Çocuğun bedenen sağlıklı gelişimi için boy-kilo ölçümü yapıldığı gibi zihnî gelişimi, eğitimi ve yaşıtlarına göre durumunu tespit etmek için çeşitli zekâ testleri uygulanmaktadır.
Hayatımızın her alanında yaptığımız seçimlerde kullandığımız bir eleme yöntemi vardır. Var olan iki ya da daha çok şey arasında bir seçim yapmak veya derecelerini kıyas etmek için bir yöntem kullanmak gerekir. Bu kıyası yaparken ya da bu çoklu faktörün içinde seçim yapmak gerektiğinde gözlemin yeterince objektif olmadığı anlaşıldığı zamanlardan beri test ve ölçüm kavramı oluşmuştur. Zekâ testleri, kişilerin yeteneklerini ölçüp diğer kişilerle kıyaslama amacıyla ortaya çıkmıştır.
19.yüzyılın başlarına kadar yetenekleri belirlemek için uygulanan testlerle ilgili amatör çalışmaların temeli Çin, Mısır ve Greklere kadar uzanır. Zekâ ile ilgili kıyaslama ve tespit çalışmasına tarihte ilk kez, milattan önce 2200’lü yıllarda Çinli hükümdarların hizmetçi alımlarında kullandıkları bir çeşit yetenek sınavında rastlanmaktadır. Mısır’da da benzeri yetenek sınavları kullanılarak yönetici ve yardımcılar seçildiği bilinmektedir.
İlk testler
Yakın dönemde zekâ testleri üzerine ilk çalışmalar 19. yüzyıl sonlarına doğru başlamıştır. Bu çalışmalar, zekâyı kişisel psikolojiye ve onunla ilişkilendirilen objektif sebeplere bağlamadan açıklamaya çalışmış olmasıyla o dönem için devrim niteliğinde sayılmaktadır. Alfred Binet ve Theodore Simon zekâyı ölçmek için bir sistem geliştirmişlerdir. Buna göre çeşitli yaş gruplarındaki insanların ortalama başarısı esas alınarak ortalama puanlar oluşturulmuş ve kişinin başarısı bu ortalamaya göre değerlendirilmiştir. Bu yöntem günümüz IQ testlerinde de kıyaslama kriteri olarak kullanılmaktadır.
Fransız Psikolog Binet’e göre zekâ iyi yorum yapabilme, hükümlere varabilme, sebep-sonuç ilişkisi kurabilme (kavrayabilme) ve iyi özümleme yeteneğidir.
1904 yılında ilk zekâ testi Alfred Binet tarafında Fransa’da bir hastanede uygulanmıştır. Bu uygulama, normal ve yetersiz düzeyde çocukları birbirinden ayırmak için yapılmıştı. Testler neticesinde yeterli başarı sağlayamayan çocuklar onlar için imkânlarla donatılmış okullara gideceklerdi. Normal seviyeye sahip çocuklar da, eğitim hayatlarına yetersiz seviyedeki çocukların kendilerini yavaşlatmalarına imkân vermeden devam edeceklerdi. Binet’in bu testi yapmasındaki maksat, çocuğun zihin yaşına uygun bir grupta eğitim almasına imkân sağlayacak şekilde bir sınıflandırma yapılmasını sağlamaktı. Zihin yaşının takvim yaşına göre durumunu irdeleyen test ise 1900’lu yıllarda ortaya çıkarılmış ve çeşitli şekillerde revize edilerek günümüzde kullanılan haline ulaşmıştır.
Zekâ testleri endüstrileşti
1974 yılına geldiğimizde 2467 ayrı zekâ testi kitap olarak basılmış, 76 ayrı test zekânın değişmez belirleyicileri olarak kabul edilmişti. 1980’li yıllarda sadece Amerika Birleşik Devletlerinde her yaştan çocuk ve yetişkine 1.500.000 civarında standart zekâ testi uygulanmaktaydı. 1989 yılında zekâ testleri, Amerika Bilimsel Gelişim Akademisi tarafından DNA’nın keşfi ve nükleer füzyonun ardından yirminci yüzyılın en önemli keşiflerinden biri olarak değerlendirilmişti. 2000’lerden itibaren, Standford-Binet Değerlendirmesi ve diğer zekâ testleri milyon dolarlık bir endüstri haline geldi.
Faydası nedir?
Günümüzde yaygın olarak uygulanan bu testler çocukların gelişim süreçlerini düzenli takip etmek ve doğru yönlendirme yapmak için büyük önem taşıyor. Çocuk dünyaya geldiği andan itibaren doktorlar ve uzmanlar tarafından yapılan fizikî gelişim takipleri neticesinde yapılan erken müdahalenin çocuğun hayatına ne derece etki ettiği herkes tarafından bilinmektedir. 0-6 yaş çocukların fizikî, zihnî ve duygu gelişiminin en canlı ve dinamik olduğu dönemdir. Bu dönem içerisinde beden gelişimi için örneğin düzenli olarak çocuğun boy-kilo ölçümü yapılır ve yaşıtlarına göre bulunduğu yer belirlenirse, sonuçlar doğrultusunda bir yol haritası çocuğa çizilir böylece çocuğun sağlıklı olarak gelişiminin tamamlanması sağlanır. Benzer şekilde zihinî gelişimi için de yaşıtlarına oranla nerede olduğu belirlenmeli ileride ya da geride olan alanları öğrenilmeli ve eğitim hayatı bu yönde şekillendirilmelidir.
Ortalama bir bireyin okul öncesi 4 yaşta başladığı eğitim hayatının en verimli zamanında akranlarına göre nerede olduğunu, kendi öğrenme stillerini, bilgiyi hangi yoldan ve nasıl elde edinebileceğini ölçmeye yarayan, hem ebeveynin hem de çocuğun hayat standardını oluşturmanın başlangıcı olan nesnel bilgi kaynağı zekâ testleridir. Bilinçli anne-baba olmanın çocuğun hayatına dokunmanın yollarından biri tanıma çalışmalarına tabi tutmak ve uygun yönlendirmelerle hayatına şekil vermektir.
Günümüzde çocuğu tanıma çalışması denildiğinde akla ilk gelen çocuk için uygulanan bir zeka testi ve neticesinde elde edilen zeka aralığı ya da IQ skorudur. Yalnız başına bir skor ya da aralık elde etmek ne veliye ne öğrenciye ne de eğitmene fayda sağlar. Çocuğun zihinî potansiyelinin yanında bilinç, duygu ve gelişim süreçleri de tanınmalıdır. Aileye kapsamlı bir bakış açısı kazandırılmalıdır. Çocuğun yalnız gelişen tek bir alanına odaklanmak, gelişmekte olan ya da gelişmeye meyyal bir problem yaşadığı bir başka alanı göz ardı etmek demektir. Bu konudaki ihtiyaca yönelik bir program olan “Bireyi Bütünüyle Tarama” yani BBT tanılama çalışması TÜZDER’de etkin olarak uygulanmakta, çocukların tanılama süreçleri sonrasında gerekli danışmanlık hizmeti aileye verilmekte. Aile-uzman-çocuk işbirliği içerisinde sağlıklı değerlendirme yapılmaktadır.