Alternatif tıp konusu Türkiye’nin sağlık tarihi açısından önemli bir konu. Konuyu tenkit edenlerin yanında ciddi anlamda sahiplenenler var. Sağlık Hizmetleri Müdürü Prof. Dr. irfan Şencan’la alternatif tıp tedavileri ve yeni yönetmelik hakkında konuştuk. Ve yakın zamanda alternatif uygulamalar hayata inecek mi, hastanelerde alternatif tıp birimleri kurulacak mı, doktor olmadığı halde elinden gerçekten şifa alınan kişilerin durumu ne olacak, sorularına cevap aradık.
Alternatif, tamamlayıcı, destekleyici. Bu kavramlar arasında anlam kargaşası var mı?
Tıp Fakültesinde eğitimi verilip hastanelerde uygulanan tıbba geleneksel ya da modern tıp deniliyor. “Alternatif tıp” tabiri kültürümüze sonradan gelen fakat manası tıbbın hiçbir yerine uymayan bir kavramdır. Tıbbın bir alternatifi olamayacağı için bu kavram kullanılmamaya başlandı. Biz destekleyici ve tamamlayıcı tıp kavramlarını kullanıyoruz.
Çıkan yönetmelik destekleyici uygulamalara kapısını açarak modern tıbbın içinde olmayanlar tıbba dâhil mi ediliyor?
Modern tıbbı savunanlar da tamamlayıcı tıbbı yok saymıyorlar. Özellikle belirli meslek örgütleri geleneksel tıp “kocakarı” ilacıdır ve bu dini bir yöntemdir, şeklinde söyleyenler var. Bunlar pek çok modern uygulamaya da itiraz ediyorlar. Tamamlayıcı uygulamaların, tamamen modern tıbbın yerine konulması söz konusu değil. Hastalıkların ilerlemesine mani olan “modern tıptaki çarelerin ihmal edilmesi” de söz konusu değil. Hastanelerde yapılmayan destekleyici uygulamaları birtakım şarlatanların elinden alma söz konusu. Bunlara izin
verilmemeli ve gereken önlemler alınmalıdır. Biz de yapılan düzenlemelerde bunu dikkate almaya çalıştık.
İşe yarayıp yaramadığı belli olmayan tedavi yöntemlerini devlet eliyle halka ulaştırmanın mantıklı olmadığını düşünen hekimler var.
Tıp tarihi ile ilgili kitaplardan kaynak olarak faydalandık. Ancak, eski tarihi kitaplardan kaynak vererek uygulama şekilleri ve zamanlarıyla ilgili özel bir madde mevzuatta yok. Ancak bizim yaptığımız çalışmalar bunları kökten inkâr edici olmayıp legal alana çekmeye çalışan bir süreçtir. Biz insanlara mantıklı olmayan geleneksel yöntemleri sunmaya çalışmıyoruz. Eğer zamanla ilgili durumlar bilimsel olarak kanıtlanabilirse elbette ki uygulanabilir.
Bundan sonra süreç nasıl devam edecek?
Mevzuat alanına 15 yöntem seçildi.
Bunlar da 3 kategori yapıldı. Birisi araştırma safhasında olanlar. Araştırma merkezlerinde de üniversitelerin yapacağı iş modern tıptaki gibi araştırma yapmalarıdır. İkincisi; teşekküllü büyük merkezlerde, kamu kurumlarında ve üniversitelerde rutin uygulanabilecek bir alandır. Bir de çok standardize olmuş ve potansiyel yan etki riskinin daha düşük olduğu uygulama metotları var. Onlar da sağlıkçı olmak kaydıyla özelde, devlette ve üniversitede uygulanabilecek yöntemlerdir.
İnsanlar tamamlayıcı ve destekleyici yöntemlerin hangilerinden nasıl istifade edebilecekler?
Bütün hastanelerde geleneksel tıp birimi kurulacak. Hastalar doktorlar tarafından yönlendirilecek veya kendileri de bu birimlere başvurabilecekler. Ama kendileri gittikleri zaman kendi isteklerine göre “Ben kupa tedavisi ya da sülük tedavisi görmek istiyorum.” diyemeyecekler. Oradaki hekimlerin öngördüğü tedavi uygulanacak. Yapılan yeni düzenlemeler ile geleneksel tedavi yöntemlerini illegal yoldan yapanların önü kesilmiş olacak. Sağlıkçı olmayanlar geleneksel tedavi yöntemlerini uygulayamayacaklar ve yapanlara belirli bir ceza uygulanacak.
Tamamlayıcı ya da destekleyici uygulamalardaki ücretlendirme nasıl olacak?
Türkiye’deki ücretlendirme sisteminde bu uygulamaları sosyal güvenlik kurumu karşılamıyor. Ücretlerle ilgili belirlenen bir tarife var. Bu tarife kamu kurumlarına doğrudan uygulanacak. Ama özel sektör farklı bir tarife uygulayabilir. Destekleyici tıp uygulamalarının yaygınlaşmasının sağlık harcamaları alanında çok fazla etki yapacağını
düşünmüyorum. Bu hususta esas olarak dikkat edilmesi gereken nokta harcamalar değil, sağlığın ne oranda korunabileceği hususudur.
Hangi geleneksel tedavi yöntemlerinin daha fazla kabul göreceğini düşünüyorsunuz?
Hangi yöntemlerin daha yaygınlaşacağını elbette ki zaman gösterecek. Akupunktur (ince uçlu iğne batırılarak yapılan tedavi), hirudoterapi (sülük tedavisi), fitoterapi (bitkisel ilaçlar kullanan tedavi), ozon tedavisi gibi 15 farklı tedavi yöntemi var. Bunlardan hangisinin Türkiye şartlarında öne çıkacağını zaman gösterecek.
Bu on beş madde icince Tıbb-ı Nebevî başlığı var mı?
Mevzuata doğrudan Tıbb-ı Nebevî başlığı altında bir başlık koymadık. Çünkü Türkiye’deki mevcut düzen ve bu konu ile ilgili söz söyleyecek insanların hiç bilmedikleri bir alan var. Bu alanın pek çok uygulaması modern tıpta zaten var. Ama Tıbb-ı Nebevî kavramı ile ilgili bilen veya bilmeyen herkesin yorum yapmasını istemediğimiz için sürecin içerisine dâhil etmedik. Konuyu araştırma alanında bıraktık.
Uygulamalar hastanelerde yapılmaya başladığında sizce tablo nasıl olacak?
Muhakkak ki ilk eleştiriler ve tepkiler geleneksel uygulamaları kuralsız bir şekilde yapanlardan gelecektir.
Ancak bu kişilerin arasında gerçekten şifa bulunulan kişilerin durumu ne olacak? Şarlatanların ayrılması söz konusu mu?
Geleneksel tıbbın tarih süzgecinden geçmiş pek çok uygulama 15 başlık altında sisteme dâhil edildi. Bunun haricindekiler zaten güncelliğini sürdürememiş veya ortadan kaybolmuş ya da mekanizması açıklanarak modern tıbbın içerisine konulmuş. Bunun haricinde bahsettiğimiz elinden şifa bulunan kişilerden ziyade maharet, aslında ona inanan insanlarda. Bunun haricinde elinde gerçekten değerli bir şifa yöntemi olan kişiler, uzman araştırmacı kişiler vasıtasıyla sürecin içine dâhil olabilirler.