Arabistan çöllerinin kavurucu kumlarında ya da Orta Asya’nın geniş çölleri ve kayalık yaylalarında hiçbir hayvan deve kadar rahatlıkla yol alamaz. Çünkü ayet-i kerimede de işaret edildiği üzere çöl şatlarında harika bir donanımla yaratılmıştır.
“Devenin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yeryüzünün nasıl yerleştirildiğine (ibret nazarıyla) bir bakmazlar mı?”
Bu ayet-i kerimede deve özellikle zikredilmiştir. Çünkü deve mana itibariyle kendisi ile birlikte zikredilen nesnelerle uyumludur.
Yukarıda gölgeleyen gökyüzü, yüklere yüklenmiş yeryüzü ve çeşitli ağırlıkları taşıyan dağlar tıpkı üzerlerine yük vurulmuş deve gibidir. Bulutlar tatlı su yüklüdür. Develer ise ağır ağır yükleri taşırken yeryüzü de dağları yüklenmiştir. Bu ayetteki kelimelerin tertibindeki deve, gökyüzü ile dağlar yeryüzü ile zikredilmiş bir tenasüp içindedir. Bu kâinattaki her şey Allah’ın emrine âmâdedir. Tıpkı bir cümlede kâtip, kalem, kırtasiye ve mürekkep kelimesinin bulunması gibi. Kur’an-ı Kerim’de deveye işaret ediyor, insanların her şeye ibret gözüyle bakması isteniyor. Muhakkak ki bu yaratılış harikasının farkına varmak Hazreti Allah’ı anlamada bir misaldir. Gelin bu misali beraber inceleyip, nasıl bir anatomiye göre yaratıldığına birlikte bakalım.
Arabistan çöllerinin kavurucu kumlarında ya da Orta Asya’nın geniş çölleri ve kayalık yaylalarında hiçbir hayvan deve kadar rahatlıkla yol alamaz. Çünkü ayet-i kerimede de işaret edildiği üzere çöl şartları için deve harika bir donanımla yaratılmıştır. Vücutlarında yeterince su ve besin depoladığından, öbür yük hayvanlarının açlık ve susuzluktan öleceği bu zorlu şartlara günlerce dayanabilirler.
Kendi dilinden “Deve”
Hörgücümüz:
Uzun bir yolculuğa çıkmadan besiye alınan biz develere birkaç gün boyunca bol yiyecek ve su verilir. Alınan bu gıdalar yağa dönüşerek hörgücümüzde depolanır. Gerekli gıda depolayan bizler artık haftalarca hiç yem yemeden yolculuk yapabiliriz. Uzun yolculuklar sonrası hörgüçlerimizdeki besini kullandığımızdan dolayı hörgüçlerimiz gevşer.
Sütümüz:
Bizim sütümüz, inek sütünden daha besleyicidir. Sütümüzde potasyum ve demir miktarlarının daha yüksek olmasının yanında, C vitamini de inek sütündekinin 3 katıdır.
Burun deliklerimiz:
Bizler istediğimiz zaman burun deliklerimizi kapatarak kum fırtınalarının ciğerlerimize dolmasını önleyecek bir sistemle yaratılmışızdır.
Göz kapaklarımız:
Biz develerin üç sıra göz kapaklarımız bulunur. Kum fırtınalarının değişen şiddetine göre bize göz kapaklarımızı kapatabilme özelliği bahşedilmiştir. Gözlerimizin üstünde ve altında bulunan uzun kirpiklerimiz, kapandığında gözümüzü tamamen kaplarlar.
Vücut sıcaklığımız:
Dışarısının sıcaklığı daha fazla olduğunda, çoğu hayvan soğumak için terler. Fakat biz develer terlemeyiz. Bunun yerine vücut sıcaklığımızı, normal vücut sıcaklıklarının 11 derece üstüne kadar çıkartabiliriz. Bu sebeple vücudumuzdaki suyu daha uzun süre muhafaza edebiliriz.
Ayaklarımız:
Ayak tabanlarımız yere değdiğinde yayılır. Böylece kumlara batmadan zahmetsizce ilerleyebiliriz.
Uzun bacaklarımız:
Bizler yürürken salına salına yol alırız onun için siz insanlar bize “çöl gemileri” lakabını takarsınız. Bacaklarımız çok güçlüdür, biz develer yaklaşık 450 kilogram yükü kilometrelerce götürebiliriz. Yine günde 160 kilometre yürüyebiliriz; kısa mesafelerde saatte 65 kilometre hızla, uzak mesafe koşularında ise yaklaşık 40 kilometre hızla koşabiliriz.
İmam-ı Fahrettin-i Razi devenin özelliklerini şöyle anlatır:
a-Diğer birçok hayvanda bulunan özellikleri kendinde toplamış olması: Allâh’ü Teâlâ yarattığı hayvanları muhtelif sınıflarda yaratmıştır. Bazısını eti yenmesi için, bazısını sütü içilmesi için, bazısını insanlar yolculuk esnasında binsinler diye, bazısını da eşyalarını ve mallarını bir beldeden diğerine nakletmeleri için yaratmıştır. Bu menfaatlerin tamamı devede vardır. Bu özelliklerin hepsinin devede toplanmış olması hayret edilecek bir durumdur.
b- Yolu bilme özelliği: Deve, daha önceki geçtiği yolları hafızasında saklayabilir. Önden giden kimse olmasa bile aynı yolu takip eder.
c- İtaatkar olması: Çalışma ve yük taşımada gayet kuvvetli olmakla birlikte itaat etmede hayvanların en iyisidir. Çök denildiği zaman çöker, yük yüklenir, kalk deyince kalkar.
Peygamber Efendimizin devesi
İslam’ın ihyası zamanında Serveri Kainat Efendimiz’in ve müminlerin faydalandığı bir hayvandır. Öyle ki İslam’ın bir devlet haline gelmesinde en önemli merhale olan hicrette de Peygamberimiz’i ve sadık dostu Ebu Bekir’i 400 km mesafeye, baş üstünde taşıyan “Kasva” isimli devesi olmuştur.
Tebük seferi sırasında bir ara Resûl-i Ekrem Efendimiz’in devesi Kasva kayboldu. Uzun zaman bulunmayınca münafıklar dedikoduya başladı. Allah’ın inayetiyle devenin nerede olduğunu münafıklara söyledi. Bu, onun mazhar olduğu mucizelerinin bir tanesidir.
Hayvanlar da Efendimiz’e hürmet ve tazim ederlerdi. Sevgili Peygamberimiz’in vefatından evvel birkaç yıl o mübareği taşımakla şereflenen “Adba” isimli devesi Peygamberimiz’in vefatından sonra, çok hüzünlendi. Kederinden ne yem yedi ne su içti. Günlerce Medine sokaklarında gözü yaşlı dolaştı. Sahabe-i kiram her ne kadar en güzelinden yem ve su ikram
etse de hiç birine iltifat etmedi. Peygamberimizin aşkından bir buçuk hafta sonra da öldü.
Develer hakkında
1. Devenin yavrusuna doru veya köşek denir.
2. 5 yaşında olmak şartı ile kurban olarak kesilebilirler.
3. Devenin sayısı beşten az olursa zekât düşmez. Deve sayısı beşe ulaşınca; onun için bir koyun verilir. Aynı şekilde yirmi beşe ulaşıncaya kadar her beşi için bir koyun zekat olarak verilir. Adet yirmi beşe ulaşınca iki yaşına gelmiş bir deve zekat olarak verilir.
4. Develer aşağı yukarı 40-50 derece sıcaklıkta yaklaşık olarak 7 ile 10 gün arasında aç ve susuz kalabilirler.
5. Aç ve susuz kaldıklarında vücut ağırlıklarının yaklaşık olarak 1/5’ini harcayabilirler.
6. İnsan vücudu %13’lük su kaybına kadar tahammül ederken develer % 40 oranındaki su kaybına kadar dayanabilirler.
İki çeşit deve vardır
1. Hecin devesi: Tek hörgüçlüdür. Daha çok Afrika’da yaşar. Açık sarı renktedir. Tüyleri seyrektir.
2. Asya devesi: Çift hörgüçlüdür. Yanı sarı renkte, sık tüylerle kaplıdır. Daha çok Türkistan, Afganistan, Batı Çin Orta Asya ve Orta Doğu ülkelerinde yaşar.