Bilim adamları yıllarca mantarların bitki mi yoksa hayvan mı olduğunu tartışmıştır. Bazı türlerinin toprakta yaşaması, toprağın altında kök benzeri uzantılara sahip olması ve hücrelerinde hücre duvarının bulunması, mantarların bitkilere benzeyen yönleridir. Hayvana benzeyen yönleri de tüketici olarak beslenmeleri ve hücrelerinde glikojen depolamalarıdır.
Mantarlar, toprağın üstünde sarı, kırmızı, beyaz, kahverengi gibi renklerde görülen küçük canlılardır. Fakat yeraltında bazı mantar türlerinin oluşturdukları uzantılar çok büyük alanları kaplayabilir.
Mantar türlerinin tamamı diğer bitkiler için zararlı değildir. Mikoriza adı verilen mantarlar bitki köklerine yerleşerek uzantıları sayesinde topraktan çeşitli mineralleri ve suyu alarak bitkiye verir; aynı zamanda bitkiden de ihtiyacı olan besini alır.
Gözle göremediğimiz 50 kadar mantar türü de insanlarda cilt ve deri hastalıklarına sebep olmaktadır. Bu mantarlar, dış etkilere karşı dirençlidirler. Her türlü kötü durum karşısında hayatlarını devam ettirebilirler. Temizliğe dikkat etmeyen kişilerin vücuduna yerleşip fırsat bulduklarında tahribata sebep olabilirler.
Günümüzde mantarlardan yararlanılarak antibiyotiklerin, bazı vitaminlerin, kortizon gibi önemli ilaçların, gibberellin gibi hormonların, amilaz gibi enzimlerin üretimi yapılmaktadır.
Mantarlar ekosistemin önemli bir parçasıdır. Tabiattaki organik atıkları, dışkıları, cesetleri yiyerek beslenirler, bu atıkları ayrıştırarak tekrar kullanılabilir hale gelmesini sağlarlar.
Nemli yerlerde yaşarlar
Mantarlar şapka kısmında, tohuma benzeyen, spor adı verilen hücreler üretirler. Sporlarını çevreye su ile dağıtırlar. Bu yüzden mantarlar nemli yerlerde yaşarlar. Çevreye dağıttıkları sporların gelişimi, yeni mantarların meydana gelmesini sağlar.
Dünyanın en büyük canlısı “Bal Mantarları”
Dünyanın en büyük ve yaslı canlısı 3,8 kilometre çapındaki bir alana yayılan bal mantarıdır. ABD’nin Oregon bölgesinde Blue Mountais dağlarında yasayan bu mantarlar, koloni oluştururlar. Bal mantarlarının yeraltında siyah ayakkabı bağına benzeyen uzantıları vardır. Bu uzantılarıyla geniş bir alana yayılıp ağaçlarla beslenen mantarlar, ağaçların kurumasına sebep olur. Kolonideki mantarlar genetik olarak benzer oldukları için birleşerek tek bir gövde oluştururlar. Bu durum bal mantarlarına dünyanın en büyük canlısı olma özelliğini kazandırır. Bu mantarların yaslarının 2000-8000 yıl olduğu tespit edilmiştir.
Bir antibiyotik türü
Mantar türlerinin bazıları bizim tanıdığımız şapkalı mantarlardan farklıdır. Bizler bu mantarları peynir yapmada, ekmek mayalamada kullanırız. Mantar türlerinden biri olan “Penicillium roqueforti”, küflü peynirin meydana gelmesini sağlar. Peynirin içerisinde bulunan penisilin maddesi vücuda zarar veren bakterileri öldüren doğal bir antibiyotiktir.
Karıncayı avlayan mantar
Tropik ormanlarda yaşayan parazit bir mantar türü, “Componotus leonardi” isimli bir karınca türüne ulaştığı zaman karıncanın anormal davranışlar göstermesine, dengesinin bozulmasına sebep olur. Bu durum karınca kolonisinde fark edildiğinde mantar salgını olmaması için diğer karıncalar hasta olanı
yuvadan uzaklaştırırlar. Mantar birkaç gün içinde karıncanın vücudunda gelişir. Karıncanın beynini kontrol altına alan mantar, onu kendisinin yaşaması için nem oranı ve sıcaklığın en uygun olduğu yere doğru sürükler. Karınca bir zombi gibi mantarın büyümesi için nem oranının elverişli olduğu topraktan 25-30
cm yükseklikte ağaç gövdesine tutunarak ölür. Mantar karınca ile beslenip büyüyerek ürettiği sporları çevreye dağıtır.