Göçüp Gidenlerin Mektupları Mezar Taşları

https://insanvehayat.com/wp-content/uploads/2021/04/Mezar-Taslar¦-.mp3?_=1

Bazen bir dostunuzun geride kalan son hatırasıdır diye mezar taşını dikmek istersiniz. Hayattayken maddi ve manevi olarak ömrünü yaşamış, son hissiyatlarını mezar taşında bırakmak istemiştir.

Vefat eden kişi, sağlığında mezar taşının hat yazısı ile yazılmasını vasiyet eder. Bir hattat bulunur. Adı soyadı, doğum ve vefat tarihi yazılarak dijital ortama aktarılır. Tabii çizgi formatında olması gerekir. Çünkü lazer yazıcılar mermere böyle işleyebilmektedir. Asrın teknolojisi ile kadim hat geleneği böylelikle mezar taşında buluşur, sahibinin başucuna konur.

Yahut usta hattatlar yazıyı direkt mermere yazar. Ama bir hattat titizliğine erişemez. Diğer taraftan köy mezarlıklarına bile sirayet eden teknoloji, oralarda mezar taşlarına medfun olanın fotoğrafını lazer teknolojisi ile işlemiştir. Göze çarpan bu detay, mezar taşlarıyla hafızamızı tazelemeye sebep teşkil etti.

Tarihten bu yana mezar taşları bizleri, derûni bir tefekküre sürüklemektedir. Şehirlerin dört bir yanından ehli kubûr, dünya ehline nazar eder. Ağaç gölgelerine dizilip yevmü’l-ba’si (hesap günü için dirilme) beklerler. Nice biçimsiz taşları ustaların ellerinde yontmuşlar. Sanatsal bir esere dönüştürmüş, üzerine silinmez not düşmüşler. Bir hüve’l-bâki (bâki ancak O’dur – Hazreti Allah) hatt edip veladet ve mevt (ölüm) arasını özet geçmişler.

Yıllar geçmiş, mezar yanından geçip gidenlerin ayak sesleri duyulurken aşağıdakiler hiç ses seda vermemiş. Mezar taşları da sahipleri gibi sessiz sözlerle, hiç duyulmamış sesleri söylemiş. Meramını şöyle anlatmış yanı başındakilere sükûtu ile;

“الباقى هو”   Hüve’l-bâkî, benim alın yazımdır. Bedenim bir taş ve kara topraktır. Yanımda yatanlar cepsiz elbise giyerler. Renklerden beyazı seçerler. Cep cüzdan taşımaz, ama arşın arşın genişleyen bir defteri yüklenirler. İçine daha dünyada iken nice amelleri dürerler.

Ve ba’de’l memat/ ölüm sonrası halleri nush (nasihat) eyler benim her halim. Biz hazirelerin sessiz görüntüsü kadar sesleri, cümleleri çok olan başka bir sessizlik yoktur.

Kimimizin alın yazısı bir hüve’l-bâkî altına dizili uzun uzun lakaplar, satır satır destanlardır. Kimininki sadece rûh’içün el-Fâtiha ile maksurdur. Bazısı şöhretini remiz tutup Hacı Hüseyinleri kalem eder, bazısı Ali Fakıları. Bazısı da isim önüne Dr., Av. misali unvanlarını yazar. Oysa bu bahçede isimler tagayyür (değişse) etse de cümlesinin hesap ölçüsü muvazindir.

Kiminde akıbet ravzatün min riyâzi’l cennettir/cennet bahçelerinden bir bahçedir; yarım adam boyu çukurda cennete bağlı bir vuslattır/kavuşmadır. Yahut ilahi adalet tecellisi, ipleri nâra düğümlü derince bir çukurdur.” Allah muhafaza.

Hazireler, hüzünler ve taşların meramı

Kable’l ölüm/ölüm öncesi bazısı dünyadan kâm almamış. Muradına eremeden emri hak vaki olunca muratlarını taşlara hakketmişler.

Servi içinde servi; yavrusuna gebe iken dünyaya getirmeye ömrü vefa etmeyen bir anadır sözgelimi. Kadınlarda saç örgülü çiçek ve duvaklar varken, erkek mezarlarında meşguliyetlerini gösteren kavuklar vardır.

Taş levhaya “Âh mine’l mevt/ah nedir bu ölüm içimizi yaktı.” diye ayrılığa serzeniş yaparlar. Ancak ebedî saadeti bulan niceleri, bu tarafa bir daha dönüp bakmaz.

Kavuklu olanlar, devlet erkânı ve ulemâ/âlimler sınıfıdır. Bunların da kendi içinde muhtelif şekilleri vardır. Ehli maneviyat yolunda hayat sürenlerin taşları müjgânlıdır. On sekiz köşeli yıldız yahut sekiz yapraklı gül motifi vardır.

Biçimlerinden anlaşılır ki mezar taşı sahibi bazı zaman bir sadrazam, bazı zaman hükümleri icra eden bir Şeyhülislamdır. Kalkan, sadak, terazi, bıçak, ok, tabanca kazınırken ehli kalem için bir kalemdir hazire motifleri. Velhasıl hepsi bir ufak figür ile makam mevki remizleri ve ömür özetidir.

Hayatında sağır ve dilsiz olarak yaşayıp cellat olarak göçenlerin mezar taşları isimsiz köşeli bir taştan ibarettir. Karyağdı bayırı haziresi cellat mezarlarıyla meşhurdur. İntikam duygusuyla mezara zarar verenler olabilir düşüncesiyle isimleri gizli tutulur. Geride kalanları bulunup zarar görsün, toplumca horlanıp dışlansın istenmez. Bu yüzden tüm mezarlar toplum ile iç içe iken, cellat mezarları tenhalarda medfundur.

Cellat mezarlarının yanına dikilen sadaka taşları manidardır. Babanın yüklerini çocukları çeksin istenmez. Ziyaretine gelen aile efradı mağdur olmuş ise sadaka taşlarından fayda görmesi ümit edilir.

Kiminin sesleri kesilmiş, nefesleri kaybolmuş, yitip gitmiştir tarihin bizce görünmeyen bir yerlerinde. Ve her ne olursa olsun her biri aynı sessiz bahçenin efradıdır.

Mezar taşları, kalanlara bırakılmış bir mini biyografi ve hatıradır. Hatıratta tutulup bir Fatiha ile yâd edilmek (hatırlama) umududur. Uzun yıllar varlığı sürecek herkese açık bir mektuptur. Ve hiç kuşkusuz, ahirete kadar sürecek kabirler dolusu nasihat bahçeleridir.

Ezan ve selâ arası bir bahçe

Osmanlı’da mezarlıklar ve hazireler şehir merkezlerindedir. Gözlerden ırak yerlerde bırakılmaz, kabirler şehre yakın yerlerde tutulur. Geçip giderken kendilerine çevrilen ibret nazarları ve onlara gönderilen manevi hediyeler, bu yakınlığı daha manalı kılar.

İslam’da mezarlıklar, metruk bırakılmaz; servi gibi yaz kış yaprağını dökmeyen bitkilerle ağaçlandırılır. Servi uzun ömürlüdür, amonyak çıkışını engeller, yaydığı reçine rayihası ile hoş bir atmosfer oluşturur. Çiçekler de ekilerek mezarlıklar bir bahçeye çevrilir. Çünkü imanla ölen mevta için orası ebedi istirahatgâhtır.

Cami çevresine konuşlanan hazireler, vakit vakit okunan ezanların sedasını dinleyip, bir ezan ve sela arası geçen ömrün nihai noktasında beklerler.

Hazirelerdeki su çukurlu mezarlar, yağan yağmur suyu birikintisiyle kuşları, oracıkta mezar bekçisi gibi kıvrılıp bekleyen kedileri doyurur. Öldükten sonra bile yanındaki canlılara kol kanat gererek menfaat sağlamaya çalışırlar.

Zannedilenin aksine İslam mezarlıklarında kasavet değil, saadet ve sekînet hâkimdir. Şahadetlerin, tecelli etmiş adaletlerin, hakka vuslatın huzuru, velhasıl ölümün güzel yüzü vardır. Nitekim ölüm, bir yok oluş değil, ebedî feraha ulaştıracak aslî hayatın başlangıç eşiğidir. Ve üzerine sükût binen şu hazireler, her daim şunu söyler; nasihat olarak size ölüm yeter…

 

Exit mobile version