İnsana hizmet etmekten sakının. Ben, insana hizmet ettim: “Sen sevdiğini, imana hidayete muktedir değilsin.” El-Kasas: 56 âyeti celilesinden gafil imişim.
Size vasiyetim olsun, siz insafla hizmet iletmeyin. Zira bir insana ne kadar gücendirmemek niyetiyle hizmet etsen, kırk yıl ağzına şeker versen, sonra bir kere kaşık kazaen ağzına eğri konulunca:
“Bu adam, kırk yıldır ağzıma incitmeden, gönlümce şeker verdi. Bu defa da kazaen kaşığı ağzıma yanlış soktu.” diyerek affetmez ve derhal:
“Yahu, ne yapıyorsun? Kaşığı ağzıma eğri koydun.” der.
Veya:
“Öyle dürtülür mü? Dudağımı incittin.” diye azarlar. Sen de:
“Benim, bunca hizmetim bilinmedi de, bir kere kaşığı ağzına yanlış vermekle kırk yıllık emeğim hebâ oldu, diye adama kalbinden incinirsin, hem de ettiğin hizmetten usanç duyarsın. Böylece, şenin o adama ettiğin hizmet, hiç bir şeye yaramamış olur. Onun için, insana hizmet etme! Hizmet edecek misin? Ancak, Allahu Teâlâ’ya hizmet et ki, hizmetin zayi olmasın. Kimseye incinmeyesin ve sana usanç da gelmesin. Çünkü Allahu Teâlâ’ya edilen hizmet zâyi olmaz. Hakka olan hizmetten dolayı, incinmek ve gücenmek de olmaz. Belki, daha ziyade muhabbet hâsıl olur.
Şöyle niyet etmelisin:
“Ya Rabbi! Bütün halk senin mahlûkatındır. Ben de senin hepsinden aşağı bir kulunum. Aczimi
bilerek ve itiraf ederek, senin rıza-i-şerifin için, sana kulluk niyetiyle kapı yoldaşlarıma senin emrin üzere hizmet edeyim. Yâ Rab! Sen
……bana tevfik ihsan eyle ve ilâhî, rızana aykırı
hareketlerde bulundurma.”
Böyle niyet ederek, her kime hizmet ederseniz, Allahu Teâlâ’nın emrini ve rızasını gözeterek hizmet ediniz. O hizmetle, Allahu Teâlâ’yı ve onun rızasını isteyiniz. Hizmet ettiğiniz insanın hatırı kırılmaması, incinmemesi için onun gönlünce hareket etmekten sakınınız. Ama senin Allahu Teâlâ için ettiğin hizmet, o adamın ister gönlünce olsun, isterse olmasın, ister bilinsin, ister bilinmesin… İster, senden razı olsun, ister olmasın. Fakat sen herkesle daima barışık ol, hepsinden razı ol, hizmetlerinde sâbit ol. Çünkü senin niyetinde o insana hizmetinden, Allahu Teâlâ’ya bir nevi kulluk ve rızası vardır. O kimsenin, gönlünce olup olmaması, senden razı olup beğenmesi, sana muhabbet edip, ‘Aferin.’ demesi için hizmet etmedin ki, senden razı olunca sevinesin.Yahut, gönlünce olmaz ve beğenmezse sana düşmanlık beslerse, bundan da üzülme.
Eğer, senin o hizmetinden Hak razı olmuşsa, insanın beğenmemesinden sana ne zarar? Hizmet ettiğin beğendi sevdi de, Hak razı olmadıysa, halkın rızasından sana ne fayda? Çünkü indallah hizmetin kabul olunmamıştır. İşte, niyetini buna göre uydur ve hizmetini Hakk’a et ki, cezası da, mükâfatı da Hak’tan olsun. Böyle yaparsan, başka kimseden ceza veya mükâfat beklemesin.
Eğer, hizmetini böyle niyetle Hakk’a hasreylemez, halkın gönlünce ve kimseyi gücendirmemek kaygısı ile yaparsan, hatır için insana hizmet ve iyilik etmiş olursun ki, ileride mücazat veya mükâfat olarak:
“iyilik ettiğin kimsenin, şerrinden korun.” hazır olur. Çünkü hizmetin mutlak değil, bağlantılıdır. Ondan dolayı, sana yağmur gibi taşlar yağdırır ki sana hizmetin ve dostluğun ancak kendisine mahsus olduğunu bildirmek ve bir daha halka hizmet etmeğe nasuh tövbesiyle tövbe ettirmek için. Bu sebeple, hizmet edecek misin? Yalnız, Allahu Teâlâ’ya hizmet et.