İlmin zekâtı, yüzde yüzdür. İlim ehlinin zekatı; layık olana o ilmi vermek, ilmî meseleleri öğretmektir. Alimler uzun çalışmalarla öğrendiklerinin tamamını vermekle mükelleftirler. Alim, ilminin zekatını yüzde yüz olarak verdiği gibi, hasadını yapan insan da öşür ya da zekatını belirlenen oranlarda vermelidir. Zira bu oran alim için yüzde yüz iken, diğerleri için yirmide bire, onda bire hatta kırkta bire kadar düşmektedir.
Hazreti Allah her hasat yapan insan için zekât vermesini münasip görmüştür. Zira zekât ve öşür daha çok kazanmaya sebeptir. Tıpkı âlim ilmini aktardıkça hem kendisi hem de anlattıkları için ilminin bereketi ve değeri arttığı gibi, zekât ve öşürde de böyledir. Bu duruma tersinden bakıldığında ilim tahsil eden alim ve hasat toplayan esnaf ya da çiftçi için zarar ve ziyan vardır. Zekât için Tefcîru’t-Tesnim adlı kitapta “Mal, öldürücü zehir, zekât onun panzehiridir.” sözünden sonra şu hadisi şerif zikredilir:
“Bir toplulukta fuhşun ortaya çıkması, yaygın ve öldürücü, salgın hastalıkların çoğalmasına sebeptir. Ölçü ve tartıda noksanlık; kıtlık, geçim darlığı ve zulme sebeptir. Zekâtın verilmemesi; yağmurun kesilmesine sebeptir; eğer hayvanlar olmasa idi onlara yağmur yağmazdı.” Bütün bu musibet ve felaketlere mani olmak için alim ilmini seferber ediyorsa, ticaret ve tarım ehli de zekat ve öşrünü bu yolda sarf etmelidir.
Bereketli ticaret için: Zekât
Zekât, lügatte bereket, nemâ, temizlik ve saf olmak manalarına gelir. Zekât senelik mali bir ibadettir ki Cenâb-ı Hakk’ın emrine itaat için, Müslümanların zenginlerinin seneden seneye mallarından kırkta birini; Allâhü Teâlâ’nın tayin ettiği sekiz sınıftan birine vermelerinden ibarettir.
Bu sekiz sınıf Tevbe Sûresi’nin 60. âyeti kerîmesinde bildirilmiştir (meâli): “Sadakalar, ancak fakirlere, yoksullara, onun üzerine (zekâtın tahsiline) memur olanlara, müellefe-i kulûba (kalpleri İslâm’a ısındırılacak olanlara), (âzad edilecek) kölelere, borçlulara, Allah yolunda olanlara, yolda kalmışlara mahsustur…” buyrularak bu sekiz sınıf bildirilmiştir.
Nisâba mâlik olan kimseye zekât vermek câiz değildir. Ancak, ilimle meşgul olan alimlere ve talebelere de zekat verilir. Onların öğrettikleri ilim, din ilmi, öğrenilmesi farz-ı ayn veya farz-ı kifâye olan ilimdir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.); “İlim öğrenene zekât vermek câizdir. Velev ki kırk yıllık nafakası olsun!” buyurmuştur.
Kimler için farzdır?
Zekât, İslâm’ın beş şartından birisidir. Hür, akıllı, bâliğ (ergen) ve nisâb miktarı mala mâlik olan Müslümânın zekât vermesi farzdır. Zekâttaki bu nisab miktarı da 80,18 grama tekabül etmektedir. Aslî ihtiyaçlarından ve borçlarından başka, 80,18 gram altını olanlar veya bu değerde nakit para ve ticaret malına sahip her Müslüman, yılda bir defa zekât ibadetini yerine getirir.
Nisâb miktarının sene içinde eksilmesi, zekât vermeye mâni değildir. Nisâb miktarının senenin başında ve sonunda mevcut olması yeterlidir. Zekât verirken veya vermek üzere ayırırken kalbi ile zekâta niyet edilmesi lâzımdır. Dil ile söylemek kafi değildir.
Koyunların zekâtında farklı bir incelik
Otlayan hayvanlarda ise nisap miktarı devede beş, sığırda otuz ve koyunda kırk adettir. Bu miktarda malı olanın zekât vermesi gerekir. Koyunların zekâtıyla alakalı bir hususu da sizlere hatırlatmak isteriz. Malum kırk koyunda bir zekât vardır. Pekala, 120 koyunu olan birisi kaç tane koyunu zekat vermesi gerekir? İmtihanlarında yanıltıcı soru olarak sıkça sorulan bu sualin cevabı 3 değil. Koyunlarda 40’tan 121 koyuna kadar zekât bir koyundur. 121’den 201’e kadar iki, 201’den 400 koyuna kadar üç, tam 400 koyun için dört koyun zekât verilir. 400’den sonra her yüz koyunda adet bir artırılır.
Mahsullerin zekâtı: Öşür
Araziden çıkan mahsulün zekâtına, Arapçada onda bir demek olan öşür denilmiştir. Çıkan on mahsulden birini öşür vermek âyet, hadîs ve icmâ ile sabit olan bir farzdır.
Âyet-i kerîmede (meâlen): “Ey iman edenler! Kazandıklarınızın ve yerden sizin için çıkardıklarımızın temiz (helâl) lerinden infâk edin (zekât ve öşür verin). Gözünüzü yummadan (sıkılmadan) alıcısı olmadığınız şeylerin fenasını vermeye yeltenmeyin. Ve bilin ki Allah Ganî ve Hamîd’dir.” buyurulmuştur. (Bakara Sûresi, âyet 267)
Bir arazi, yağmur, çay veya ırmak sularıyla sulanırsa mahsulatın onda biri nispetinde öşür verilir. Satın alınan sularla veya hayvanla taşınan suyla ki, bu uzun meşakkatli ve masraf manalarına geliyor, bu yollarla bütün sene veya senenin yarısından fazla sulanırsa, yirmide bir nispetinde öşür verilir.
Öşür, masraflar çıkarılmadan hesaplanır
Tohumlar veya amele ücretleriyle sair masraflar öşürden çıkarılmaz. Öşürde, arazi sahibinin akıllı, bâliğ (ergen), zengin olması şart değildir. Öşürde itibar, arazi sahibine değil, araziyedir. Yani, mal sahibi; çocuk, deli veya fakir de olsa öşür ile mükelleftir.
Altın, gümüş, para ve ticaret mallarından, yılda bir defa zekât vermek lâzımken; arazide yılda kaç mahsul elde edilirse, hepsinden ayrı ayrı öşür vermek lâzımdır. Diğer malların zekâtında, malın-paranın üzerinden bir yıl geçmesi şart olduğu hâlde, mahsullerde bir yıl geçmesi icap etmez.
Bal, ceviz, susam, fındık, fıstık, çam fıstığı, payam (badem), zeytin ve benzeri yağlı maddeler ile pamuk, palamut, pelit, keten tohumu, şeker kamışı, şeker pancarı, çay yaprağı ve benzeri mahsullerden öşür verilir.
Çayır otu, dut, fesleğen yaprağı, buğday, mısır, pirinç, nohut, mercimek, bakla, fasulye, soğan, sarımsak, kavun, karpuz, salatalık, üzüm, incir, elma, armut, şeftali, erik gibi her türlü meyvelerden; yulaf, fiğ, burçak gibi her türlü hayvan gıdasından öşür verilir. Öşrü verilen üzüm bağının içinde meyve ağaçları olsa veya bağ arasında soğan, sarımsak ekilse, ‘o ağaçların meyvelerinden, soğan ve sarımsaktan’ da öşür vermek lâzımdır.
Öşür arazisi içinde, ekilmediği hâlde kendiliğinden çıkan mahsulden de öşür verilir. Hülâsa İmâm-ı A’zam buyuruyor ki: Yerden, araziden elde edilen mahsulün azında da çoğunda da öşür farzdır.
Ürün için yapılan masraflar öşrün ödenmesinde dikkate alınır mı?
İlaç, biçer-döver ve işçi ücretleri gibi masraflar dikkate alınmadan ürünün tamamından öşür verilir
Öşrün ödenmesinde ailenin diğer ihtiyaçları için yapılan borç dikkate alınır mı?
Hayır, öşrün ödenmesinde ürün için yapılan masraflar dikkate alınmadığı gibi ailenin diğer ihtiyaçları için yapılan borç da dikkate alınmaz.
Öşür mal cinsi yerine para üzerinden verilebilir mi? Öşür malın cinsinden verilebileceği gibi değeri kadar para da verilebilir.
Arazideki mahsülün hepsi hasattan önce satılacak olursa öşrünü kim verir? Ürün yetişmişse sahibi, değilse ürünü alan verir.
Belli bir ücret karşılığı kiraya verilen mülk arazinin öşrünü kim verir? İmam-ı Azama göre arazi sahibi, İmam Ebu Yusuf ile Muhammede göre kiracı verir. Fetva İmam Ebu Yusuf ile İmam Muhammed’in görüşüne göredir.
Karşılık beklemeden, ariyet (emanet) olarak verilen arazinin öşrünü kim verir? Böyle bir araziden elde edilen ürünün öşrünü çiftçi verir.
Günümüzde halkın sahibi olduğu tapulu arazi öşre tabi midir? Günümüzde halkın elinde bulunan tapulu arazi öşre tabidir. Bilindiği gibi Osmanlılar döneminde arazinin mülkiyeti devlete ait olup, tasarrufu (ekilip biçilmesi) senelik bir vergi veya elde edilen ürünün bir kısmı (onda bir, sekizde bir) karşılığında istekli şahıslara verilirdi. Bu arazide tasarrufta bulunan kiracı, ödedikleri vergi veya hisseler de kira bedeli sayılırdı. Bir arazide öşür ile haraç hükmünde olan kira bedeli birleşmeyeceğinden bu durumda olan arazi ürünü için ayrıca öşür gerekmezdi. Osmanlılar döneminde devlete ait olan bu tasarruf arazisi sonra mülkiyeti şahıslara verildiği ve mülk arazisi olduğu için öşre tabidir. Sonuç olarak, halen halkımızın elinde bulunan arazi; Hanefilere göre, öşrü araziye dönüştüğü için, Maliki, Şafi ve Hanbelilere göre vergisi (haracı) verilmiş de olsa ayrıca öşrü de verilmesi gerektiği için, tarım ürünlerinin zekatı demek olan öşrün ‘usulune göre’ verilmesi gerekir.
KAYNAKLAR: 1. Dürer 1/187, Hukuki İslamiyye Kamusu 4/79, 2. Fıkhul İslam, 2/748, 3. Hukuku İslamiyye Kamusu, 4/79, 4. Fıkhu’z-Zekat, 1/398, Bedai, 2/56, 5. Hasip Atusay, Sorulu Cevaplı Öşür Risalesi, Ankara 1997