Toplumun Sessiz Rehberi Sosyal Normlar ve Uyum

Davranışlarımızın tamamen kendi özgür irademizden kaynaklandığını sanırız. Ancak içinde yaşadığımız toplumun, dâhil olduğumuz grupların veya bir başkasının davranışlarımız üzerindeki etkilerinin ne kadar farkındayız? Bize benzeyen kişilerle mi beraberiz yoksa zamanla birbirimize mi benziyoruz?

Ergenlikle birlikte ailemizden uzaklaşmaya, çevremizi tanımaya başlarız. Bu yaşlardan itibaren kim olduğumuz, kendimizi nasıl konumlandırdığımız ve gelecekle ilgili planlarımız ön plana çıkar. Yine bu dönem, toplumla ve arkadaşlarımızla olan uyum davranışlarımızın belirginleştiği bir süreçtir. Akran gruplarının ve toplumun üzerimizdeki etkisi giderek artar.

Yakın çevremizden ne kadar farklı olsak da aslında bir o kadar benzeriz de. Genelde aynı şeylere güler, aynı şeylere üzülür, benzer tepkiler gösteririz. Yine toplumlar da böyledir. Bazı toplumlarda atılgan biri olmak değer görürken bazılarında sakin biri olmak takdir toplar. Her toplumda yemek adabı farklılıklar gösterse de aynı toplum içerisinde oldukça tutarlıdır.

Yaşadığımız toplum, bazı davranışları, bizlere küçük yaşlardan itibaren kazandırır. Ortak öğrenme denen bu süreç, bireylerin toplumda kabul gören kuralları (normları) ve değerleri benimsemesine yardımcı olur. Bu sayede, toplumsal düzen ve uyum sağlanır. Benzeşmenin temelinde sosyal normlar yer alırken bu sürecin başlangıç noktası, sosyal etkidir.

Davranışlarımızı şekillendiren sosyal etkiler

Birinin veya bir grubun varlığıyla davranışımızın değişmesine “sosyal etki” denir. Sosyal etki, toplu taşımada, hastanede, okulda; kısacası bir başkasının bulunduğu her ortamda kendini gösterir. Dahası, davranışlarımızın büyük kısmı sosyal niteliktedir.

Otobüste yaşlı birine yer vermek, metro merdivenlerinin sol tarafında beklememek, cenaze merasimlerinde fotoğraf çekmemek, çimlere basmamak… Bunlar, zamanla görgü kuralı hâline gelmiş davranışlardır.

Bu davranışların yanı sıra, günlük hayatımızda anlık uyum davranışları da sergileriz. Örneğin, yolda yürürken herkesin bir yöne baktığını fark ettiğimizde biz de o yöne bakarız. Metro istasyonunda çıkışın yerini bilmiyorsak kalabalığı takip ederiz. Bir evde misafirken bebek uyuduğunu öğrendiğimizde ise gürültü yapmaktan kaçınırız. Bu tür davranışlar, sosyal uyumun birer yansımasıdır.

Sosyal etkiye yönelik uyma davranışlarımız, zamanla toplumda belirli davranış düzenliliklerinin oluşmasına imkan tanır. Bu düzenlilikler, toplumun huzurlu ve uyumlu bir yapıya sahip olması için gereklidir. Aksi durumda sürekli bir kaos ortamı hâkim olabilir. Sosyal etki, normların zamanla oluşmasına ve yerleşmesine zemin hazırlar.

Toplum içinde sergilediğimiz davranışlar, çoğunlukla yasalardan ziyade sosyal normların etkisi altında şekillenir. Bu normlar yalnızca geniş toplum çerçevesinde değil, daha küçük ölçekli yapılar olan işyerleri, spor kulüpleri ve sivil toplum kuruluşlarında da belirginleşir. Bu tür gruplar, kendi kurallarını ve dünya görüşlerini oluşturarak üyelerinin davranışlarına yön verir.

Normlar, belirli bir durum veya bağlamda genel olarak olağan ve kabul edilen davranış kalıplarıdır. Genellikle yazılı olmayan bu kurallar, grubun değerlerini yansıtır. Grup normları, grup tarafından ortak bir şekilde oluşturulabileceği gibi bir otorite tarafından da belirlenebilir.

Maneviyatın, samimiyetin ve yardımlaşmanın azaldığı; buna karşılık maddecilik, faydacılık ve sahte değerlerin ön plana çıktığı bir dönemde; değişmeyen, sağlam ahlâkî temellere sahip bir topluluğun parçası olmanın önemi her geçen gün daha net anlaşılıyor.

Sosyal normlar ve toplulukların gücü

Bir işyeri açmayı ya da kitap tahlil grubu kurmayı düşündüğümüzde, ilk yapacağımız şey, büyük olasılıkla birlikte çalışacağımız kişilerle işleyiş ve kuralları konuşmak olacaktır. Çünkü bir araya gelen bireylerin aynı amaca hizmet etmesi, herkesin birbiriyle uyumlu olmasını gerektirir. Bu uyumun temelinde ise grubun sosyal normlarına bağlılık, önemli bir rol oynar.

Günümüzde küreselleşmeyle birlikte toplumsal normlar çeşitlenirken, grupların önemi hâlâ devam ediyor ve bazıları uluslararası bir boyut kazanıyor. Örneğin, kıtalar ötesinde bir takımın taraftarı olmak, prestijli bir şirkette uzaktan çalışmak gibi durumlar, bu olguyu yansıtıyor. Bireyselleşen insanın aidiyet arayışı ve ihtiyaçları artık sınırları aşarken aynı zamanda istismara açık hâle de geliyor.

Maneviyatın, samimiyetin ve yardımlaşmanın azaldığı; buna karşılık maddecilik, faydacılık ve sahte değerlerin ön plana çıktığı bir dönemde; değişmeyen, sağlam ahlâkî temellere sahip bir topluluğun parçası olmanın önemi, her geçen gün daha net anlaşılıyor.

Uyma davranışları nelerdir?

Sosyal etkiye verdiğimiz uyma davranışları, çeşitlilik gösterebilir. Bunu bir örnekle açıklayalım: Trafikte ceza almamak için hız sınırını aşmamak, değer verdiğiniz birinin yavaş gitmenizi istemesi üzerine hız kurallarına uymak ya da hız sınırını aşmanın yanlış olduğuna dair inancınız sebebiyle dikkatli araba kullanmak, birbirinden farklı uyum davranışlarına örnek oluşturur. Her üç durumda da sonuç olarak hız sınırı aşılmamıştır ancak bu uyum davranışlarının motivasyonları farklıdır.

Sosyal normlar, kuralsal ve bilgisel olmak üzere ikiye ayrılır. Bu normlara uyum, genellikle itaat etmek, benimsemek ve özümsemek gibi farklı şekillerde kendini gösterir. Bu kavramları, ilk kez Sosyal Psikolog Kelman, sosyal etki ve tutum değişimi süreçleri bağlamında ayırt etmiştir. Bu bağlamda değerlendirilmesi faydalı olacaktır.

e Boyun eğmek: Otoriteye ya da gruba boyun eğmeyi ifade eder. Bu davranış, genellikle olası bir cezadan kaçınma, dışlanma korkusu ya da kabul görme arzusundan kaynaklanır. (Trafikte ceza almamak için hız sınırını aşmamak)

e Özdeşleşmek: Birisinin ya da bir grubun fikrine, ona benzeyebilmek için uyulur. Burada uyulanın, uyanın gözünde değerli ve önemli atfedilmesi söz konusudur. Ancak kişinin, fikrin doğruluğuna inanmasına lüzum yoktur. (Değer verdiğiniz birinin, yavaş gitmenizi istemesi üzerine hız kurallarına uymak)

e Benimsemek: Kişinin bir kurala ya da görüşe, gerçekten doğru olduğuna inandığı için uyum göstermesidir. Bu durumda, uyulanın fikri veya görüşü, kişinin gözünde inanılır ve değerli kabul edilir. Aynı şekilde, bir grubun görüşüne, o görüşün doğru olduğuna inanarak uyum sağlayan kişi de benimsene yoluyla uyum davranışı sergiler. (Hız sınırını aşmanın yanlış olduğuna dair inancınız sebebiyle dikkatli araba kullanmak)

Hakikati benimsemek

Üç uyum davranışını, bir kural veya görüşe, önce itaat etmek, ardından özdeşleşmek ve nihayetinde benimsemek şeklinde bir gelişim basamakları olarak değerlendirebiliriz. Mesela, bir fikre, başlangıçta şüpheyle yaklaşan bir kişi, zamanla önce otoriteye uyum sağlayabilir, ardından fikri gruba ait olma arzusuyla özdeşleştirebilir ve en sonunda fikrin doğruluğuna inanarak içselleştirebilir, yani benimseyebilir.

Üç uyum davranışının her biri, kişiye farklı yararlar sağlar. İtaat etmek (boyun eğmek) ve özdeşleşmek, genellikle kişilerarası ilişkilerle bağlantılıdır; örneğin kabul görmek, ödüllendirilmek ya da başkalarıyla benzer duygular paylaşmak. Buna karşılık benimseme, kişinin doğru bir şekilde hareket ettiğine olan inanç ve bu inancın getirdiği tatmin ihtiyacı üzerine temellenir.

Exit mobile version