Yapılan araştırmalara göre ABD’de 100 yıl önce 1.000.000’uncu patente ulaşılmış. Bundan beş sene öncesine kadar toplam 8.000.000 adet patent tescili verilmiş. Türkiye’de ise şimdilik 1.000.000. patente ne zaman ulaşacağımıza dair bir hedef yok. Sadece 8 sene sonrası için yıllık 50.000 patent hedefimiz var. 2013 yılında yapılan başvuru 10.000 adedin üzerinde ama tescillenen patent sayısı sadece 1244. Bu hızla gidersek 1.000.000’uncu patente ne zaman ulaşacağımızı varın siz hesaplayın.
[ Yrd. Doç. Dr. Hasan Cankurt ]
Türkiye’de yeteri kadar beyin gücü var. 100 binden fazla akademik kadroya, her yıl mezun olan 700 binden fazla mühendise ve 76 milyon nüfusa sahibiz. Herkes sadece 1 patent başvurusu yapsa önümüzdeki yıl 1.000.000 adet patent hedefimizi yakalayabiliriz. Asıl problemimiz patent kültürünün olmaması.
Japonya’da çocuklar da dâhil patent başvurusu bolca yapılıyor. Bizde de olması gereken, patent bilincinin oluşturulmasıdır. ilkokuldan yüksek öğretime kadar eğitimin çeşitli basamaklarında patent dersi vermek çözüm olur mu, yoksa icat konusunda kafayı mı değiştirmek gerekir üzerine düşünülmeli.
Dünyada ve Türkiye’deki patent adetlerine ve kültürüne kısa bir giriş yaptıktan sonra isterseniz biraz da patentin ne olduğundan, patent fikrinin nasıl doğduğundan ve patent alım sürecinden bahsedelim.
ÖNCE İCAT SONRA PATENT
Patent ve buluş ya da icat kelimeleri birbirleri ile karıştırılmaktadır. Buluş veya icat yakın anlamlı sözcüklerdir ve bir problemin çözümüne yönelik olan ve piyasada mevcut olmayan yeniliklerdir.
Patent ise ortaya çıkarılan yeniliklerin tescil edilmesidir. Yani belgelenmesi ve belge ile koruma altına alınmasıdır. Patentle haklar korunurken bir taraftan da bilgi diğer kâşiflere açılır. Ancak her yeniliğe patent verilmez.
Örneğin insan sağlığını ilgilendiren cerrahi yöntemler buluş olsa da patent ile korunmaz.
Çünkü insan sağlığı maddi kazançtan daha önemlidir. Patent verilmeyen konulardan bir diğeri ise toplum ahlakına ters düşen buluşlardır.
Örneğin uyuşturucu maddeler ilk defa geliştiriliyor olsalar da bunlar tescillenemez.
TAKLİTLERE KARŞI KORUYUCU: PATENT
insanların bir icat veya diğer bir deyişle buluş yapması için çeşitli şekillerde motive edilmeleri gerekir. 19. yüzyılda patent kavramı ortaya atılmış ve yapılan buluşların tescilleneceği, buluş sahibinin 20 yıl boyunca buluşunu koruyabileceği bildirilmiştir. Bu sayede insanlar yaptıkları icatlar konusunda tek hak sahibi olacak ve oluşabilecek maddi hakları tek başlarına kullanacaklardı. Aksi takdirde buluşu yapan kişiye patent verilmemesi halinde yapılan icat kısa süre içerisinde taklit edilecek ve buluşu yapan kişi maddi bir kazanç elde edemeden ortaya çıkacak yeni rakiplerden dolayı bu fırsatı kaçıracaktır. işte bu sebeplerden dolayı patent tescili başlatılmıştır.
Osmanlı Devleti uluslar arası patent anlaşmalarını tanıyan ilk ülkelerdendir. Özellikle ikinci Abdülhamid Han’ın mucitlere karşı alakası arşiv belgelerinde bolca yer almaktadır. Bir tarafta Kuzey Amerika’lı Doktor Donberg’in gönderdiği, yazdığı mektupta bahsettiği şifreli yazı icadı beşinci dereceden mecidiye nişanı ile ödüllendirilmiş. Diğer taraftan Sakız Mevlevîhânesi Postnişi (şeyhi) İsmail Efendi su kuvvetiyle hareket eden bir makine icat ettiğini bildirdiğinde Nâfia Nâzırlığı’ndan berat (patent) verilmiş her türlü ilmi kolaylık sağlanması için valilere emir verilmiştir.
Günümüzde Türkiye’de patent verme yetkisi Türk Patent Enstitüsü’ndedir. Pek çok kişinin zannettiğinin aksine başvurular ve tescil noter kanalı ile değildir. Patent başvuruları Türk Patent Enstitüsü’ne yapılır. Patent dosyası hazırlamak ayrı bir bilgi ve beceri ister. Birkaç günlük bilgi araştırması ile kendi başvurunuzu hazırlayabileceğiniz gibi bu işi yapan patent vekillerine de patent dosyanızı hazırlatabilirsiniz.
PATENT DOSYASI NASIL HAZIRLANIR?
Patent dosyasında, patent başvuru ücretinin (bu yıl her bir patent için 35 TL’dir) yatırıldığına dair dekont, başvuru dilekçe: tarifname, talepler, özet ve varsa resimler bulunur. Tarifname buluşun detaylı olarak anlatıldığı kısımdır. Tarifname, buluşun ilgili olduğu teknik saha, tekniğin bilinen durumu, buluşun çözümünü amaçladığı teknik problemler, buluşun açıklaması ve sanayiye uygulanma biçimi konularını kapsar. Taleplerde ise buluşun korunması istenilen özellikleri anlatılır.
Özet kısmında buluş 5-6 cümle ile özetlenir. Eğer buluş bir makine veya benzeri bir alet ise iki boyutlu çizim yapılarak parçalar numaralandırılır ve dosyaya resimler kısmı olarak eklenir. Hazırlanan dosya Türk Patent Enstitüsü’ne gönderilir. Burada evraklar geliş dakikası dâhil kayda alınır.
Evraklarınız Türk Patent Enstitüsü’ne ulaşır ulaşmaz patentiniz koruma altına alınır. Bu saatten sonra buluşunuzu üçüncü kişiler ile paylaşabilir hatta ticari olarak satabilirsiniz. Ancak başvurunuzun tescillenmeme ihtimalini de göz önüne almalısınız.
Çünkü başvuruların ortalama üçte ikisi tescillenmez. Bunun sebebi yanlış hazırlanmış dosya veya daha önceden tescillenmiş buluşların başkaları tarafından ilk defa bulunuyormuş gibi yeniden başvuru yapılmasıdır.
PATENT KOLAY KAZANMA YÖNTEMİ OLABİLİR Mİ?
Kısaca patent sürecinden bahsettikten sonra (kısaca diyorum çünkü patent konusu bir dönem ders olarak okutulacak kadar teferruatlıdır) birkaç örnek ile patentin öneminden bahsedelim. Mesela; bir ev hanımı şalgam içerken aklına bu şalgam suyunu kıvamlandırarak ketçap haline getirmek gelsin. Bu buluşu için patent başvurusunu yapsın ve tescillesin. Sonrasında bunu üretmesi için büyük bir şalgam suyu veya ketçap üreticisi ile anlaşma yapsın. Türkiye’de yılda 50.000 tondan daha fazla ketçap üretilmektedir. Bunun sadece beşte biri kadar şalgam ketçapı satılsa ve kg başına 5 kuruş patent hakkı alınsa bu buluşu yapan ev hanımının aylık geliri 41.600 TL olmaktadır. Bir örnek daha verelim.
Yine bir ev hanımı evde tavada kızarttığı hellim peynirinin tavuk eti gibi döner yapılabileceğini düşünmüş olsun. Evet, peynir döneri! Bunun ne faydası olur demeyin. Çünkü tavuk ve et döner ile ilgili pek çok skandal haberler duyuyoruz. Peynir döneri, pek çok kişiye hitap edecektir. Mesela vejetaryenler, helal gıda arayışında olanlar, domuz eti şüphesinden uzak durmak isteyenler, kahvaltıda da yiyebilecek bir döner arayışında olanlar… Gelelim ticari getirisine. Türkiye’de üretilen dönerlerin onda biri kadar peynir döneri üretmek için günde 1000 ton süt gereklidir. Bu da günlük 100 ton peynir döneri eder. 1 kg peynir döneri için üreticiden 5 kuruş patent hakkı alınsa buluşu yapan ev hanımının günlük geliri 5.000 aylık geliri ise 150.000 TL olmaktadır.
Burada ev hanımı vurgusunu bilinçli olarak yapıyorum. Aslında verdiğim her iki örnek de ev hanımları tarafından da bulunabilecek buluşlar idi. Yani herkes maddi sermayesini kullanarak fabrika kurmak yerine fikir sermayesini kullanarak fabrika kurmadan zengin olabilir. Ama hemen heyecanlanmayın. Bu verdiğim örnekleri ben sizden önce keşfettim ve patent başvurularını da yaptım. Sıra sizde. Unutmayın, hepimizin içinde bir mucit var!