Nisan ayı geldiğinde yaklaşık 30 bin arı, 1 kilogram bal elde etmek için, 20 milyon çiçekten nektar toplamaya dağlara ovalara çıkarlar. Bal mevsiminin başladığı mart ve nisan ayından, bal sağımının yapılacağı ağustos-eylül aylarına kadar sadece arılar çalışır, insanlar işin içerisinde yoktur. Zor ama bir o kadar da sağlık ve şifa getiren bu emeğe ve sürece saygı göstermek gerekir.
Beyazıt-ı Bestâmi Hazretleri ile aynı dönemde yaşayan “Bal ve Bal Arısı” kitabının müellifi Ebu Hanife Dineveri o devirlerde kaliteli balı anlatırken “O kadar beyaz ki, sanki bir gölde biriken su rengini andıran yüksek kesimlerin balı gibidir.” der. Müellif bu cümleleri yazarken tarihi Borçka Köprüsü üzerinden, şehrin kuzeyinde Borçka Barajı ve arkada yükselen Zorlu Yaylası, karşısında arıcılık için son derece müsait Balcı Vadisi, onunda batısında yöresel balları ile meşhur Maçahel olarak bilinen Camili’ye gelse doğrudan buraya göre tarif ederdi herhalde.
Karadeniz sahilinde Hopa’dan ayrılıp vadi boylarında kıvrım kıvrım akan derelere emsal kıvrımlıkta yollardan geçerek Artvin’in Çoruh Nehri kenarında doğal görünümü ile insanı etkileyen Borçka’ya vardığınızda, arıların neden bu bölgelerde güzel bal yaptıklarını anlayabilirsiniz.
Bölgede babadan ve deden balcı Ahmet Aydın bize yüksek kesimlerde kestane balı için elzem kestane ağaçlarını gösteriyor. Kestane ağaçları orman içinde sarıya yakın renkteki çiçekleri ile diğer ağaçlardan ayrılmış. Ahmet Beyin anlattığına göre kestane balının 20-25 gün içinde arılar tarafından kovana taşınması gerekiyormuş. Şayet şartlar yerinde olmazsa o yıl verim alınamıyormuş. “Arı bal yapıyor, siz sadece satıyorsunuz, neden bu kadar pahalı?”, diye sorduğumuzda, Ahmet Bey konuyu hemen özetliyor.
“Çünkü kestane balı üretimi yaklaşık bir aylık bir zaman diliminde gerçekleşiyor. Bu bir aylık zaman diliminde verimli bir üretim için hava şartlarının ne çok yağışlı nede çok kurak olması gerekiyor. Aksi halde ya yağıştan kestane çiçeğinin nektarı yıkanıyor veya kuraktan çiçek ballanmadan soluyor. Kestane balı üretim sezonunun kısa ve zorlu olması üretimindeki rekoltenin düşüklüğüne sebep oluyor. Bunlar göz önüne alırsa fiyatların yüksek olması herhalde daha iyi anlaşılır.” Kısaca bu emek, bu fiyatı hak ediyor, diyor. Gerçekten öyle mi, biraz daha konuya odaklanıyoruz.
Bu emek bu fiyatı hak eder mi?
Artvin, Rize ve Çanakkale bölgelerinde faaliyet yürüten amatör ve profesyonel arıcılarla yaptığımız görüşmelerde iş muhakkak balın fiyatı konusuna geliyor. Ucuz bal satanlar olduğu halde siz neden bu kadar pahalı satıyorsunuz, dediğimizde anlatılanlar hep aynı. Ya bölge Macahel, Anzer, Yüksekova, Muş gibi kendine özel bir konumda ve burandan çıkan balın kilosu belli. Çünkü bu ballara bütün Türkiye değil Dünya talip oluyor. Bu yüzden yörenin özelliği ile markalaşan yerlerin balları astronomik rakamlara satılıyor. Ya da arıcılar inisiyatif alarak müşterilerini doğallığa, hile olmadığına ve kalitenin çok yüksek olduğuna ikna ediyorlar.
Elbette 500 gram ham nektar, 900 bin arı tarafından bir gün boyunca ancak toplanabiliyor. Toplanan nektarında ancak bir kısmı bala çevrilebiliyor. Çok çalışıp bu önemli ve sağlıklı bal mucizesini bizler için üreten arıların emeği, söylenilen rakamların çok üzerini hak ediyor. Ancak fiyatlandırılan, arıların emeğinin değil de arıcıların emeği olmamalı mı diyoruz, cevap yine bir balcıdan geliyor.
Apiterapi merkezlerinde kullanılan arı ve balın beş mucize özelliği
- Bir ya da birden fazla arı ürünü kullanılarak hastalık önlemek için kurulan merkezlere apiterapi merkezi deniliyor. Bu merkezlerde bal, polen, arı sütü, propolis ve arı zehri tedavi için kullanılıyor. Özellikle balda bilinen antibakteriyal faktörler arılar tarafından bala eklenen defensin-1 proteinden kaynaklandığı tespit edildi.
- Balın hastalıkları önleyen etkili bir besin olmasının sebepleri arasında içindeki antioksidan özelliğe sahip polifenollerin önemli rolü olduğu tespit edildi.
- Bitkilerin kendini korumak için salgıladığı reçine arılar tarafından toplanır ve yavrular, ana arı, bütün kovan bununla temizlenir. Propolis denen bu arı ürününün iltihap önleyici, karaciğer koruyucu ve antimiktobiyal özelliği vardır.
- Arı zehrinin faydaları konusunda 1700 den fazla akademik yayın yapılmıştır. En yaygın faydası bağışıklık sistemini uyarmak için kullanılan kortizon görevini yan etkisiz bir şekilde yapmasıdır. Doku yıkımına karşı tedavi edici özelliği vardır. Arı zehrinin %50’sini oluşturan melittin maddesi HİV virüsünü önleyebilecek en önemli madde olarak değerlendirilmektedir.
- Arı ürünleri arasında besin maddelerince en zengin olan arı sütüdür. Ana arı ve genç larvaların beslenmesi için kovanda yapılan bu madde vücudun sağlıklı ve dinç olmasında, hücre yenilenmesinde etkilidir.
Emekli olmadan önce amatör arıcılık yapan, emekli olduktan sonra işe profesyonel olarak bu işe sarılan Artvin Arı Yetiştiriciliği Birliği Başkan Yardımcısı Halil Demirel, baldaki arıcıların emeğini şöyle anlatıyor: “Bir kişi bütün şartları göz önüne alarak ancak 70-80 kovan arıya bakabilir. Her kovan yılına göre değişse de 15-25 kg arası bal verir. Arıcı her yıl aynı kalitede ve miktarda ürün alamaz. Bunun haricinde bir kişi iyi bir arıcının yanında iki üç yıl içinde arıcı olabilir. ” ,
Arının emeği ile arıcıların emeğini gördükten sonra, biz bunu nasıl fiyatlandırabiliriz sorusu akıllara geliyor. Ancak bu soru eksik. Doğrusu, hangi balı nasıl fiyatlandırabiliriz, şifa için mi gıda için mi bal alıyoruz, soruları olmalı.
Şifa ya da gıda arasında bir tercih yapmak
Bal, insan bedeni tarafından mükemmel şekilde sindirilen bir besin. Ancak bal satın alırken daha ilk başta bir şeyi kabul etmek gerekiyor. O da doğal ve hiç hile karışmayan balların arasında da farkın olduğu. Hacettepe Üniversitesi Arı Araştırmaları (HARÜM) Başkanı Dr. Kadriye Sorkun ve ekibinin yaptığı tespitlerde piyasada bulunabilecek ballar 5 grupta toplanıyor.
Yukarıdan aşağıya bunları sıralamak zor, çünkü tercihler kültürlere göre değişebiliyor. Yine de en tepede yöresel, zengin florası ile arıları besleyen ve zirai ilaçlar konusunda arındırılmış bölgelerden elde edilen ballar geliyor. Bunun bir altında kestane balı, çiçek balı gibi aynı tür çiçekten elde edilen ballar var. Üçüncü sırada ise ayçiçeğinden ve çam ormanlarından elde edilen ballar geliyor. Başı çeken bu üç grubun ortak özelliği aynı koloniden elde edilen balların aynı kavanozlara konulması.
Balın 20-100 tl arasındaki fiyatını etkileyen sebepler:
- Yöresel balın az, talebin fazla olması.
- Bölgenin kendini yurt içi, yurt dışı pazara reklam ederek talebi arttırması.
- Satıcının inisiyatif alarak fiyatı yükseltmesi.
Dördüncü grupta ise birbirleri ile karıştırılarak kavanozlanıp satılan ballar var. Son grubu ise işin içine hile ve tağşiş karıştırılan ballar oluşturuyor. Tabi bunların her biri kendi aralarında da yeniden gruplanabiliyor.
Hileli ballar bir tarafa bırakılırsa doğallık, şifa ve fiyat üçlüsünde şifa ya da gıda arasında bir tercih yapmak gerekiyor. Gördüğümüz kadarı ile arıcılık ile uğraşan kişiler, sofralarına çıkarttıkları balların haricinde bir de hastalarına ve misafirlerine uygun şartlarda sakladıkları daha özel kavanozları var. Bu usul örnek alınabilecek bir bal politikası olabilir.
Arı hileyi kaldırmıyor ama bala çok rahat hile karıştırılıyor
Bal satın alma politikamızı oluşturduk. Şimdi asıl problemi çözmeye geldi. Bal kültürüne başlangıç seviyesinde bir insan olarak kahvaltı sofralarımıza içinde hile olmayan balı nasıl anlarız? Çünkü ilk aşama bu.
Sahte bal hususunda çok şey söyleniyor, biz de bunlardan önemli gördüklerimizi yazacağız. Ancak ikisi bizim dikkatimizi çekti. İlki arıcılık hususunda akademik çalışmanın yanında kendisi de arıcı olan Prof. Dr. Türker Savaş’ın şu tespiti: “Küçük üreticiler hileye başvurmazlar.” Röportajın detaylarını ilerleyen sayfalarda okuyabilirsiniz ancak büyük bal üreticilerini yakından tanıyan, kendisi de bal seçimini küçük üreticiden yana kullanan bir akademisyenin bu sözü önemli. Zaten bu, bal tercihini aynı koloniden hatta aynı kovandan yana yapmaya çalışan görüşle de birleşiyor.
Baldaki hile konusunda dikkatimizi çeken ikinci yer ise Tema Vakfı’nın “Türkiye’deki Arıcılığın Tehlikeleri” adlı kitapta yaptıkları tespitler oldu. “Pancar şekeri ile bal üretimi Türkiye’de olduğu gibi başka ülkelerde de yaygındır. İthal ballar vitrinlerdedir. Nasıl üretildikleri bilinmeyen ancak dünya piyasasında yaklaşık 2 dolar olan bu ballar alıcıya en az 10 dolara satılmaktadır. Şekerli besleme ile üretilen ballara arılar vücut enzimlerini de kattığından bu sahtecilik klasik analizlerle kolay anlaşılamamaktadır. Bu eksikliğin üreticiler tarafından fark edilmesi ile tahşiş artmıştır. Üreticiler son yıllarda sakarozun yerine daha ucuz olan ticari glikoza ve früktoza yönelmişlerdir.”
Hileli bal tespit edilebilir mi?
Yılların arıcısı Özdemir Özmacera Bey’in anlattığına göre arılar gerçekten hile kaldırmıyorlar. Her türlü şeker şerbeti verilen arılar buna daha fazla dayanamayıp ölüyorlar. Hatta öyle ki özellikle işçi ve ana arı ölümleri arıcılığın en büyük problemi oluyor.
Bu işe çok hile karıştığını arıcılar da kabul ediyorlar ve onlara göre hileyi anlamak gerçekten çok zor. Hiç arının görmediği ballar ile endüstrinin girdiği ballarda klasik hile dedektifliği işe yaramıyor. En iyisi güvenilir bir arıcı bulup sürekli ondan alış veriş yapmak. Ancak burada arıcının kendi hasadını bitirdikten sonra komşularından ürün alarak satabileceğini de unutmamak gerekiyor.
Bunlar sahte bal olmayabilir
- Balın kendine mahsus aromatik kokusu ilk sağım döneminde en yüksek seviyededir. Bekledikçe bu koku azalır.
- Petek ballarda her zaman polen olmayabilir. Çünkü polenler, polen tuzağı ile alınmış olabilir.
- Bu yıl bal aldığınız kişinin bir yıl sonra aldığınız balı aynı kıvamda olmayabilir. Çünkü her yıl aynı kovandan aynı kalitede, aromada bal çıkmayabilir.
Arıcıların ısrarımıza dayanamayıp söyledikleri, kötü bal için birkaç püf noktayı sizinle paylaşacağız ancak burada piyasada satılan balları bilmek gerekiyor. Böylece üzerinde konuştuğumuz bal türünü bilelim. Piyasada mısır ve şeker şurubuna bal enzimi karıştırılarak, arısız “yapay bal” satılabiliyor. Bir de bazı arıcılar kovandan 20 kg değil de 80 kg bal almak için arıların bal ürettiği mevsimde onlara şeker şurubu veriyorlar. Bu bal “şekerli bal” oluyor. Üçüncüsü ise gerçek bala sahte bal karıştırılarak “tağşiş” yapılabiliyor.
Arıcıların bize söylediği de burada anlaşılabiliyor. Onlar biz şekerli balın nasıl anlaşılabileceğini size söyleyebiliriz. Diğerleri bizi de aşıyor, diyorlar. Onların anlattığına göre bir kere bal akıcı kıvamda olmalıdır. Bal döküldüğünde hemen düşüyorsa ya da çekildiğinde hemen kopuyorsa o kötü baldır. Sahte bal kaşıkla alındığında kesik kesik akıyor. Hakiki bal yanmıyor, sahte bal ise çakmak ya da kibrit tutulduğunda şekerin yanması gibi çıtır çıtır yanıyor.
Baldaki hile nasıl anlaşılır?
- Bal akıcı kıvamdadır. Sahte bal kaşıkla alındığında kesik kesik akar.
- Hakiki bal yanmaz. Sahte bal ise çakmak ya da kibrit tutulduğunda şekerin yanması gibi çıtır çıtır yanar.
- Hakiki bal soğuk suya atıldığında parçalanmadan hemen dibe batar. Sahte bal ise çözülerek dibe iner.
- Saf çiçek balı mı yoksa karışık bal mı olduğunu anlamak için, bir kaşık bal az miktar suda eritilerek üzerine saf alkol damlatılır. Saf çiçek balında bulanıklık oluşmaz, karışık balda ise yumurta akı kıvamında, beyaz tortular oluşur.
Hakiki bal soğuk suya atıldığında parçalanmadan hemen dibe batıyor. Sahte bal ise çözülerek dibe iniyor. Balı sıcak suya koyduğunuzda ise iyi bal hemen dağılmıyor. Ayrıca doğal balın kendine has aroması ve kokusu var.
Saf çiçek balı mı yoksa karışık bal mı olduğunu anlamak için, bir kaşık bal az miktar suda eritilerek üzerine saf alkol damlatılıyor. Saf çiçek balında bulanıklık oluşmuyor, karışık balda ise yumurta akı kıvamında, beyaz tortular oluşuyor.
Çare amatör arıcılığa başlamak mı?
Toprağa bağlı olmadan yapılabilecek bir tarım faaliyeti olan arıcılık, belli bir orana kadar yapıldığında aslında göründüğü kadar zor değil. Arı deniz seviyesinde, yaylada bitkinin ve çiçeğin olduğu her yerde balını yapabiliyor. Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman ve Yavuz Sultan Süleyman devirlerinde çıkartılan arıcılığa ait nizamnameler var. Dolayısıyla asırlardır özelikle de kırsal kesimde yaşayan insanlarımız, balı ilaç ve şifa kaynağı olarak görüyor ve arıcılığı rahatlıkla Türkiye’nin her yerinde yapabiliyorlar.
Günümüzde üç tip arıcılık yapılıyor. Bunlar hobi, amatör ve profesyonel arıcılıklar. Ortalama 10-15 kovan ile kendi ve akrabalarının ihtiyaçlarını karşılamak için yapılan arıcılığa, bir nevi boş zaman meşguliyeti olarak yapılan bu işe hobi arıcılık deniliyor. Bu tip arıcılar babadan dededen görerek yapıyorlar ya da merak salıp bir arıcıdan 2-3 yıl destek alarak koloni oluşturuyorlar. Ve genelde kendi muhitlerinin bitki florası ile yetiniyorlar.
Hobi arıcılığın bir üst seviyesinde amatör arıcılıkta ise boş zaman uğraşının üzerinde bir ek iş mantığı var. Bunlar zamanla kolonilerini büyüterek memnun edebilecekleri bir müşteri potansiyeline ulaşıyorlar. Amatör arıcılar 30-40 kovana kadar ulaşabiliyorlar. Bunların en büyük problemleri iyi geçmeyen zamanda bal üretmek ve üretimi sürdürmek zorunda olmaları. Çünkü, ballarını çiftlik satışı üzerinden yapan bu arıcıların, artık bilgilendirici müşteri sohbetleri yapabilmeleri gerekiyor.
Arıcılardan Size 3 Önemli Not Var:
- Dünyanın hiçbir ülkesinde olmayan ve sadece Türkiye’ye mahsus olan petekli bal tüketimi ile daha büyük bir risk yaşanmaktadır. Maalesef naftalin kalıntısız ve parafin katkısız temel petek neredeyse bulunmamaktadır. Bu naftalinli ve parafinli temel petekler balla yenilmektedir. Naftalin de parafinde petrol ürünüdür ve kanserojendirler. Petekli bal yeme alışkanlığı olanların tüketicilere temel petekleri yemeden bal yemelerini tavsiye ediyoruz.
- Ayçiçeğinde hiç döllenmeyen tarlalardaki verime göre, arılarla yeterli döllenen tarlalardaki verimin beş kat arttığı görülebiliyor. Bu yüzden çiftçiler arıcılara zorluk çıkarmayı bırakmalılar. Avrupa’da olduğu gibi teşvik etmeliler.
- Hileli ucuz ve sahte bal sizin kadar bizim de problemimiz onların reklam ve satışlarına beraber müdahale edelim.
Profesyonel arıcılar ise bir arıcılık birliğine üye olarak faaliyet yürütüyorlar. Yazları ve kışları ayrı yerler tutuyorlar. Dolum atölyeleri kurup müşterilerine mağazalarından ulaşıyorlar. Bal üretemediklerinde ya da fazla müşteri bulduklarında farklı kişilerden bal alıyorlar. Bazen de yurt dışından bal ithal edebiliyorlar. Markalarını oluşturduklarından yurt dışına da bal ihraç edebiliyorlar.
Görebildiğimiz kadarı ile arıcılıkla hobi ve amatör olarak uğraşan arıcılar arıya şeker yedirebiliyorlar ama bu da zaten anlaşılabiliyor. Hile ve tağşiş için uzman eleman ve atölye gerekiyor. Her ne olursa olsun arı duru bal bulmak kolay değil. Hobi arıcılığa başlayanlar bu açıdan önemli. Onları teşvik etmek ve hileye bulaşmamaları için yardımcı olmak gerekiyor.
Arılar Nasıl Bal Yapar?
Balarıları 450 gr bal yapmak için 2 milyondan fazla çiçekten nektar alır. Uzun dilleri ile topladıkları nektarı karınlarında tutarlar. Balarıları kovana döndüklerinde topladıkları nektarı diğer işçi arılara aktarır. İşçi arılar balarılarının karınlarındaki nektarı ağızlarıyla emer. Bu arılar nektarı yarım saat boyunca çiğner. Bu süre içinde enzimler nektarın içindeki şekeri basit şekere dönüştürür. Bu aşamadan sonra arılar, kanatlarını yelpaze gibi kullanarak, nektarın içerdiği suyu buharlaştırıp peteklerdeki nektarı daha koyu kıvamlı şurup haline dönüştürür. Bal kıvama geldiğinde arılar petekte bulunan sanat eseri altıgen hücreleri balmumu ile kapatır. Bal yenilene kadar burada uzun bir süre saklanır. O halde arıların balı nasıl yaptığını, arıların çiçeklerin nektarlarını, bitkilerin veya bitkiler üzerinde yaşayan bazı canlıların salgılarını topladıktan sonra, kendilerine özgü maddelerle karıştırıp değişime uğrattığı ve peteklere depoladıkları tatlı madde olarak özetleyebiliriz.