Genç Hayat

Vazgeçmek, Hayata Mağlup Olmaktır

Değerli Genç

Turgut, on sekiz yaşına basmıştı. Artık kendisine göre bir meslek arayıp bulması gerekiyordu. Bir gün kendi kendine: “Ben bahçıvan olmak isterim. Dünyada yeşillikler ve çiçekler arasında yaşamaktan daha tatlı ne tasavvur edilebilir ki?” dedi.

Bunun üzerine bahçıvanın yanında bir müddet çalıştı. Eve döndüğü zaman annesine, sürekli eğilmek mecburiyetinde kaldığından, toprak üstünde çalışmak için bu mecburiyete katlanmak gerektiğinden yakındı. Bel kemiği ve dizleri ağrıyordu. Artık bahçıvanlık yapmayacaktı.

Turgut, avcı olma hevesine kapıldı. Ne de zevkli bir hayattır, yeşil gölgeli ağaçlar arasında bir av arkasında dolaşmak… Fakat tekrar evine girmekte gecikmedi. Sabahın bazen buz gibi bazen de serin ve hapşırtıcı havasına tahammül etmek kabil olmadığından bahsetti.

Artık balıkçı olacaktı. Kendi kendine, “Hafif bir sandalda saf ve küçük dalgalı suların üstünde dolaşmak; ne koşmak ne de saatlerce eğilmek… Sadece balıklarla dolu ağı çekivermek…” diyordu. Çok geçmeden bunun da tadını aldı. “Bu, can sıkıcı bir sanat. Her gün sabahtan akşama kadar su üstünde kalmak pek zor.” dedi.
Nihayet aşçı olmaya karar verdi. “Bahçıvan, avcı, balıkçı, herkes çalışmalarının mahsulünü bu adama getirmeye mecburdur. Öyleyse aşçının hissesinde iyi parçalar hiç eksik olmuyor.” diye düşündü. Fakat aşçılığı yapmaya başladığının daha üçüncü günü eve şikayet etmeye geldi. Annesine: “Ah pek iyi olurdu, ama ateş olmasaydı… İnsan sıcak ocağın karşısında kendi kendine kebap oluyor.” dedi.

Babası, Turgut’a beşinci kez olmak üzere sanat intihabına müsaade etmedi ve şiddetli bir sesle: “Her sanatın zorluklarına tahammül etmeye alışmadıktan sonra, mutlu olmak mümkün değildir. Şu dört esas; toprak, hava, su ve ateşin bazen gösterdikleri bu gibi zorluklar karşısında vazgeçmek, adam olmamak ve hayata mağlup olmak demektir. Öyleyse hiç şüphe yoktur ki bu gibi kimselere yaşamak için hak verilmez. Sen, serbestâne seçtiğin herhangi bir sanatta karşılaştığın acılara tahammül etmesini bilseydin, günün birinde onlara alışmış olacağın için kendilerini bir hoşluk diye telakki ederdin.” dedi.

Turgut, babasının nasihatlerini can kulağıyla dinledi ve güzel bir işe girdi. Artık o zamandan beri, kendi işinden şikayet eden kimselere: “Arkadaşlarım, ben tecrübe ettim. Ne olduğunu biliyorum. Öyleyse şu dört satırı dinleyin.” derdi:

Allah sana ne verdiyse kabul et;
Çalış, yıpran, zorluklara göğüs ger,
Her sanatın bir zevki var elbet
Bu zevk sana bir saadet bahşeder.
(Çocuk Dünyası, 8 Mayıs 1330)

Değerli Tavsiye
Ey genç, sana verilen nasihatleri dinle ve yerine getir. Bir maksada ulaşmak için karşına çıkan engel ve sıkıntılara sabır göster ki sonunda muradına eresin.

 

Kelime Hazinesi
Tasavvur: Düşünme, hayal etme
Kabil: Mümkün Mahsul: Elde edilen şey, ürün Sanat: Meslek, zanaat
İntihap: Seçmek, beğenmek
Mağlup: Yenilmiş, yenik
Serbestâne: Serbestçe
Telakki: Anlayış, görüş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu