İnsanlarla iletişim kurmak ve bu iletişimi devam ettirmek zordur. İletişim kurmanız gereken kişiler tanımadıklarınız olduğunda, zorluk ikiye katlanır. Çekimser kişiliğe sahipseniz iletişime geçip bağ kurmak sizin için neredeyse imkânsız hale gelir.
Bu durumu büyütmenize gerek yok. Çünkü sürekli gülümseyen, konuştukları zaman dikkatle dinlenen ve her ortama ayak uydurmayı başaran insanlar incelendiğinde, bu insanların doğuştan gelen bir yeteneğe sahip olmadıkları, sadece birkaç basit ayrıntıya dikkat ettikleri görülecektir.
İlk kural: “Cesaret”
Yapılan araştırmalara göre en büyük sosyal korku, “topluluk önünde konuşma”, ikincisi ise “yabancı birisiyle konuşmayı başlatma” korkusuymuş. Her iki korkunun da alt yapısını “reddedilme korkusu” oluşturuyormuş. Evet, reddedilme olasılığı vardır ama bu olasılık her zaman çok düşüktür.
Şu an samimi olduğunuz üç arkadaşınızı düşünün. Onlarla çocukluk arkadaşı mısınız? Muhtemelen değilsinizdir. Bir vesile ile tanışıp ahbap olmuşsunuzdur. Sadece bu ayrıntı bile yabancı insanlara karşı önyargılı olmamamız ve reddedilmekten korkmamamız gerektiğini gösterir. Hiç tanımadığınız bu yabancılardan bazıları, belki de en değerli dostlarınız olacak ve yeni insanlarla tanışmanıza vesile olacaklardır.
İsimler önemlidir
Bir insana yapabileceğiniz en büyük iltifat, ona kendi ismi ile hitap etmektir. Bu yüzden karşılaştığınız insanların mutlaka isimlerini öğrenmeye çalışmalısınız. Selamlaşırken öğrendiğiniz o ismi, konuşma sırasında da sürekli kullanın ki o isim hiç aklınızdan çıkmasın.
Konuşma sırasında dikkatiniz dağıldı ve konuştuğunuz insanın ismini hatırlayamadıysanız, konuşmanın sonuna kadar biliyormuş gibi davranmayın. Dikkatsizliğinizi itiraf edin ve ismini tekrar sorun. Telefonda konuştuğunuz veya sonradan karşılaştığınız insanlar için de bu geçerlidir. İsimlerini hatırlayamıyorsanız bunu itiraf edin ve tekrar isimlerini sorun.
Telefon kaydı alırken resim çeken veya konuşmanın sonunda ajanda kaydı tutan (isim, meslek, memleket, hatırlatıcı not vs.) insanların tamamı, aslında aynı sebeple bunu yaparlar: “Konuştukları insanı tekrar hatırlayabilmek için.”
Bir insanın ismini öğrenmeye çalışmak, o kişiye karşı samimi bir ilgi göstermek anlamına gelir. Samimi ilgi gösteren insanlar da takdir edilir ve akılda kalıcı olur.
Peki, onları nasıl konuşturacaksınız?
“İnsanları konuşturmak” önemli bir ayrıntıdır. Bu sebeple, yazımızın en önemli kısmına geldiğimizi söyleyebiliriz. Gündelik hayata dair zihninizde dolaşıp duran başka düşünceler varsa bunları bir köşeye bırakmanızı ve olabildiğince bu konuya odaklanmanızı tavsiye ederiz. Çünkü bu kısmı tam manası ile algılayabilirsek, beşerî münasebetlere dair çok mühim bir ayrıntının farkına varmış oluruz.
Yemek yemek, su içmek, nefes almak, uyumak nasıl fizyolojik bir ihtiyaçsa; konuşmak da beşerî bir ihtiyaçtır. İnsanlar tonlarca parayı bu yüzden psikologlara verirler. Hâlbuki psikologların tek yaptıkları, sessiz kalmak ve sizi dinlemektir.
Konuşma sanatında muvaffak olmanın şartı buradadır aslında, yani “konuşmamak.” İçine kapanık biriyseniz bu kısım tam da sizin profesyonellik alanınıza giriyor. Çünkü konuşmanıza gerek yok. Karşınızdaki kişiyi konuşturun yeter. İnsanlar kendilerinden bahsetmeyi severler ve bu fırsat ellerine geçtiği zaman asla bırakmak istemezler.
Birisinin size hatırı sayılır ödeme yaptığını ve bunun karşılığında sizden basit bir şey yapmanızı istediğini düşünün. İstediği şey, birisini konuşturmanız. Bu yeni işinizde muvaffak olmak için nasıl gayret sarf ederdiniz, ne yapardınız, ne sorardınız?
Muhtemelen ilk önce ata yadigârı silahınıza sarılırdınız: “Memleketiniz neresi?” Sonra ortak tanıdıklardan kapıyı aralamaya çalışırdınız. Baktınız olmuyor, bu sefer de mesleği hakkında sorular sorarak onu konuşturmaya çalışırdınız. Görüldüğü gibi, yapacak çok şey var.
Açık uçlu sorularla konuşturabilirsiniz
Kapalı uçlu sorular, cevabı birkaç kelimelik ya da tek cümlelik olan sorulardır. Sorduğunuz sorunun karşılığında “iyiydi, kötüydü, evet, hayır, tamam, harika..” gibi kısa yanıtlar alırsınız. Konuşmayı devam ettirebilmek için;
- “Mesleğiniz nedir?” yerine “Yaptığınız işten biraz bahseder misiniz?”
- “Hafta sonun nasıl geçti?” yerine “Bu hafta sonu neler yaptın?” tarzında, doğrudan açık uçlu soruları denemeniz gerekir.
“Bayram nasıl geçti, nasılsın, nasıl gidiyor, ne var ne yok?” gibi, insanlara sadece “merhaba” demeye yarayan soruların yanında, konuşmayı devam ettirebileceğiniz (açık uçlu) ikinci bir soru daha sormanız, konuşmanın devam edeceğini garantilemeniz anlamına gelecektir.
- “Bayram nasıl geçti?” “Güzeldi.” “Bizim gibi sıkılmadığın belli. Peki, neler yaptın bayramda, nasıl vakit geçirdin?”
- “Okul nasıldı?” “İyiydi.” “Gerçekten soruyorum, okul nasıldı? Bugün matematik dersin mi vardı?”
- “Havalar çok soğuk değil mi?” “Evet, kesinlikle.” “Geçen sene bu kadar soğuk değildi, değil mi ve kış bu kadar erken gelmemişti?”
İpuçlarını takip edin
Konuşmayı devam ettirmek ve sürekli yeni konular açmak, sanıldığı kadar zor değildir aslında. Yeter ki ipuçlarını takip edelim ve dikkatli gözlem yapalım. Mesela, birisine açık uçlu soru sorarak konuşma başlattığınızı varsayalım:
– Sedat Bey, başarılı bir yöneticisiniz. Tam olarak nasıl başladınız mesleğinize?
– Buraya sonradan taşındım. Daha önce memleketim Sivas’ta, mağaza müdürü olarak çalışıyordum. O işte pek başarılı değildim, çünkü iş deneyimim yeterli değildi. Bu yüzden de işimi sevemedim. Sonrasında departman değiştirme kararı aldım ve buraya başvurdum.
Gördüğünüz gibi size fazladan bir sürü bilgi verdi. Sivaslı olduğunu, daha önce mağaza müdürü olarak çalıştığını, eski işinde muvaffak olamadığını, eski işini sevemediğini söyledi. Bunların her biri sohbet başlatacak yeni sorular sunuyor size.
– Sivas için çok soğuk diyorlar, abarttıkları kadar var mı?
– Mağaza müdürü iken tam olarak ne yapıyordunuz?
-İşinizi sevememe nedeniniz sadece deneyimsiz oluşunuz muydu? Çünkü zamanla deneyim kazanabilirdiniz.
Hadi başlayalım!
İyi bir iletişimci olmak zaman alır. Çekingen kişiliğe sahip olan birisinin, bir anda sosyal bir insana dönüşmesi kolay olmayacaktır muhakkak. Ama “İnsan taklit ede ede taklit ettiği gibi olur, hatta o olur.” sözü de akıllardan çıkartılmamalıdır. İnsanlara ulaşmak zor değildir. Yeter ki bunu isteyelim ve gereken cesareti gösterelim.
Şimdi derin bir nefes alın, gülümseyin ve selam verin. Samimi insanlar reddedilmezler.
İletişimde risk almak çok önemlidir. Bunun için:
- Medenî cesaretinizi toplamalı,
- Göz teması kurmalı,
- Gülümsemeli,
- Selam vermeli,
- Kendinizi tanıtmalı,
- Konuşma başlatacak bir cümle kurmalısınız, gerçek bir cümle.