıyla devinimsel alan, ince ve kaba motor becerilerimizle ilgilidir. Kalem tutmak, zıplamak, kültürfizik hareketleri yapmak gibi sportif becerileri içerir. Psiko-motor beceriler, fiziksel sağlık açısından da son derece önemlidir.

Aldığımız eğitim ve terbiye ile bu üç temel alan gelişir ve insan, hayatını sürdürebilmesi için gerekli bütün faaliyetleri bu alanlar aracılığıyla gerçekleştirir.

Öğrenmenin Üç Yolu

Öğrenme alanlarını harekete geçiren ve öğrenmenin gerçekleşmesini sağlayan üç temel yol vardır. İnsan, bu yolları kullanarak öğrenir: Nakil, beş duyu ve akıl.

x Nakille öğrenme:

Bilginin transfer edilmesiyle gerçekleşir. Bilen kişi, bilmeyen kişilere bilgiyi nakleder, öğretir. Kitaplar, internet ve diğer bilgi kaynakları, bilginin nakil vasıtalarıdır. Bu araçlar, bilgiyi bir yerden başka bir yere, bir kişiden başkasına aktarır.

x Beş duyu ile öğrenme:

x Akılla öğrenme:

İnsan; düşünerek, deneyerek, mukayese ederek, analiz ve sentez yaparak öğrenir. Allah’ın insana bahşettiği akıl nimetiyle, izin verilen ölçüde pek çok şeyi keşfedebiliriz. Ancak akıl ve zekâ birbirine karıştırılmamalıdır.

Bu üç öğrenme yolu, birbirinden bağımsız değildir. Aksine, sürekli etkileşim hâlindedir ve birbirlerini tamamlar.

Hayat boyu öğrenme dört başlıktan oluşur

İnsan, gelişimi için ihtiyaç duyduğu ve hayatı boyunca öğrendiği bilgileri dört ana başlık altında toplar: Bilgiler, kavramlar, beceriler ve değerler.

Bu kategorilerin öğrenilebilmesi, zihinsel, duyuşsal ve psiko-motor alanların geliştirilmesiyle mümkündür. Ancak mevcut eğitim sistemleri, bu üç alanı geliştirmeyi hedeflese de tam anlamıyla başarı sağlayamamaktadır. Çoğu zaman gerekli bilgiler ezber yoluyla aktarılmakta, ancak bu bilgilerin hayata uyarlanması yetersiz kalmaktadır. Bu durum, bireyleri “bilen ama yapamayan, düşünen ama uygulayamayan” bir konuma sürüklemektedir.

Düşünmeyi öğretememek

Eğitim sistemlerinde ciddi bir eksiklik, düşünmeyi öğretmemek veya öğretememektir. İnsan her şeyi bilemez ve öğrenemez; ancak düşünerek ve akıl ederek yeni şeyler keşfedebilir. Bunun için de tahsil ve terbiye gereklidir. Özellikle akıl yoluyla öğrenme becerisi kazanılmalıdır.

Eğer insanın akıl etmesi, muhakeme yapması ve öğrendiklerini hayata geçirmesi desteklenirse, daha bilinçli ve üretken bireyler yetiştirilebilir. Eğitim sistemlerinin temel amacı, sadece bilgi aktarmak değil, aynı zamanda bireylerin, öğrendiklerini sorgulamalarını ve uygulamaya dökmelerini sağlamak olmalıdır.

Gerçekten düşünmeyi veya nasıl düşünmemiz gerektiğini, aklımızı, bu büyük nimeti kullanmayı öğrenemiyor muyuz? Bize öğretilmiyor mu? Yapılan bazı uygulamalar, maalesef düşünmenin yeterince öğretilmediğini veya öğrenemediğimizi kanıtlar niteliktedir.

Kapı metaforu 

Bunu bir örnekle açıklayalım: Şu an bulunduğunuz odada bir kapı olduğunu hayal edin.

Soru: “Bir odadasınız ve odanın bir kapısı var. Kapıyı nasıl açarsınız, odadan nasıl çıkarsınız?”

Bu soruya verilen cevaplar genellikle “Kapının koluna basar, kapıyı iter veya çekerim” şeklinde olur. Daha farklı yöntemler düşünenler de olabilir. Mesela, “Eğer anahtar varsa anahtarla, yoksa kapının dilini içeriye itmek için bir kart kullanarak açarım.”

Peki, soruyu biraz değiştirelim:

“Kapının kolu yok, yanınızda kart da anahtar da yok. Kapıyı nasıl açarsınız?”

Bu durumda karşılaşılan problem, kapının açılmaması ve dışarıya çıkamamak olur. Çoğu insan şu cevapları verir:

Kapıyı bir metafor olarak düşündüğümüzde, bu cevaplar, bize eğitim sistemlerinin düşünen insan yetiştirmediğini rahatlıkla gösterir. Çevrenizdeki insanlara da bu soruyu sorarsanız, genellikle kapının kolu veya anahtarı yoksa hemen kırmayı, sökmeyi, tahrip etmeyi düşündüklerini görebilirsiniz.

Kapı metaforunu açarsak, “Kapının kolunu tutup basarak çıkarım.” diyenler, aslında kendilerine öğretilmiş bir bilgiyi uygulamaktadır. Bu bilgi, nakille yani aktarımla öğrenilmiş ve kişi, problemi bu bilgiyle çözmektedir. Ancak bildiklerimiz yetersiz kaldığında ne yapıyoruz?

Kapının kolu yoksa ne yapıyoruz?

Evet, kırıyoruz, vuruyoruz, söküyoruz, çığlık atıyoruz, başkasının çözmesini bekliyoruz…

Bu metafor, hayattaki birçok sorunun çözümüne dair düşünme şeklimizi de açıklar. Mesela evli bir çiftin yaşadığı herhangi bir sorun olabilir. Çiftler, önce bildikleri yolları dener: “Gel oturup konuşalım ve problemimizi çözelim.” Ancak, bildikleri yöntemler yeterli gelmeyince (kapının kolu yoksa) ne yapıyor olabilirler? Yine kapı misalinde olduğu gibi, vuruyor, kırıyor, darp etmeye başlıyorlar.

İşte bu durum, düşünemediğimizi, aklımızı yeterince kullanamadığımızı gösteren etkileyici bir örnektir.

Bir düşünelim!

Şimdi tekrar düşünelim. Kapının açılması için başka hangi yöntemler olabilir?

Önemli olan, farklı seçenekleri aramak, denemek ve çözüm yollarını keşfetmektir. Eğer karşımıza bir sıkıntı, problem veya zorluk çıkarsa bilmeliyiz ki onu çözmek için mutlaka birden fazla yol vardır. Bu yolları düşünmek, bulmak ve denemek, bizim görevimizdir.

Maalesef günümüzde birçok insan, karşılaştıkları sorunları çözmek için yalnızca bildikleri yöntemleri kullanıyor. Çözemediklerinde ise ya kaba kuvvet kullanıyor ya da çaresizce beklemeyi tercih ediyorlar. Bu da, düşünme becerilerimizin yeterince gelişmediğine işaret eden önemli bir göstergedir.

Düşünme becerilerimizi nasıl geliştirebiliriz?

Öncelikle, karşımıza çıkan zorlukların mutlaka çözümleri olduğunu bilmek ve çözebilecek kabiliyette olduğumuza inanmak gerekir. Daha sonra şu adımları izleyebiliriz:

Problem çözme becerilerini geliştirme 

Düşünme becerileri ve özelde problem çözme becerisi, kişisel gelişimimiz ve hayat sürecimiz için son derece önemlidir. Bu becerileri geliştirmek için aşağıdaki aşamaları uygulamak gerekir:

Problem çözme becerileri, düzenli olarak deneyimler ve uygulamalar yaparak geliştirilebilir. Özellikle çocukların düşünme becerilerini geliştirmek için şu yöntemler etkili olabilir:

Bu yöntemler, bireylerin sadece ezber bilgiyle değil, aynı zamanda düşünebilen, sorgulayabilen ve çözüm üretebilen bireyler olarak yetişmelerini sağlar.

Öğrenme süreci, yalnızca bilgi edinmekle sınırlı değildir; duyuşsal, zihinsel ve psiko-motor alanların bir arada gelişmesi gerekir. Eğitim sistemleri, düşünmeyi öğreten, insanın bilgiyi sadece ezberlemekle kalmayıp hayata geçirmesini sağlayan bir yapıya sahip olmalıdır. İnsan yalnızca aklını kullanarak doğruyu bulabilir ve öğrendiklerini anlamlı hâle getirebilir.

Düşünmeyi öğrenmek ve geliştirmek için soru sormak, farklı açılardan bakmak, çözüm yollarını araştırmak ve denemekten vazgeçmemek gerekir. Problem çözme becerilerimizi geliştirdikçe, hem bireysel hem de toplumsal olarak daha bilinçli ve üretken hâle geliriz.

Exit mobile version