Nakit Olsun Pazarlık Gücü Sizde Olsun

Nakit Alışverişin Faydaları

Neden ödeme yaparken aldığınız bir ürünü almadığınızı iddia etmeye çalışırsınız? Keşke alırken pazarlığımı da yapıp paramı peşin ödeseydim demek artık sizi kurtarmıyordur . Peki, kredi kartları nasıl oldu da aldığınız eşya ile paranız arasına girmeyi başardı? “Öde ve al” döneminden “şimdi al, sonra öde” dönemine nasıl geçtik? Bu geçişten kimler kârlı? Kimler zararlı?

Konuya Nasrettin Hoca’nın bir hikâyesi ile giriş yapalım. Nasrettin Hoca’ya gelerek bir gün köylünün biri, avladığı tavşanı hediye etmek ister. Hoca da hediyeyi kabul edip köylüyü yemeğe davet eder. Ona çorba ikram eder. Bir iki gün sonra adam bir kaç arkadaşı ile yine gelir. Hoca onu yine ikramlarla ağırlar.

Bir hafta sonra bir kaç adam gelip konuk olmak ister. Hoca “Siz kimsiniz?” diye sorunca “Biz tavşan getiren adamın komşularıyız.” derler. Hoca bunları da ağırlar. Aradan biraz zaman geçince yine bir kaç adam gelir. Hoca yine “Siz kimsiniz?” diye sorunca onlar “Biz, tavşan getiren adamın komşularının komşularıyız.” derler. Hoca da bunların önüne bir bakraç su getirir koyar. “Bu nedir?” diye sorduklarında Hoca “Bu tavşanın suyunun suyudur.” der.

Bu hikâyedeki köylünün karşılıksız! bırakmak istediği tavşan gibi, bankalar da öncelikle insanların ceplerine birer (tavşan) kredi kartı bırakmak istiyorlar. Giderken de limit olarak bin ya da birkaç bin liralık miktarı da hatırlatmayı ihmal etmiyorlar. Biz, Nasrettin Hoca gibi teşekkür olsun diye birkaç alışverişi de kredi kartı ile yapıyoruz. Hatta biraz daha ileri giderek bir ödemeyi de arkadaş olduk düşüncesiyle geciktiriyoruz. Ancak ay sonunda kartın karşılığını almaya geldiklerinde işin gerçek yüzü kendini gösteriyor. Hiç kimse bedava kartı, içerisindeki birkaç bin liralık limitle kimseye vermez. Nasrettin Hoca’ya tavşan hediye eden köylü gibi, aklında bir değil birkaç hesabı vardır.

Kredi kartına nasıl geçtik?

Günümüz insanları artık ihtiyaçlarına çalışıyor. Hayatının tamamında mutlaka elde etmesi gereken ihtiyaçları var. Bir türlü de onların tamamını elde edemiyor. Hayat bitiyor ama ihtiyaçlar bitmiyor. İktisat derslerinde öğrencilere ekonominin temeli için öğretilen; “Sınırsız ihtiyaçlar için, sınırlı kaynakları dengeleme.” sözü alışveriş sırasında, sınırsız ihtiyaçların peşinde bitmek bilmeyen bir koşuşturma olarak yüzünü gösteriyor.  Neden ihtiyaçlar sınırsız olsun ki? Çağımız iktisat sisteminin temeli yanlış atılmış olamaz mı? Sürekli, insanları sınırsız ihtiyaçlarının peşinde koşturan bir sistem mantıklı mı? Akıl ve idraki unutturan, paylaşmayı öldüren, yalnız tüketimi, daha fazla tüketimi teşvik eden bir sistem.

Kredi kartlarının sistemde kendine yer bulmasının birinci sebebi, insanların her gün bu sınırsız ve çeşitli ihtiyaçlarının peşinde koşmalarıdır. Her yaştan insan, gece gündüz, evde çarşıda okulda, sürekli bir alışveriş yapma telaşında. Çözüm alışverişi, sürekli ve düzensiz yapılan bir telaştan kurtarmakla mümkündür.

“Kredi kartı sistemi tüketim harcamalarında nakit para ve çekin yerine geçebilen bir ödeme aracı olarak kullanılabildiği gibi, kredi imkânı da vermektedir.”1 Kredi kartının hem ödeme aracı olması, hem de bir ürün olarak insanlara para (kredi) satması, bunun yanında aracı olduğu banka adına kampanyalar pazarlaması, onu, bir ödeme aracı olmaktan çıkartmıştır. Oysa ilk çıktığında kredi kartı “ödeme gücü yüksek, nakit taşımanın güvenli olmadığı dönemlerde, itibarlı kişiler için verilirdi. Maksat kredi kartı hamiline ödeme kolaylığı sağlamaktı.” Ama artık para ile ürün arasına girmekle kalmadı kendisi de ürün satmaya başladı.

Kredi kartının yaygınlaşmasının bir diğer sebebi de güvenlik sorunun insanları tedirgin etmesi. Nakit taşıma sıkıntısı insanlara paralarını bankada tutma zorunluluğu getiriyor. Ancak bankada nakit tutarak alışverişi taksitle yapmak da tüketiciye zarar veriyor. Çünkü hem alış veriş sırasında pazarlık gücü düşüyor hem de ödeme sırasında faize girme ihtimali doğuyor. Bunun yanında taksit seçeneklerinde de faizli olan taksitlendirmelere dikkat etmek gerekiyor.

Kredi kartı mı, ödeme aracı mı?

Taksitlendirmenin faize girdiği iki dönem var. Birincisi ödemenin geciktirilmesiyle faiz işleyebiliyor. İkincisi ise taksitlendirmeler sırasında artan taksit sayısına göre faiz uygulamasına gidilebiliyor. Aslında bankalar, müşteriler kadar ödemeyi kabul eden firma üzerinden de belli oranlarda gelir elde ediyorlar. Bu konuda konuştuğumuz bireysel bankacılık uzmanı Ahmet Yavuz, “Ülkemizde kart sayısı 45 milyona yaklaştı. 2009 yılı toplam harcama miktarı ise 205 milyar TL. Yapılan ciroya ve kullanılan kart sayısına bakıldığında, kredi kartları hayatın her alanına girmiş kârlı bir ürün.” diyor.

Ödeme aracı olan kredi kartları ile ürün olan kredi kartlarını birbirinden nasıl ayırabiliriz? sorumuzu ise şöyle cevaplıyor: “Kampanyası, taksiti, puan uygulamaları olan kredi kartı, artık bir ürün olmuştur. Bu tür uygulamalar ve kredideki kolaylıklar kart sahiplerini tüketime özendirmektedir. Bu özentinin de kart hamillerinin fazla harcama yapmalarına neden olduğu görülmektedir. Yalnız kredi kartının sadece bir ödeme aracı olduğu durumlarda, bu tür kartlar tercih edilmemektedir. 45 milyon kart kullanıcısı harcama alışkanlıkları ve kart kullanım biçimleri noktasında geniş bir alanda farklılıklar göstermektedir. Böyle bir ortamda en uygun kart kullanıcısını ortaya çıkartmak da zordur.”

Ödeme aracı olan kredi kartı en uygun şartlarda nasıl kullanılır? sorusuna ise: “Temel sorun kredi kartını bilinçsiz harcamalarda  kullanmaktır. Bilinçsiz kullanımlar engellenmelidir. Nakit tercih edilmesi durumunda pazarlık gücünün alıcıda olacağı unutulmamalıdır. Peşin alışverişlerde ve peşin fiyatına taksitli yapılan alışverişlerde, kart ekstresi zamanında ödenir ise kart hamiline faiz uygulanmamaktadır. En iyi kart kullanıcısı da herhalde budur.” diyerek, kredi kartının sadece ödeme aracı dahi olsa, alışveriş sırasında pazarlık yapma gücünü azalttığının da altını çiziyor. Son olarak Ahmet Yavuz, “Temel sorun gelirinden fazla harcama yapılmasıdır.” diyor.

Kredi kartıyla esnaf da kayıpta

Kredi kartı ilk kullanılmaya başlandığında hiç kimse paranın yerine geçeceğini ve bütün dünyaya yayılacağını kestirememişti. Bankalar insanlar arasında dolaşan atıl parayı krediye dönüştürüp sermayedarlara pazarlayabilmek için, daha fazla müşteri çekmenin yollarını arıyorlardı. Bu noktada kredi kartlarına sarılarak bütün kanuni ve teknolojik alt yapısı ve pazarlama ağı kurulup, kısa sürede yaygınlaştırıldı. İnsanlar farklı kredi kartlarının yeni özellikleriyle tanışarak, kendilerini hızlı bir şekilde vazgeçilmez banka müşterileri olarak görmeye başladılar. Artık bütün sermaye, bankalar üzerinden dağıtılmaya başladı. Bankalar da insanlar arasında dolaşan atıl paranın büyük bir kısmına ulaşmaya başladılar. Ve sermayedarlara bu paraları pazarlamanın kazançlarıyla daha da büyüdüler. Neticede de sermayenin büyük bir kısmının bankaların koordinasyonuna girdiği bir iktisat dünyasında yaşamaya başladık.

Bankaların büyük sermayedarlarla diğer insanlar arasındaki bu hassas durumları, kredi kartlarıyla hizmet ve mal satan esnaf arasında da aynı hassasiyet yaşanmaktadır. Öncelikle esnaf sisteme dahil olabilmek için bankalara belli bir oranda komisyon ödemektedir. Gerçi bu komisyonlardan master card ve visa gibi uluslararası kuruluşlar da pay almaktadırlar ama işyerleri de kârlarının belli bir miktarından vazgeçmek zorunda kalmışlardır.

İkinci önemli kayıp kredi kartı ile yapılan alışverişten tahsilât safhasına kadar uzun bir süre geçmektedir. Bu süre zarfında esnaf, mal ve hizmet sattığı alıcısının kredi kartı kullanmasından dolayı ikinci bir aracıyla muhatap olarak zaman kaybetmektedir. Bazen de üye iş yeri kart sahibinin iade talebine dayanarak aldığı malın “bedelini ödemem” gibi bir riskle karşı karşıya kalmaktadır. Sebebi ise banka ile yapılan sözleşmedir.

Kart çeşitleri,

Bu kart türlerinden, banka kredi kartı ve ödeme kartlarına ekstreler gelir. Ekstreler gününde ödenmediği zaman kullanıcı faiz ödemek zorunda kalabilir. Bu da istenmeyen bir durumdur.v

 

Exit mobile version