Kışın soğuk günlerinden sonra meyve ve sebzeye hasret vücutlar yaza çıktıklarında, sabırla ilk ürünlerin koruk olmasını beklerler. Bunlardan biri de dut ağacının koruklarıdır. Koruktan meyveye dönen dut ağacından pekmez yapılır. Dut pekmezinden ise helva. Dut ağacından sadece insanlar faydalanmaz.
İpek böceği de bu ağacın yapraklarından besinini alarak ipek yapar. Uzun bir sabır döneminden sonra da ipekten atlas olur. Bu kadar farklı güzellikleri tek çatı altında insanlara sunan dut ağacı gibi bunu tek satırlık sade bir cümlede ifade eden atalarımız sabrı, özveriyi, engin bir bakış açısını bize vermeyi başarmışlardır.
Meyveli ağaç taşlanır. Ama öyle ağaçlar vardır ki onların meyveleri taşlamakla bitmez. Meyvelere ulaşmak için dallarından ya da köklerinden silkelemek gerekebilir. Birçoklarımız çocukluk yıllarında, bahar aylarının o cıvıltılı günlerinde muhakkak bir dut ağacı serüveni yaşamışızdır. Taşlamışızdır, başına çıkıp sallamışızdır, belki de düşüp bir tarafımızı incitmişizdir. Ama o, meyvesi, yaprağı, odunu, kabuğu ile çocuğundan yaşlısına, börtü böceğinden kurdu kuşuna, her bahar ayında hizmetini kusursuz yapmaya devam etmiştir.
Şehirlerin genişlemesinden midir yoksa hassasiyetin kaybolmasından mıdır bilinmez son yıllarda dutlar ekşimsi kokusu ile mahalle aralarında duyulmaya başlasa da Osmanlı döneminde bu ağaçlar yerleşim yerlerinde pek tercih edilmemiş. Bunun sebebi meyvelerinin sıcak havalarda çevreye verdiği ekşimsi kokusudur. Bu yüzden daha çok bağ bahçe ve dere kenarlarında karşımıza çıkmaktalar. Gözden uzak tutulma özelliğinden olsa gerek, ipek böceği için özel dikim alanları olsa da yurdumuzun kâhir ekseriyesindesahipsiz kalan ağaç türlerinden biridir. Beyazı, siyahı, pekmezi ve yaprağının ayrı ayrı güzellikleri olan dut ağacının.