Diaspora , bir milletten olanların bir kısmının anayurtlarından göç etmesiyle oluşan insan topluluğudur, Farklı ülkelerde yaşıyor olsalar da Ortadoğu’daki en büyük etnik grup olan Araplar bu anlamda dünyada önde gelen göç topluluklarından birisidir.
ARAP coğrafyası, özellikle son yüzyılda yaşanan göç dalgaları ile birlikte, bölgesi dışına en yoğun göç veren ülkeleri barındırmaktadır. Önce binler, sonra da milyonlarca Arap daha ziyade Amerika kıtasına ve Avrupa’ya göç ederek bu ülkelerdeki Arap diasporasını oluşturmuşlardır. Uzun yıllar süren bu göçlerin ardından 30 milyondan fazla Arap; Amerika Birleşik Devletleri, Brezilya, Arjantin, Meksika, Kanada, Fransa, italya ve ingiltere gibi dünyanın birçok ülkesine yerleşmiştir.
Ortadoğu’dan dışarıya yaşanan büyük göç dalgaları genellikle şiddet içeren kimi hadiseler neticesinde, bazen de ticari ilişkiler sebebiyle gerçekleşmiştir. israil’in kuruluşunu takiben yaşanan Arap-israil savaşı, Lübnan iç savaşı, Irak-İran savaşı, Körfez savaşı, Cezayir iç savaşı, ABD’nin Irak’a müdahalesi, Arap devrimleri ve son olarak Suriye iç savaşı gibi hadiseler Arap ülkelerinden ciddi anlamda bir göç dalgasının yaşanmasına sebep olmuştur. Ayrıca kendi ülkelerindeki baskıcı rejimler, siyasi istikrarsızlık ve kötü ekonomik şartlar sebebiyle binlerce Arap, ülkesini terk ederek dünyanın farklı coğrafyalarına göç etmişlerdir.
Toplamda 6 milyondan fazla Arap’ın yaşadığı Avrupa’da, özellikle Fransa’nın eski sömürgeleri olan Fas, Cezayir, Tunus, Lübnan ve Suriye’den yüzbinlerce Arap ve Berberî, bu ülkeye kalıcı olarak yerleşmişlerdir. ikinci Dünya Savaşı’nın ardından bir grup Arap ise Almanya, Hollanda, Belçika, Avusturya ve Fransa gibi ülkelere “misafir işçi” olarak göç etmişlerdir.
Amerika Birleşik Devletleri’ne gerçekleşen göçler de ikinci Dünya Savaşı’nı takip eden yıllarda artmıştır. 1948’deki Arap-israil savaşıyla başlayan göç dalgasında 1966’ya kadar çoğu Filistinli ve Mısırlı olmak üzere 100 binden fazla Arap ABD’ye göç etmiştir. Bu dönemde göç edenlerin önemli bir özelliği geldikleri ülkelerin daha elit ve eğitimli kesimlerine mensup kişiler olmalarıydı. Özellikle Mısır, Suriye ve Irak gibi ülkelerde rejimlerin devrilmesi ile iktidarlarını kaybeden elit zümreye ait aileler ABD’ye yerleşmiştir. Daha sonraki dönemde Arap coğrafyasından ABD’ye yönelik nüfus akışı artarak devam etmiştir. 1967’den 2003’e kadar 750 binden fazla Arap anavatanını bırakarak Amerika’ya gitmiştir. Bu periyodda Amerika’ya göçen Arapların en az dörtte biri ülkelerindeki ayaklanmalar ve israil’in baskı politikaları neticesinde topraklarını terk etmek zorunda kalan Filistinlilerdi. iç savaş ve israil işgali sebebiyle göçe mecbur bırakılan 135 bin civarındaki Lübnanlı, önemli bir kısmı Kıpti Hristiyan olan 120 bin dolaylarında Mısırlı ve Irak-iran Savaşı ve ABD’nin Körfez Savaşı sürecinde Irak’a uyguladığı baskıdan kaçan 100 binden fazla Iraklı da Amerika’ya göç etmiştir. Bütün bu göçlerin neticesinde ABD’deki Araplar ülke nüfusunun %2’ye yakınını oluşturmaktadır ki bu 3 milyondan fazla bir nüfusa tekabül etmektedir.
Latin Amerika’daki Arap diasporası
Arap diasporasının Türkiye’de pek konuşulmayan bir özelliği ise Latin Amerika’daki varlığıdır. Araplar, 19. yüzyılın ortalarından itibaren Latin Amerika’ya göç etmeye başlamışlar ve günümüze kadar varlıklarını devam ettirmişlerdir. Bu bölgedeki Arap toplulukları daha ziyade Lübnan ve Suriye’den gelen Ortodoks veya Katolik Hristiyanlardan oluşmaktadır. Latin Amerika nüfusunun %5’e yakınını oluşturan Arapların sadece %5’i Müslümandır. Araplar bu coğrafyadaki sosyal yapılarda önemli roller üstlenirken, ekonomik, siyasi ve kültürel hayatta aktif bir biçimde yer almışlardır. Dünyanın en zenginlerinden olan Meksikalı Carlos Slim Lübnanlı bir aileden gelmektedir. Filistin kökenli Yarur ailesi ise bir dönem Şili’deki tekstil sektörünün %60’ına hükmetmiştir. Brezilya’nın en büyük fast food zincirlerinden birisi olan Habib’s ülkedeki 475 mağazasında Ortadoğu mutfağından tatları servis etmektedir. Arap kökenli Latin Amerikalılar siyasette de faal olarak yer almışlardır. Arjantin’de cumhurbaşkanlığı yapan Carlos Menem’in ataları Suriye’den göç etmişlerdir. Yine Ekvador’daki 3 ve Kolombiya’da 1 devlet başkanı, Brezilya ve Uruguay’da görev yapmış 1’er cumhurbaşkanı yardımcısı Lübnan kökenlidir.
Demografik olarak bakıldığında Brezilya ve Arjantin Arap kökenli Ortadoğululara ev sahipliği yapma anlamında öne çıkan ülkeler olmakla birlikte, Venezuela, Meksika, Şili, Kolombiya ve Küba gibi ülkelerde hatırı sayılır oranlarda Arap yaşamaktadır. Latin Amerika’nın en büyük ülkelerinden olan Brezilya’da ülke nüfusunun %5’i, 10 milyon dolaylarında Arap kökenli insanın yaşadığı tahmin edilmektedir. Bu ülkeye yaklaşık 100 yıl önce başlayan Arap göçü yıllar boyunca devam etmiştir. Sadece Lübnan’dan gelen en az 5 milyon kişinin olduğu düşünülmektedir. Bu rakam Lübnan’ın kendi nüfusundan daha fazladır. Arjantin’de de önemli bir kısmı Lübnanlı ve Suriyeli olan 3.5 milyon civarında Arap yaşamaktadır. Venezuela’da 1.6, Meksika’da 1.1, Şili’de 1 milyon Arap kökenlinin yaşadığı belirtilirken Kolombiya’nın da en az 800 bin kişilik bir Arap nüfusuna sahip olduğu tahmin edilmektedir.
Diasporaların geleceği
Arap coğrafyasında yaşanan şiddet hadiselerinin devam etmesi, ekonomik sıkıntılar, sosyal eşitsizlikler ve baskıcı rejimler sebebiyle Arap coğrafyasında özellikle gençler farklı ülkelere giderek yeni bir hayat kurmanın hayali içerisindeler. Bu anlamda Mısır, Libya, Yemen, Lübnan, Tunus ve Filistin gibi siyasi ve ekonomik belirsizliklerin devam ettiği ülkelerden göçlerin artması muhtemeldir. Kanlı bir iç savaşın devam ettiği Suriye’de ise milyonlarca sivil yerlerinden olmuş ve diğer ülkelere gitmek zorunda kalmıştır. 2011’den beri yaşanan iç savaşın başlangıcından bu yana bir milyondan fazla Suriyeli Türkiye’ye göç etmiştir. Yine Irak, Lübnan ve Ürdün gibi komşu ülkelere de ciddi bir Suriyeli göçü yaşanmıştır.
Bu ve yukarıda belirtilen unsurların da göz önüne alınmasıyla nüfus bilimcilerin yaptıkları projeksiyonlarda özellikle Batı ülkelerinde Arap nüfusunun artacağı tahmin edilmektedir. Amerika ve Kanada gibi kimi ülkelerde 2030 yılı itibariyle bugünkü Arap nüfusunun ikiye katlanabileceği belirtilmektedir.
Avrupa’daki Arap nüfusunun da özellikle 2011’den bu yana yaşanan Arap devrimlerinin ardından daha hızlı bir şekilde artacağı düşünülmektedir.
Bu artışın şüphesiz bazı sosyal ve ekonomik sonuçları olacaktır. Bu durum Batı’da özellikle islam karşıtı çevrelerde endişe oluşturmaktadır. Son birkaç yıldır yaşanan küresel ekonomik krizin etkilerinin özellikle kimi Avrupa ülkelerinde ve ABD’de hissedilir olması, genişleyen bu ülkelerde artan Arap nüfusuna karşı bir tepkiyi de beraberinde getirmiştir. Öte yandan son yıllarda göç eden Müslüman Arapların, gittikleri ülkelerin sosyal ve dini yapılarını da etkilediği gözlemlenmektedir. Bu ülkelerin çoğunda farklı kimlik grupları arasında evlilikler gerçekleşmekte, Arap kökenli ailelerin nüfusu yerel nüfusa göre daha hızlı büyümekte ve Müslümanlığa geçişler de artmaktadır. Dolayısıyla önümüzdeki onyıllarda özellikle Arap diasporalarının Batı toplumlarında daha büyük nüfusa sahip olacağı ve bu yeni coğrafyalarda sosyal yapıyı etkileyeceğini öngörmek mümkündür.