Bir dost leylek
Bazı hayvanlar vardır ki bir kültürün iliklerine kadar işler. Hepsine yüklenen, onun üzerinden ifade edilen birçok mana vardır. Bu hayvanlardan birisi de leyleklerdir. Leylekler göçmen kuşlardan olup insana yakın yaşayan hayvanlardandır. Uzun bacaklı, sivri gagalı, siyah kanat uçları hariç genelikle beyaz renklidir. Sahra altı Afrika’dan itibaren Güney Afrika da dâhil olmak üzere kışı geçirirler, üremek içinden Mart ayı başında binlerce kilometrelik yol kat edip Anadolu ve Avrupa’nın muhtelif yerlerine göç ederler. Yavrularını büyütüp onları uzun yolculuğa hazır hale getirdikten sonra, Ağustos ayı sonlarına doğru tekrar Afrika’ya göç ederler. Ömürleri 35 yıl civarındadır ve genellikle 4 yavruları olur.
Ülkemiz, leyleklerin ve birçok kuşun göç güzergâhında önemli bir kavşak olduğundan onlar için hem mola hem de üreme mekânıdır. Kanat çırparak Akdeniz’i geçemeyeceklerinden Batı’da Cebelitarık Boğazı; doğuda ise kara üzerindeki en kısa rotadan Doğu Mısır, İsrail ve Lübnan üzerinden Rift Vadisi’ni takip ederek Hatay’dan ülkemize girerler. Türkiye’de yazı geçirecek olanlar Doğu Karadeniz’in kuzeyi hariç ülkenin tamamına dağılırlar. Kalanlar ise İstanbul ve Çanakkale Boğazı üzerinden Avrupa’daki bölgelerine ulaşırlar. Sulak alanlar, besin zincirinin yoğun olduğu yerler, konakladıkları, mola verdikleri yerlerdir. Beyşehir gölü, Uluabad Gölü, Karacabey Longoz Ormanları bunlardan birkaçıdır. Omurgasızlar, balıklar, sürüngenler, fare, köstebek gibi hayvanlar, yemek, menülerinde önemli yer tutar.
Vefâkâr hacı leylek
İnsanlara yakın, çiftçi dostu olan leylekler kültürümüzde o kadar yer etmiştir ki her sene gelişleri iple çekilir. Evlerin bacalarına, cami kubbelerine, müsait buldukları her yere yuva yaparlar. Gagalarını vurarak çıkarttıkları seslerle haberleşirler. Çıkardıkları sesler bir bülbül gibi, görüntüsü bir tavus kuşu gibi güzel değilse de her sene aynı yere gelmesinden midir nedir, çok sevilir. Vefalı hayvandır leylek. Ecdadımız onu o kadar sevmiştir ki uzun yolculuklarından, Hac güzergâhının bir kısmını kullanmasından dolayı ona Hacı Leylek ismi yakıştırılmıştır. Hatta şu teşbih yapılabilir; Beytullâh’ta ya da Arafat meydanında toplanan hacılar gibi ihramlarını giymişçesine toplanırlar, beraber bir yolculuğa çıkarlar. Göçün nihayetinde herkes kendi yerine yurduna döner.
Baharın müjdecisidir. Bereket vesilesidir. Hatta Tokat’ta Leylek Gilliği denilen bir ekmek, ilkbahar göçünde hazırlanıp bereket olsun diye leyleklere atılmaktadır. Çocukları, ebeveynine getiren bir aracıdır leylek. Onun sayesinde aileler şenlenmiştir. Çocukluğumuzun en tatlı hikâyeleri böyle anlatılmıştır bize; her ne kadar hakikat bu olmasa da.
Sadece leylekler için değil, diğer hayvanlar için de vakıflar kurulmuş, onların bakımları yapılmış, yaralı ve göç edemeyecek durumda olanların tedavileri yapılarak hayatta kalmaları temin edilmiştir. Ahmet Haşim bir eserinin ismine Gurebâhâne-i Laklakân (Garip, düşkün leylekler evi) vererek bunu taçlandırmıştır. Aslında yazarın eserinde bahsettiği bu yer Bursa’da 19. asırda kurulmuş bir hayvan hastanesidir. Her ne kadar hastane bu şekilde isimlendirilmese de yazar tarafından bu isim verilmiş ve yazar Bursa seyahati esnasında anlattığına göre: “Bilmem Bursa’yı gezerken gördünüz mü? Haffaflar Çarşısı’nın ortasında bir meydan var. Bu meydan malul hayvanların düşkünler yurdudur. Kanadı, bacağı kırık leylekler, bunamış kargalar, halkın sadakasıyla yaşarlar.” diyerek burasını tarif etmiştir.
Mantık dersleri okurken önermeleri daha iyi anlamak için şu şekilde ifadeler kullanılırdı. Arapça nazmı olsa da biz Türkçesini yazalım.
“Her leylek laklak eder
Her laklak eden leylek değildir”
Leyleğin laklakları kulak tırmalayıcı olsa bile insanlardan bazıları vardır ki gereksiz konuşmalarıyla, leyleklerin seslerini aratır vaziyettedirler. Bu ifadeler onu güzel izah eder. 50-60 yıl öncesinin fotoğraflarına baktığımızda da bu muhabbetin devam ettiğini görüyoruz. Eyüp Sultan Camii’nin bahçesinde kanadı kırık leylekler dolaşır, misafirler tarafından beslenirdi.
Artık fotoğraflar ve hafızalarda kalan bu güzellikleri yalnızca köylerde ve nispeten tabiatın tahribatının az olduğu yerlerde görebiliyoruz. Maalesef yakın zamana kadar şehirlerde hatta İstanbul’da bile gördüğümüz leylekleri, bugün görmek ne mümkün. Ancak İstanbul gibi göç güzergâhında olan şehirlerde Mart ayında gökyüzünde binlerce leylek görmek mümkün. Mart ayı geçtiğine göre Ağustos sonundaki göç yolculuğunu takip etmeyi unutmayın.