Yeryüzündeki kirlilikler henüz temizlenmeden bir de uzaydaki kirlilikler gündeme gelmeye başladı. Uzaya araştırma için uydu gönderen ülkelerin tamamına yakını gönderdiği uyduyu işi bitince uzayda bırakıyor. “Uzay çöpü” diye tabir edilen bu uyduların tasfiyesi sanıldığı kadar kolay değil. Çünkü bu parçalar yere düşerken yönlendirilemediği gibi, nereye düşeceği de tam olarak hesaplanamıyor. Uluslararası Uzay Hukuku’nun 1957’de yapılmış olması da işin bir başka yüzünü gösteriyor.
Eylül ayında Büyük Okyanus’a düşen Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesine (NASA) ait UARS uydusunun ardından, Ekim ayında da Alman uydusu ROSAT’a ait parçalar Dünya’ya düştü. Nereye düştüğü henüz belirlenemeyen uydunun 2 tona yakın ağırlığında olduğu ifade ediliyor. Yetkililer, uydu atmosfere girmeden önce yaptıkları açıklamada, uydunun parçalarının Avrupa, Afrika ya da Avustralya’ya düşmesinin beklenmediğini bilgisini vermişlerdi. ROSAT’ın 23 Ekim 2011 pazar günü günün erken saatlerinde atmosfere girdiği ve yere düşmesinin büyük ihtimalle 10 ila 15 dakika sürdüğü tahmin edildi. Sonrasında da uydunun Asya’nın güneydoğusuna düştüğü sanılıyor.
Eylül ayı sonlarında da NASA’ya ait 20 yıllık UARS uydusu, yine şans eseri herhangi bir can kaybına neden olmadan Büyük Okyanus’un güneyine düşmüş, uydunun parçaları 800 kilometrelik geniş bir alana yayılmıştı.
Uzayda Trafik Karışık
Tonlarca ağırlığa sahip uzay çöpleri (uydular), farklı yörüngelerde Dünya’nın etrafında dönüp duruyor. Bu çöplere ait parçaların 29 bini, tehlikeli kabul edilen boyutlarda. Uzayda görevini bitirmiş bir uydunun problemsiz bir şekilde geri düşürülmesi gerekiyor. Ancak ülkeler çok maliyetli olduğu gerekçesiyle uydusunu düşürmektense yerine başka bir uydu yapıp göndermeyi tercih ederek, Uluslararası Uzay Hukuku’na da aykırı davranıyorlar.
Uzmanlara göre, Uluslararası Uzay Hukuku’nun özellikle uzay çöpü alanında yenilenmeye ihtiyacı var. Uydu parçalarının bir evin, insanın veya nükleer santralin üzerine düşme riski bulunuyor. Bu durumda zararın uyduyu uzaya fırlatan ülke tarafından karşılanmasını öngören bir yasa mevcut. Ancak bu yasaların insanları koruyup koruyamayacağı tartışmalı olduğu için yürürlükteki Uzay Hukuku, insanları ne pahasına olursa olsun koruma temelinde yeniden ele alınması gerekiyor.