Koku, tıpkı parmak izi gibi kişiye özeldir. Her insanın kendine has bir kokusu vardır. Kişinin kendine has kokusunun oluşmasında hormonları, yediği yemekler, hatta o anki halet-i ruhiyesi etkilidir. Kişinin kendine özgü kokusunun varlığı kesindir. Polis köpeklerinin suçluların izini sürmesi ve kayıp olan birini bulması hep bu koku ile olur.
Güzel kokunun, insanı ruhsal açıdan etkilediği bilimsel olarak tespit edilmiştir. Özellikle son yıllarda günlük hayatta yaşanılan strese karşı, iş ve ev ortamlarında güzel kokular kullanarak rahatlama, kimileri için vazgeçilmez bir alışkanlık oldu. Bir de aromaterapi (koku tedavisi) insanlar tarafından büyük alaka görmeye başladı. Bunun yanında güzel koku, insanda güzel hisler oluşturduğu için, pazarlama endüstrisinin dikkatini çekti ve alışveriş merkezlerinde de tercih edilir oldu. Özellikle mağazalarda kullanılan kokular, insanı rahatlatıp alışveriş yapma isteğini arttırıyor. Hatta belli markalar kendilerine özgü kokular ürettirerek, tüketicinin hafızasında kalıcı izler bırakmayı hedefliyorlar.
İnsanların hafızası on bin kadar kokuyu ayırt edebilir. Hatta konu üzerinde çalışan bazı bilim adamları, koku hafızasının sınırlarını belirli bir rakama hapsetmenin yanlış olacağını, koku hissiyatımızın sayılamayacak kadar fazla kimyasal bileşimi ayırt edebilecek seviyede olduğunu belirtiyor. Koku almayı sağlayan 1000’den fazla reseptör (alıcı hücre) vardır. Bu sayede çok sayıda farklı kokuyu birbirinden ayırt edebiliriz.
Aldığımız her kokuyu isimlendiremez, başka kokularla bağdaştırmaya çalışır ve koku hafızamızda bir yer açarız. Bunu da ilk defa hissedilen, hafızamızda bilgileri bulunmayan bir kokuyu diğer kokulara benzeterek yaparız. Böyle bir belleğimiz olmasaydı, bir kokuyu tanımlamak imkânsız olurdu. Koku alma çok hassas bir histir ve uyurken bile çalışır. Sabahları pişirilen omlet kokusu ya da kızartılan ekmek kokusu bizi uykumuzdan uyandırabilir.
Kokuyla ruh arasındaki bağlantı
Hafızada ciddi yer tutan kokunun, “İnsan bedeni üzerinde tesiri var mı?” sorusunun peşine düşenler tarihte farklı şeyler de buldular. Güzel koku, kişinin ruh halini doğrudan etkilediği için, manevi yönü ve ruh dünyası ile doğrudan irtibatı vardı. Eskilerin şifahanelerde güzel kokuyu kullanmalarının sebebi de kişinin ruh halini doğrudan etkilediği bilindiği içindir. Zaten güzel kokunun kıymetini bilenler, hem günlük hayatta hem de şifahanelerde kullanıyor, akıl hastalıkları güzel kokularla tedavi ediliyordu.
Şimdilerde tedavi amaçlı yapılan bu uygulamalar aslında yüzyıllar önce ecdadımız tarafından biliniyor ve uygulanıyordu. İslam dininde güzel kokunun sünnet olması da kokuya verilen önemi artırmıştır. Osmanlı döneminde güzel kokulara ayrı bir önem verilmiştir. Arşiv kayıtlarına bakıldığında, Osmanlı döneminde sağlıklı hayat için temizlik ve güzel koku kullanımı konusuna titizlik gösterildiği görülür.
Güzel koku Osmanlılar için hayatın vazgeçilmez bir parçasıydı. Günlük hayatta gül, misk ve amber en çok kullanılan kokulardı. İnsanların kullandıkları kokuların dışında, mekânların da kendine has kokuları olması için uğraş verilirdi. Günümüzde kullanılmayan buhurdanlar, içinde yakılan tütsülerle evleri, camileri, medreseleri yüzyıllar boyunca kendilerine has kokularla donattı. Kahveler amberle kokulandırılır; miskli, amberli ve kâfurlu mumlar imal edilirdi. Kokulu mürekkepler, miskli, çiçek sulu yemek ve şerbet tarifleri yapılırdı.
Kokular, kendileriyle bağlantılı olarak geçmişte yaşanan bazı olayları da aklımıza getirirler. Bazı araştırmalar koku alamayan insanların anılarının da silindiğini ortaya koymuştur. Hatta alizeimer (alzaymır) hastalarıyla yapılan bir çalışma gösteriyor ki koku hissiyatını yitiren insanların alzeimer olma olasılığı da yüksek. Kokunun bir özelliği de diğer hislere (duyma ve görme gibi) göre hafızada daha kuvvetli bir yerinin olmasıdır. İnsan gördüklerinin %75’ini, duyduklarının %13’ünü, dokunduklarının %6’sını hatırlar. Peki, koklananların ne kadarı hafızada kalıyor? Bilim adamları bu soruyu kısmen cevaplasa da koku duyusuyla ilgili hâlâ cevaplanamayan sorular var.
Kokudan gelen tedavi
Kokunun tedavi amaçlı kullanılması ruh ile derin irtibatından başlar. Sonraki dönemlerde yapılan araştırmalar, insanların yaşadıkları olumlu ya da olumsuz hadiseler sırasında hissettikleri kokularla ruhî bir bağlantı kurduğunu gösteriyor. Yaşanılan olayla koku bağdaştırılarak hafızada yer ediyor. Bu durum tıbbi tedavilerde, özellikle psikiyatrik tedavilerde çok avantajlı bir durum haline gelebiliyor. Birmingham Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada epilepsi hastalarında kokuyla yapılan tedavi uygulaması sonucunda pek çok hastada nöbetlerin azaldığı ve hastaların rahatladığı görüldü.
Kokunun bu denli etkileyici olmasının ilmî nedenlerine gelecek olursak, bazı bilim adamları, kokunun beyne ulaşması sırasında diğer duyuların izlediğinden daha kısa bir yol izlenmesine odaklanıyorlar. Bu özellik onun görünmeyen güçlü yanı. Bazı bilim adamlarıysa koku hafızasının çok güçlü olmasının sebebinin, beyindeki koku alma merkezinin hafıza merkezi hipokampüsle yan yana olmasına bağlıyor.
Koku hafızasının bu kadar güçlü olması, eğitimciler tarafından da dikkate alınması gereken bir husustur. Özellikle ilkokul yaşlarında, derslerde görsel materyallerin yanında koku materyallerinin de kullanılması, öğrenilenlerin kalıcı olmasını sağlayabilir.
Kokular ve hafıza ilişkisinin anlaşılmasından hemen sonra akıllara farklı sorular geliyor. Mesela, alzeimer tedavisinde kişilerin geçmiş hayatlarında maruz kaldıkları kokular kullanılabilir mi? Ya da insanlar kokular yoluyla etki altına alınıp yönetilebilir mi? Şimdilik bu sorular tam olarak cevap bulamasa da kokuların bize bir şeyleri hatırlattığı, bizi alıp geçmişe götürdüğü bir gerçek. Fizikçiler uğraşadursun, zaman makinesi çoktan bulunmuştur. Kokular bizi alır götürür hatıralara, üstelik de ücretsiz…