Hüsrev, başarılı bir öğrenciydi. Sınavdan yüksek not almış ve iyi bir lisede okumaya hak kazanmıştı. Hayriye Hanım, oğlunun başarısını takdir ediyor, onunla gurur duyuyordu. Ancak oğlunun okulunu ziyaret etmeyi sürekli erteliyordu. “Ne de olsa oğlu akıllı bir çocuktu. Yanlış bir şey yapmazdı.” Hızla akan zaman, ilk dönemin sonunu getirmişti. Hüsrev, karnesini annesine göstermek istemiyordu.
Ancak Hayriye Hanım’dan uzun süre saklaması da mümkün değildi.
Hayriye Hanım, Hüsrev’in karnesini eline aldığında şok oldu. Şimdiye kadar sürekli yüksek notlar alan Hüsrev’in karnesinde, beş tane zayıf vardı. Devamsızlık kısmında da 15 rakamı yazılıydı. Hayriye Hanım, buna bir anlam veremiyordu. Nasıl olur da, sınavı kazanarak iyi bir lisede okumayı hak eden, başarılarıyla gurur duyduğu oğlunun karnesinde zayıf olurdu?
Hayriye Hanım, Hüsrev’in öğretmenleriyle görüşmek için okula gitti. Okulun danışmanından yardım istedi. Danışman Hüsrev’le görüştü. Hüsrev, bu yeni okulunda yanlış arkadaşlar seçmişti. Okuldan kaçıp, internet evine gidiyordu. Derslere iyi bir başlangıç yapamadığı için, kendisini başarısız hissediyordu. Kendini kötü hissettiğinden dolayı da derslere konsantre olamıyordu. Durum hakkında bilgilendirilen Hayriye Hanım; “Keşke zamanında okula gelseymişim, oğlum bu duruma gelmezdi.” diye iç geçirdi.
İkinci dönem, okula gitmeyi ihmal etmedi. Öğretmenlerden aldığı destekle Hüsrev’in okula devam etmesini ve ders çalışmasını sağladı. Hüsrev, eskiden olduğu gibi yine iyi notlar almaya başladı.
Okulla irtibatı zayıf olan ebeveynler, çocuklarının okuldaki durumu hakkında yeterli bilgi sahibi olamazlar. Eğer yolunda gitmeyen şeyler varsa, haberleri olmadığı için müdahale edemezler. Haberleri olduğunda da yapacakları pek bir şey olmayabilir.
Ebeveynlerin okulla işbirliği yapması, çocuklarının eğitimine katkı sağlar. Evdeki çocukla, okuldaki çocuğun farklı olmasını engeller. Ailede verilen eğitimle, okulda verilen eğitimin birbirleriyle çelişmesini önler. Eğitimde süreklilik ve tutarlılık oluşturur.