Bünyeyi hiç yormayan her mevsim doğal Osmanlı şerbeti, insanı serinletir ve bünyeyi ferahlatır, tadı da fevkaladedir. Ayran ve yoğurdun yeri ayrıdır, bunun yanında kola içersin karnın şişer, meyve suyuna niyet edersin katkı maddeleri canını sıkar ama kendi yaptığın şerbet öyle değildir. Vereceğimiz tarife göre yapacağınız Osmanlı şerbetini gönül rahatlığına göre içebilirsiniz.
Osmanlı şerbeti nasıl bir kültürün ürünüdür?
Osmanlı şerbetinin üç farklı özelliği vardır. Birincisi baharat, ikincisi gıda çeşitliliği, üçüncüsü ise tariflerinin esnek olmasıdır. Osmanlı mutfağı baharat zengini bir mutfaktır. Üç kıtada hâkim bir coğrafyada hüküm sürdüğü müddet içerisinde, gittiği her yörenin kendine has baharatlarını mutfağında toplamıştır. Baharat zengini olması şerbetin birinci özelliğini tamamlar.
İkinci özelliği ise şerbetinin çeşitliliğidir. O da sefere giden ordunun aşçılarının eliyle oluyordu. Bu aşçılar gittikleri yerlere bir taraftan kendi tatlarını götürürken, diğer taraftan da süzeklerinden geçen farklı lezzetleri Osmanlı mutfağına taşıyorlardı. Bu da şerbet çeşitliliğini her geçen gün arttırmıştır.
Devşirme usulüyle orduya alınan neferler arasından, Mimar Sinanların yetişmesine zemin hazırlayan ortam çok değerli yemek ustası aşçıları da yetiştirmiştir. Mutfak sanatında ismini duymadığımız ustalar, kendi kültürlerini ve bilgi birikimlerini Osmanlı mutfağına katarak farklı şerbetlere esneklik katmışlar ve orijinal tariflere ön ayak olmuşlardır. Bu vesileyle halk ve ordu değişik lezzetler tadabilmiştir.
Şerbete dönüş nasıl olur?
Son zamanlarda aklıselim doktorlar anne yemeklerini şiddetle tavsiye etmeye başladı. Çünkü o nur yüzlü annelerin yaptığı yemeklerde doğallık ve dua var. Bütün malzemelerini eliyle seçerek kendi mutfağında, dua ve sevgisini de katarak yapan annelerin yemekleri bünyeye dert olmaz, şifa olur. Bunu artık insanlar kabul ediyor. Çaresizce hazır gıdaların, bilinmeyen formüllerin ve karışımların kurbanı olanlar da bunun farkındalar; ama “yapacak çok bir şeyimiz yok” demekten kendilerini alamıyorlar.
Bir dönem insanlar manevi tatlardan uzaklaştıkları gibi ağızları maddi lezzetleri de unutmuştu. Ve o dönemlerde Osmanlı mutfağının birbirinden değerli şerbet tarifleri unutulmuştu. Katılacak malzemeler bile bulunamaz olmuştu. Ancak son dönemde Osmanlı şerbetinin tadı yeniden keşfedildi. Ve insanlar evlerinde yaptıkların bu şerbeti tekrar ağız tadıyla içmeye başladılar. İçine ne katıldığı, tarifinin kimde olduğu bilinmeyen içeceklerden kurtuldular.
Hakiki Osmanlı şerbetinin sırrı baharatlar
Kış mevsiminde pazarlarda, marketlerde, manavlarda sebze bölümünde en çok rağbet gören c vitamini taşıyan narenciye kısmı. Bünyeyi kuvvetlendirmek ve hastalıklarla mücadele etmek için unutulan bir bölüm vardır. O da baharat bölümü. Tarçın, kekik, kimyon, zencefil, karabiber, hindibağı… daha nicelerinden habersiziz. Ama bunlardan yıllarca ilaçlar macunlar yapıldı ve mutfaklarda lezzet ustalarının elinde maharet oldular. Hekimlerin reçetelerinde hastalara şifa dağıttılar. Ama şimdi kokuları unutulduğu gibi nerede kullanıldığı ve şifalarının neler olduğu hiç hatırlanmaz oldu. Osmanlı şerbetleri baharatlara tekrar eski değerini hatırlatması açısından çok önemlidir. Zaten hakiki Osmanlı şerbetinin sırrını da baharatlar oluşturur.
Tedavide ilaç, mutfakta güzel koku ve lezzet
Her baharatın kendine özel bir sırrı vardır. Tarçın, karabiber, zencefil, karanfil, ödağacı, biber gibi baharatlar tedavilerde ilaç olarak kullanılır. Mutfakta ise yiyecek ve içecekleri tatlandıran hoş kokular olarak karşımıza çıkar. Bunun yanında içine katılan yemeklerin dayanıklılığını arttıran baharatların yemeklerin yan etkilerini azalttırıcı özellikleri vardır. Baharatlar her cinsten tek başına kullanıldığı gibi Osmanlı şerbetinde olduğu gibi diğer baharatlarla karıştırılarak da kullanılır.
Formülündeki Şifalı Baharatlar
Demirhindi:
Susuzluğu giderir. Tadı biraz mayhoştur. Vücuda rahatlık ve serinlik verir. Bağırsakları temizleyici özelliği vardır.
Kabuk tarçın:
Tarçının kabuğu baharat olarak kullanılır. Kalbi kuvvetlendirici özelliği varır. Kitaplarda ruhi sıkıntıların giderdiği yazılır. Soğuk algınlığına karşı direnci arttır ve bünyeyi güçlendirir. Mide tembelliğini giderir.
Kök zencefil:
Bedeni ve zihni gücü arttırır. Bağırsak bozukluklarını giderir. İştah açar.
Nar çiçeği (Hibiskus):
Sudan’ın geleneksel içeceğidir. Halk arasında Mekke gülü ya da nar çiçeği olarak adlandırıldığı da olmuştur. Ölü hücreleri diriltmesi ve kandaki şekeri düzeltmesiyle bilinir. Yüksek tansiyonlu hastalar için faydalıdır.