Bütün her şey ev sahibinin televizyonu açık unutmasıyla başladı.
Hane reisi kurban almak için dışarı çıkmıştı. O esnada açık unutulan kapının aralığından tavuk başını içeri uzattı. Bir de gördü ki televizyonda bir adam “Tavuklardan da kurban olur.” demesin mi? Tavuk afalladı, ne yapacağını şaşırdı. Odaya nereden girdiğini unuttu. Üzülse mi sevinse mi bir karar veremedi.
Dışarı çıkınca pür-nefes gıdaklamaya başladı. “Tavuklardan kurban oluyormuş.” Gıdaklamalar dalga dalga bütün kümeslere yayıldı. Gece kümeslerde hep bu mevzu konuşuldu. Tabi kümesin horozu böyle bir şey olmadığını anlatmaya çalışsa da nafile. Tavuk “Aha bu gözlerle gördüm. Adam dedi ki ‘Tavuklardan da kurban olur.’ Sen daha önce böyle bir şey duydun mu. Yıllardır keçi, koyun, deve, manda kurban oluyor… Yaradana biz de kurban olacağız. Bu iyi güzel bir şey değil mi. Yoksa sen kurban olmak istemiyor musun?”
Horoz kanatlarını iki yana yatırdı, çaresiz, naçar düşündü. Karar verdi, yarın meydanda bütün tavuklar toplanacaktı. Onlara gerçeği anlatmalıydı. Bunu içlerinden kim yapabilir, diye düşünürken ben ise, kulağıma pamuk tıkamış, boyumdan büyük kitapların içinde kaybolan minik civciv, bir köşede duruyordum. Horoz yanıma geldi, bütün olanları bana anlattı. Yarın bu koca koca tavukların karşısına çıkacaktım. Dinlerler miydi beni acaba?
Ve sabah oldu. Tavuklar “Yaradana biz de kurban olacağız.” sloganları ile meydanı doldurmuştu. Ezilmemek için kenardan kenardan gidiyordum. Küçük gövdem, dev gibi duran bir meseleyi ortaya çıkarmanın mesuliyetini taşıyordu.
Bütün hayvanlar alemi de oradaydı. Keçiler, koyunlar, inekler, develer… ve yabani hayvanların hepsi. Buradan çıkacak neticeyi merak ediyorlardı. Herkes, kürsüye hayvanlar kralı aslanı beklerken minik minik adımlarla çıktım. “Cik cik” diyerek mikrofana ses verdim. Aslan kükremesi olmasa da rakîk ve dokunaklı sesim ile“Bana değil söyleyeceklerime kulak verin. Beni dinlemeyebilirsiniz; ama anlatılanlar hakikatin ta kendisi.”
Tavuklardan biri “Bize işin aslından bahset.”
Bütün gece meseleye çalışmıştım. Tane tane anlatmaya başladım. “ Kurban, Arapça yakınlık, yakın bulunma, takarrup, kurbiyet manasında bir kelimedir.”Kamusi Türki Lügatinde “Fi sebilillah kesilen ve Cenab-ı Hakka vesile-i takarrup addolunan hayvan, zebiha, udhiye kurban kesmek.”şeklinde geçer. Büyük İslam ilmihali’nde Kurban bayramında hak rızası için kesilen kurbana udhiye, bunu da kesmeye tadhiye denilir. Iyd-i edhâ, Kurban bayramının Arapça karşılığıdır.
Türkçe ilk lugat Divan-ı Lügatit-Türk’te kurban için geçen ıdhuk, kutlu ve mübarek olan kurbandır. Sahibinin yaptığı bir adak için saklanır. Yünü kırkılmaz, yük vurulmaz.”
Tabi sabırsızlar hemen kendini gösterdi, gıdaklamalar başladı:
“Bu sadece kelime manası. Mevzunun fıkhi cihetinden anlat bize. Kurban olabilecek miyiz olamayacak mıyız?”
Sükuneti sağlamalıydım:
“Herkes bir anda gıdaklamasın, sualiniz anlaşılmıyor. Tamam, meselenin fıkhi cihetini söylüyorum. Kudûri-i Şerif, Dürer gibi birçok fıkıh kitabında islam fukahası tarafından bu mevzular ayan beyan yazılmıştır. Udhiyye bahsi diye bir bab geçer. Orada yazar ki kurbanlık ; deve, sığır, koyun, keçiden olur. Bu demektir ki bundan başka kesilen ve yapılan hiçbir şey kurban olmaz. Biliyorum bu kaideyi kitabî malumatı duyunca “Biz neden yaradana kurban olamadık diye üzüldünüz. Başınızı yere eğdiniz.”
Anaç tavuk: “Birileri bizim hislerimiz ile oynadı, kandırmaya çalıştı. Vebali boynuna olsun. Minik Civciv doğru söyler, hepimiz yaradana kurban olmak isteriz; lakin vardır bunun da bir hikmeti”
Ön taraflardan biri “Sen öyle diyorsun ama terör kurbanı, töre kurbanı, trafik kurbanı, maganda kurbanı, demokrasi kurbanı bir de alkol kurbanı gibi ifadelerde ne oluyor. Bunlar da mı kurban.”
Böyle bir sual beklemiyordum. Minik kanatlarımı hafifçe oynatarak cevap verdim:
“Kurban için “fi sebilillah” yani Allah için kesilme kaydı var. Ve kurban olacakları da yukarıda zikrettik. Diğer kurban olma tabir ve manaları kurbanın haricinde, kurbanın ruhuna tezat teşkil eder. Az önce ne dedim, kurban yakın olma yakınlaşmak için yapılan bir şey. İnsan teröre yakın olmak için mi kurban oluyor. Hem kurban iyi bir şeydir. Terör, alkol, kaza gibi menfi şeylerle bir arada olması münasip değildir. Bilerek veya bilmeyerek böyle demek kurbanı çok da iyi görmeyen kimselerin kelimeyi ve yapılan işi kötü gösterme gayreti addedilir ancak. Hazreti İbrahim’in oğlu İsmail’i kurban kıssası Kur’ân-ı Kerim’de geçer. Kesilen kurban, bir cana muadildir.”
Orada bulunan keçilerden biri “Yani her cana muadil bir kurban mı kesmeli.”
“Evet, İmam-ı Azam ile Ebu Yusuf’a göre gücü yeten, zengin olan herkes hane halkının her biri için kurban kesmelidir, vaciptir, demişlerdir. Kurban kıssasını düşündüğünüzde buna siz de hak verirsiniz.”
Tavuklar ikna olmuştu. Akşam kümeslerine döndüler. Kapı aralığından televizyona bakan tavuk odaya yine göz attı. Bu defa televizyon kapalı idi. Cama gagasıyla vurdu. “Tık, tık” diye boş bir ses geldi. Minik Civciv ise Büyük İslam İlmihalini açmış, sesi çıktığı kadar inatçı keçilere bir bab okuyordu:
“Kendi zevkleri uğrunda her gün binlerce hayvanat kesilmesini çok görmeyenlerin, senede bir defa Allah rızası için bir kısım hayvanların, fukara ve insanların manevi menfaatine kurban namıyla kesilmesini çok görmeleri doğrusu büyük bir düşüncesizliktir.”