Bir Hasat Yarışı ve Seferberliği İmece Usulü
Bir zamanlar İMECE ile savaş meydanlarında cesaret ile mücadele eden yiğitlerimiz, kahramanlık hayallerimizi süsleyen hikayelerin mimarı idiler. Vakit öyle vakit oldu ki el birliği ile yapılan hasatlarla gelecekte atalarımız birer kahraman edasında anlatılacaktır. İmece usulü, birlikte hareket etmenin bereketini ortaya koyan bir misal olarak hatırlanacak.
Gün doğmadan kalkılır. Seher vaktinin serinliğinde yüzler ayazda kalmış su ile yıkanır. Günün bereketi üzerine çekilmeye çalışılır. Köyde alabildiğince herkes işinin peşine düşer. Bütün aile beşikte bebeğinden, eşikteki ihtiyara ayaktadır. Çünkü imece günü gelmiş çatmıştır. Sanırsın ki olağanüstü hal vardır. Nasıl olmasın mevsim hasat mevsimidir, yazdır. Ekilen buğdaylar sarı sıcakta sararmış, başaklar tevazu misali boyun bükmüştür. Ellikler belde, oraklar omuzda, işleyen demir ışıldar sözü, söylenmektedir. Anadolu topraklarında imece organizasyonu, bir saat gibi tıkır tıkır işlemeye başlar. İşte imece usulünün organize oluşu ve tatbikatı:
AŞÇILAR
Traktörün, biçerdöverlerin ve patozların nadir olduğu zamanlardır. Eşek ve atlar yükün altına bütün bedenlerini koymuştur. Heybelerde türlü yiyecekler, büyük kap ve kazanlar, ağzına kadar su dolu büyük termoslar yüktedir. Evin genç kızı yada annesi, akrabadan bir kadın ise aşçı olmak için yükün arkasında ilerler. Ne pişirilecekse imece sahibi tarafından önceden alınmıştır. Kuşluk kahvaltısı, öğle ve ikindi yemeğini yapmakla mükelleftir. Kuşluk kahvaltısında saclar kurulur, bazlamalar atılır. Sabah saat 9-10 civarı ilk yemek verilir. Çay olmazsa olmazıdır. Öğle yemeği saat 2, ikindi ise 5 gibidir. Evin küçüğü ise ekincilere su dağıtımını üslenir.
ELCİLER
Erkekler erkenden yola düşmüştür bile. Çiy kurumadan ellik ve orağını alan ekin tarlasının yolunu tutmuştur. Arpa buğday fark etmez, nihayetinde derilecektir. Usül uygulanmaya başlar. İmece, ammace kelimesinden muharreftir, kamuca herkes tarafından demektir. Kişiden çok takım ruhu ve uyumu mühimdir. Zira iyi bir ayar yakalanabilirse ekin derenler yorulmak nedir bilmezler. Her neyse, ekin tarlasına ilk gelene ‘elci’ derler. Elci, sonraki gelenlere ekinleri dererek yol açar, yönlendirme yapar. Artık onu biri geçmez ise akşama kadar elci odur. Bazen de gün boyu elciliği almak için yarışlar olduğu da vakidir. Elcinin hızı bu sebepten her zaman önemlidir. Derilme hızı, ekinin bitmesi onun temposuna bağlıdır. Bazen sonra gelen daha hızlı ise elciyi geçebilir. Genel temayül yaşça ve usta sayılanı geçmeye çalışmamaktadır. Zira iyi bir elçi ise akşama kadar seni uğraştırıp durur. Pestilini çıkarabilir. Ev sahibi hiçbir zaman kendi ekinin elcisi olamaz.
Elci herkes olamaz, çünkü ekinin bütün zaman yönetimi onun üzerindedir. Yemek vakitlerinin tayini, molalar ve ekinin bitme durumunu tamamen ona bağlıdır. En ilginci eğer kendinden habersiz ve istenilen alan derilmezse, çok defa yemek tenceresini rehin aldığı ve de alana dönülmez ise döktüğü vakidir.
KEŞŞİKLER
Keşik; Moğolca’da sıra, nöbet manasındadır. Anadolu ağzında genellikle bir işte ona yardımcı olma ve aynı iş için onu çağırmaktır, keşşik diye söylenir. Ekin zamanı her gün çağrılan yere gidilir. Buna keşik verme denilir. Ev sahibini kendi imecesine çağırmasına ise keşşik alma denir. Buradaki usul, yardıma gittiğin yerden kişinin ayarında birisinin gelmesidir. Bazen keşşik’e giderken ‘Sizden bu kişi gelirse size keşşik vereceğim’ denir. Zira kendi ustalık seviyesinden keşşik gönderenler de olmuştur. Böyle yapanlara gelecek sene keşşik verilmez, keşşiğe gidilmez. Keşşikler birer birer ekine gelmeye başlar. 7- 11 arası bir imece için istenilen sayıdır. Aile efradı ile sayı daha da fazlalaşabilir. Sabah serinliğinde saat dokuza kadar imece ekibi şekillenir. En son gelene de kuyruk denir.
KUYRUK
Kuyruk, genelde geç kalana denir. Geç kalana, akşama kadar çekmesi için verilmiş bir nevi cezadır bu. Ancak ekin dermeyi fazla bilmeyenlere, yavaş derenlere de söylenir. Kuyruk ekinin en son kısmındadır. Kendinden öncekini geçmesi için daha hızlı dermesi gerekmektedir. Ancak bir önceki onu geçmemesi için daha da hızlı derer. Ve böylece tempo, elci ile kuyruk arasındaki hıza endekslenir. İmecenin saat 7 gibi başladığı düşünülürse keşşik bir saatten fazla geç gelmiş ise imecedeki herkes ona tavır alır ve kuyrukta kalması alenen istenir.
ÖKLEMECİLER
Elci ve kuyruk arasında kalanlar tempoya göre hızlanırlar. Bazen kendi içlerinde yarışa girdikleri olur. Buna ‘birbirini öklemek’ denir. Öklemek, bir hayvanı gün içerisinde karnı doyacak şekilde bir alana iple bağlamak demektir. İmecedeki manası ise o alan içerisinde kişinin dereceği miktarı çevreleyecek şekilde ekine yön vermektir. Öklenen kişi o alanı dermek zorundadır. Dermeden başka bir taraftan başlar ise, hile yapmış olur. Eğer öklenen alan büyük ise imece sahibi bu kişilerin imdadına koşar.
KELLECİLER
Kelle, başağın deste içinde olana değil de yere düşenine denir. Kelle düşürmeden ekin dermek bir ustalık işidir. Arpa fazla kavruk ve kısa olduğundan kellesi fazladır. Buğday ise kalem gibi ve daha nemli olduğunda az kelle düşer. Yine de az usta olanlar, hıza ayak uyduramayanlar bir öncekine yetişmek için acele ederler. Bu esnada kelleler yere düşer. Kelleciler, evin ihtiyarları ve çocuklarıdır. Kelleleri toplarken aynı zamanda ekin derenleri görürler. Göre göre ekin dermeye yatkınlık kazanırlar. Çocuk için ileride iyi bir usta olmanın, elcilik yapabilmenin en iyi yolu imecede gözlem yapmaktır. Elci nasıl yön veriyor, kim kimi nasıl öklüyor, kuyrukta kim var, kim kelle dökmeden deriyor, bütün bunları en iyi kelleci görür. Buğday imecesinde ise kendine fazla iş düşmez.
SUCULAR
Sucular, savaşta su dağıtılan askerlere benzetilebilir. Yaz sıcağında ekin derenlerin alın teri toprağa düşer. Vücut yeni alın teri için suya ihtiyaç duyar. Kova ve bakır tas ile su dağıtımını imece sahibinin küçük oğlu icra eder. Oğlu yoksa imece sahibi bu işi üstlenir. Suyun soğuk olması önemlidir. Bunun için imece yerine yakın suyu içilebilir kuyular değerlendirilir. Yoksa imeceden bir iki gün öncesinde getirilen sular geceden bekletildiği için soğuktur. Üçüncü şık ise kuyular, su sarkıtılarak bir nevi buzdolabı vazifesi görür.
İmece günü böylece tamamlanır. Ekin genelde biter; bitmez ise geri kalana imece sahibi az az derecektir. Ekini çok olanın imecesi de büyük olur. Erken biten imecelerde ekinciler bazen yol üstünde ekin deren bir aileye rast gelirse bakarsınız onun ekinin bitiriverirler. Böylesi duaya vesiledir. Akşamında imecede olanlar her ev için birer hikaye ve yeni tecrübedir. Yarın yeni bir imecenin planlamasına başlanmıştır bile…
Ellik: Sol elin son üç parmağına takılır. Hafif olan ağaçlardan yapılması gerekir.
Orak: Dökümünün iyi olması ekinciyi yormaz. Suyu iyi verilmiş ise fazla da bilinmeyi istemez.
Ekin: Buğday arpa cinsinden orakla biçilen tahıllara denir.
Kelle: Ekinin aşağına en çok da yere düşmüş olanına denir.
Pırnaz: Bir avuç içi ile tutulacak ekin. Pırnazı iyi olan kelle dökmez.
Deste: Pırnazların üste üste konulması ile oluşan küçük ekin demetleri veya küme’si.
Firez: Ekin biçildikten sonra kalan köklerdir.