Toprak muhteşem bir varlıktır. Canlıdır. İçinde çok sayıda canlıları barındırmaktadır. Ayak bastığımız bir toprakta yaklaşık olarak otuz beşle kırk iki adet farklı canlı türü etkileniyor.
Toprağıkendilerine ev yapan canlılar; karıncalar, köstebekler, solucanlar, solucanlar, böcekler, kırkayaklar, nematodlar, kollemboller, rotatorlar, amipler, tesbih böcekleri, toprak pireleri, yumuşakçalar, örümcekler, kamçılılar, bakteriler, mantarlar ve alg cinslerinin çok sayıdaki türleridir. Ayrıca bir avuç toprak içerisinde milyarlarca bakteri bulunmaktadır.
Toprak, bünyesindeki canlı ve cansız varlıklarla birlikte muhteşem bir sistemdir. Cansız varlıklar ise çok sayıda elementten oluşmaktadır. Bunlar oksijen, silisyum, alüminyum, demir, kalsiyum, sodyum, potasyum, magnezyum, titanyum, fosfor, azot, kükürt, demir, çinko, bakır, mangan, bor, molibden, klor gibi elementlerdir.
Toprak fabrika gibidir. Sürekli üretim yapar. Solucanlar toprağın cansız olan kısmını yer ve dışkısı ile o toprağı bitkiler
için faydalı hale getirir. Toprakta boşluklar oluşturur. Boşluklara su ve hava dolmasını sağlar. Bakteriler ve diğer parçalayıcılar bitki ve hayvan atıklarını parçalayarak bitkilerin kullanabileceği hale getirir.
Toprakla insan bedeni arasında benzerlik dikkat çekici oranda fazladır. Yaratılışından dolayı topraktaki bu muhteşem sistemle insan bedeni arasında büyük benzerlikler vardır. Her ikisi de oksijen alıp karbondioksit veriyor. Aynı elementleri taşıyorlar. Oksijen, karbon, azot, kalsiyum, potasyum, sodyum, kükürt ve daha fazlası her ikisinde de bulunuyor.
Toprak, ana kucağına benzer, bütün canlılar gibi insanoğlu için de ana kucağı gibidir. Şüphesiz insan bedeni topraktan yaratılmıştır. Hazreti Allah Kur’ân-ı Kerîm’de birçok surede insanları topraktan yarattığını bildirmiştir. “Sizi topraktan yaratması, onun uluhiyyetinin delillerindendir. (Rum 20)”, “Sizi yerden [topraktan] o yarattı. Ve sizi o yerde yaşattı. (Hud 61)”, “Biz insanı, kuru bir çiğ çamurdan, şekillenmiş balçıktan yarattık. (Hicr, 26)”, “… O sizi bir çamurdan yarattı. (Enam, 2)”, “Şanım hakkı için biz insanı çamur hülasasından yarattık. (Müminun,12)”, “insanı, balçıktan yarattı. (Rahman,14)”
Toprak, canlıları sadece bağrından çıkarmakla kalmıyor, onları ömrü hayatı boyunca ana şefkati ile büyütüyor, besliyor. insanlara açtıkları bağırlarını bitki tohumlarına da açıyorlar. Bitkiler; bakterilerin ayrıştırdıkları organik maddeleri solucanların kullanılabilir hale getirdiği toprakları ve açtıkları boşluklara dolan hava ve suyu alarak çimleniyor, besleniyor, gelişiyor ve bu şekilde mahlûkata besin üreterek hizmet görevini ifa ediyor. ” Ve o kudret sahibi yaratıcıdır ki, gökten su indirmiştir. Sonra o su ile herkesin bitkisini çıkardık. Sonra da ondan da yeşil fidanlar çıkarıverdik. Fidanların biribiri üzerine binmiş başaklar çıkarıyoruz. Ve hurma ağacından, onun tomurcuğundan da yakın salkımlar, çıkardık. Ve üzüm bahçeleri birbirine benzeyen ve benzemeyen, zeytin ve nar çıkardık. Bakınız, her birisinin meyve verdiği vakit meyvesine ve olgunlaşmasına. Şüphe yok ki bende iman eden bir kavim için birçok ayetler vardır.” (Enam Suresi, 99)
Toprak, öldükten sonra da insanı başkasına vermiyor, tekrar kendi bağrına alıyor. Şüphe yok toprak anadan geldik yine toprak anaya döneceğiz. “Sizi yerden [topraktan] yarattık; yine sizi o yere [toprağa] döndüreceğiz. “(Taha, 55)
insanların doğal kaynakları sürdürülebilir olarak kullanmamaları aşırıya kaçmaları sonucunda iklim değişiklikleri görülmekte, denizler kabarmakta, kasırgalar artmakta ve kaçınılmaz sona doğru gidilmektedir.
Toprağın israfı ve doğal kaynakların bozulması insan toplumunun bozulması ile paralel gitmektedir. Yaşadığımız bu zamanda insan toplumunda da doğal kaynaklar gibi değerler alt üst olmuş durumdadır. Hak, hukuk gibi ve din, ahlak gibi değerler erozyona uğramıştır. Ana babaya hürmeti bırakın çocuklar, analarını babalarını artık tanımamaktadırlar. “insanoğlu seller gibi cehenneme oluk oluk akmaktadır”. Topraklarımız da insanoğlunun aşırı kullanımı sonucunda sellerle denizlere oluk oluk taşınmaktadır. Bu gidişe ‘dur’ diyebilir miyiz bilemiyorum. Ama ağaçlandırma ve erozyon kontrolü çalışmalarına ağırlık vererek denizlere oluk oluk akan bu sellerden ne kurtarabilirsek kârdır. Bizim bedenimize bağrını doğumdan ölüme kadar ve ölümden sonrasında da açan toprağa hak ettiği değeri vermeli ve onu daha fazla üzmemeliyiz.