Eğitimin Savaşla İmtihanı
Toprak kaybedilirse vatan, zihinler kaybedilirse gelecek elden gider…
Çanakkale…
Bugüne kadar çokça yazıldı, anlatıldı. Haliyle zihinlerde fazlaca yer edinmiş olabilir. Fakat ne kadar anlatılsa, anlata anlata dil yorulsa da az geliyor. Fedakârlık kelimesinin tam olarak manasını bulduğu bu topraklarda Çanakkale, bir fazla anlatılsa, daima bir eksik kalıyor.
Anlatacağımız mevzu, gelecekle alakalı. Konumuz, cephede mücadeleye koşan gençler. Zira Çanakkale, Anadolu’nun geleceği demekti. Gençler de o geleceğin teminatıydılar.
Osmanlı Devleti’nin, İslam’ın nuruyla yükselmeye başladığı günlerden itibaren Batı, sürekli Müslüman fütuhatını hissediyordu. Ticaret yolları, Osmanlı’nın elindeydi. Ta ki coğrafî keşiflerle beraber yeni, deniz aşırı ticaret yollarının keşfedilmesine kadar, bu böylece devam etti.
Sömürgelerinden aldığı kaynaklarla zenginleşen Batı’nın özgüveni, yerine gelmiş gibiydi. Bundan sonra hedef, Osmanlı toprakları, İslam beldeleri olacaktı. Siyasî ve askerî her türlü mücadeleye hazırdı Osmanlı. Gerekeni yapmaktan hiçbir zaman çekinmeyen halkı vardı. Çetin mücadeleler verdikten sonra, özellikle de Balkan Savaşları’nın yaralarını henüz saramamışken devlet, kendisini Birinci Dünya Savaşı’nın içinde buldu.
Talim ve terbiye
Balkan Savaşları, Osmanlı Devleti’nin maddî ve manevî eksikliklerini ortaya koymuş, bu alanlara odaklanmaya sevk etmişti. Talim ve terbiye ile maneviyattaki eksiklikler, alınan mağlubiyetlerin en önemli sebepleri olarak görülüyordu. Bu vahim durumdan bir an evvel kurtulmalı, gençler hem bedenen hem de ruhen, gelecek mücadelelere hazırlanmalıydı.
Bir yandan onların bedenlerini sağlamlaştıracak, askerî bilinçlerini artıracak, diğer yandan vatan sevgisini ve iman gücünü artıracak bir eğitim programı hazırlanmalıydı. Bu durumda, gençliğin bedenen ve ruhen iyi eğitilmesi, bir an evvel vücudunu sağlamlaştırması, askerlik ve savaş sanatını iyice öğrenmesi gibi maksatların gerçekleştirilmesinde, beden eğitimi ve izcilik, önemli birer araç olarak görülüyordu.
Yeni ders programları ile birlikte, gençler arasında samimiyet ve yardımlaşma duygusunun artması ile birlikte, girişim, cesaret, görgü, deneyim, hayatın zorluklarına karşı koyma, kendi işini kendi yapma ve çetin yolculuk şartlarına dayanma gibi özelliklerin gelişeceği, gençlerin sıhhat ve kuvvet bulacağı düşünülmüştü. Bu sayede, daha önce, 1857 yılında kurulan Maarif-i Umumiye Nezareti, burada yeniden gündeme geldi. Sultan Abdülhamid Han Hazretlerinin de destekleriyle şekillenen idadîler ve sultanîler, henüz 9-10 yaşlarından askerlik çağına kadar olan gençleri, bu doğrultuda yetiştirmeye başladılar.
Nitekim maksat, Çanakkale’de hâsıl olmuştu. Hem bedenen hem de ruhen eğitilen, gelişen gençler, cephede omuz omuza, var güçleriyle çarpıştılar. İman gücünü ardına almış, vatan sevgisiyle bezenmiş, büyümüş bir Anadolu gencini, hiçbir top tüfek durduramazdı. Yeri geliyor, kas güçleriyle bizzat cephede düşmana karşı duruyorlar, yeri geliyor çevik ve atiklikleriyle cephe gerisinde haberleşmeyi sağlıyorlardı.
Çanakkale, bu genç dimağlar için, geleceğin ta kendisiydi. Boğaz savunulmalı, Anadolu korunmalı, haliyle gelecek, teminat altına alınmalıydı.
Uzun süren bir savaş, ardında nice şehitler bıraktı. Yaşlısından gencine, alınlar bir bir toprağa düştü.
Gençleri eğitmek, özellikle de içerisinde bulunulan döneme göre eğitmenin kıymeti, Çanakkale’de görülmüştü. Devir her zaman değişir. Önceki nesille sonraki nesil arasında farklar göze çarpabilir. Teknolojinin nefesini her daim ensesinde hisseden günümüz gençliğiyle, dede-nine, hatta anne-baba arasında, nesiller arası çatışmalar olabilir. O devirlerde ise kuşak çatışması, asgari seviyeye düşmüştü.
Zamanı gelmemiş celp dönemleri
Çanakkale’de savaşın şiddetinden kaynaklı asker sevkiyatlarında hızlı bir değişiklik yaşanmış ve henüz celp dönemleri gelmeden silah altına alınanlar olmuştu. 1914 yılında çıkartılan Mükellefiyet-i Askeriye Kanun-u Muvakkati’ne (Geçici Askeri Mükellefiyet Kanunu) göre askerlikten muaf veya tecilli tutulan talebelerin bir kısmı da silah altına alınmıştı. Bilhassa fiziken uygun olan lise talebeleri derhal eğitim altına alınmış ve temel askeri imtihanlardan sonra cepheye sevk edilmişlerdir.
Dönemin okul kayıtlarına mercek tuttuğumuzda 1915 senesinde Sivas, Çanakkale, İstanbul, Bursa, Vefa, Galatasaray, Edirne, Kastamonu, Ankara, Kayseri, Konya, İzmir, Bilecik, Bolu, Kütahya, Denizli, Trabzon liselerinin mezun vermediği net olarak görülüyor.
Cephe gerisindeki hayatlar
Savaşların üzerinde en çok durdukları yerler, askerî ve siyasî sonuçlardır. Hâlbuki cephe gerisindeki hayatlara baktığımızda, sosyal, ekonomik, eğitim-öğretim, sağlık gibi birçok alanda da hafife alınmayacak neticelerin hâsıl olduğu görülür.
Bu bağlamda, Sultan Abdülhamid Han Hazretlerinin, Çanakkale’de yitirilen Darülfünun’a ve genç nesillere hitaben; “Eyvah! Gözbebeklerim gitti.” haykırışı, daha bir anlam kazanıyor.
Yine, İngiliz General Aspinall Oglander’in: “Biz, Çanakkale Savaşları’nı kaybettik ancak, bu savaşın bizim için en büyük kazanımı, Türkiye’nin okumuş gençliğini, dolayısıyla geleceğini ellerinden almamız olmuştur.” demesi de işin bir başka boyutunu gözler önüne seriyor.
Fikir savaşları
Savaş, her zaman tankla, topla, tüfekle olmaz. Gün olur, zihinlere saldırı başlar. Oradaki savaş, cephedekinden çetin olabilir.
Bedeni eğitmek, zihni eğitmekten bir adım daha kolaydır. Zihinlerin içerisindeki savaşta, hedefi şaşırmak, kaybeden taraf olmak demektir.
Bugünün gençlerini, dönemin şartlarını göz önünde bulundurarak yetiştirmek gerekiyor. Değerler eğitimi denen bir gerçek var. Değerler ne demek? Asırların tecrübesi, kıymeti, hazinesi demek. Parayla alınamaz, dünya malı serilse önüne, sahip olunamaz; eğer nasipte yoksa o başka.
Değerler, kolay kazanılmaz. Kazanılmadığı gibi kolay da bırakılmaz, bırakılamaz, bırakılmamalı… Çalışmak, bir erdemdir, değerdir. Bugünün gençleri şüphesiz türlü engellerle karşı karşıyalar. Fakat her ne olursa olsun, tarihin her döneminde her insan, hayatın belli zorluklarıyla başbaşa kaldılar. Ve deyim yerindeyse kendi göbeklerini kendileri keserek yollarına devam ettiler. Gençler, nasıl ki doğru eğitimle, azimle ve çalışkanlıkla Çanakkale’de cepheyi terk etmedilerse, bugün de zihinlerini gizli/aşikâr düşmandan korumayı öğrenecek bir eğitim almalılar.
Toprak kaybedilirse vatan, zihinler kaybedilirse gelecek elden gider…