Muavin, içecek ve kek servisine başladı; illaki koltuklar artık kalkar. Aman Allah’ım sıra bizimkilere geldi. İçecekleri, yatar vaziyette aldılar, keki de.
Şehirlerarası yolculuklarda güvenli olması açısından tavsiyeye uyup şoför tarafından ikinci sıradaki koltuğu almaya çalışıyorum. Ama bu defa ön kısımlar hayli dolu idi. Yanımın boş kalma isteği ve stratejisiyle bu sefer de en arkadan almayı tercih ettim; arka beşlinin bir önü. Otobüs kalkmak üzere, anonslar yapılıyor, muavinler telaşla, yolcuları toparlamaya çalışıyorlar.
- bal dede
- https://insanvehayat.com/wp-content/uploads/2015/08/9-manset_16_9_1582239415.jpg
- ALL CATEGORIES
- https://insanvehayat.com/wp-content/uploads/2021/07/4-Bal-Dededen-Bal-Toruna.mp3
Yanıma aldığım kitapları bir an önce okumaya başlamak için otobüse bindim. Rahat seyahat yapmak maksadıyla kendim için özel olarak ayırttığım koltuğuma doğru ilerledim. Bakalım, tek kalabilecek miyim? Evet, şükür, benim sırada koltuklar boş gözüküyor. Koltuklar boş ama ön koltuklarda bir çift var ve koltuklarını geriye yaslamışlar. Hayır, yaslamamışlar, resmen yatırmışlar.
Endişeye mahal yok; nasıl olsa benim oraya geldiğimi ve arkaya oturacağımı görünce koltuklarını dik konuma getireceklerdir. Ee, benim geldiğimi ve off-puf yaparak zorla, kıvrıla kıvrıla yerime oturduğumu gördüler. Herhalde benim koltuğu çok sıkıştırdıklarının farkında değiller. Neyse!
Cam kenarına geçtim. Ön koltuk, üzerime doğru yatık olduğu için önümdeki kadının kafasıyla burnum arasındaki mesafe beş santim, belki de dört. Bu nahoş durumdan rahatsız olup koridor tarafına geçtim. Burada da öndeki beyin, uzun dalgalı saçları sallandıkça adeta yüzümü fırçalayacak oluyor. Belki ikaz etmem gerekiyor. Fakat benim ikazıma ne gerek var, kendileri bunu düşünemiyorlar mı? Toplu taşıma açlarında bu tür durumlara dikkat etmeleri gerektiğini, insanların haklarına saygılı olmayı bilmiyorlar mı? Tabii ki bunu kendileri düşünmeli ve toplu yaşam alanlarında dikkatli davranmaları icap ediyor.
Hemen de kızmamak gerek, biraz sabır. Nasıl olsa öndeki bey, bir süre sonra burnumdan çıkan sıcak nefesin, saçına fön çektiğini fark edecek ve koltuğu kaldıracak.
Otobüs, gecikmeyle de olsa hareket etti ama koltuk kalkmadı. “Gerçekten pes!”, “Bu nasıl iş böyle? İnsan biraz anlayışlı olur, saygılı olur”, “Hiç koltuk böyle yatırılır mı?” “Tamamen görgü eksikliği, düpedüz bencillik; başka tarifi yok”. Söylendikçe söyleniyorum, öfke dolu cümleler sarf ediyorum, fakat hepsi içimden. Dışa vurduğum bir şey yok. Şimdilik…
Muavin, içecek ve kek servisine başladı; illaki koltuklar artık kalkar. Aman Allah’ım, sıra bizimkilere geldi. İçecekleri, yatar vaziyette aldılar, keki de. Ben, ben nasıl alayım, nasıl içeyim? İçsem, adamın kafası çay tabağı gibi durur, ya dökülürse? Artık ikaz etme zamanı geldi, yaklaşık 30 dakikadır kucağımda iki koltuk taşıyorum. Bu görgüsüz, saygıyı hiçe sayan ve hatta umursamaz insanlara durumun farkındalığını bildirmem gerekir. En azından arkalarında dört ve beş santimlik bir mesafede olduğumu hissettirmeliyim.
Önce boğazımı temizledim, ne söyleyeceğimi planladım. Üstelik sessizce, içimden bir prova bile yaptım. Yavaşça yan tarafa eğilerek, öndeki beyin omuzuna hafifçe dokundum ve “Buraya sıkıştım, kımıldayamıyorum şu koltuğu ka..” dedim, diyemedim; cümlemi tamamlayamadan öndeki çift aynı anda sıçrayıp doğrularak, ikisi birden “Vallahi beyefendi, koltukları kaldırmaya çalıştık ama koltukların ikisi de kırık”. Ya?! Şaşkınım. İçimi farklı bir pişmanlık ve mahcubiyet kapladı. Bu defa sesizce “Allah’ım affet, ne kadar çok önyargılı davrandım, bu kırık koltuğun mahkûmlarına. Keşke bu kadar haklarına girmeseydim”.
Hayatta ön yargıdan kurtulmak gerek, zira koltuk kırık olabilir.