AraştırmaSağlıklı Hayat

Güneş Gözlükleri Hayatın Işığını Kısıyor

Aslında ihtiyacımız olan egzersiz değil, göz kaslarının gevşemesi ve çocukluğumuzdaki gibi doğru görmeyi yeniden hatırlamak.

Sabah yorgunluğu artık kahveyle geçmiyor. Gece yeterince uyuduğumuzu sansak da gün boyu üzerimize yapışan o hâlsizlik duygusu, bir türlü peşimizi bırakmıyor. Peki, suçlu kim? Uykusuzluk mu, stres mi, yoksa güneş gözlüğü mü?

Güneş ışığı ile gözlük —özellikle de güneş gözlüğü— bağlantısını, cilt hastalığım nedeniyle doktora gittiğimde öğrendim. Doktorum bana, “Verdiğim kremleri sürüp güneşe çıktığında gözlük takma. Gözlük, güneş ışığının faydalı kısmını engelliyor,” dedi. Bu kısa ama uyarıcı cümle dikkatimi çekti. Üzerine biraz araştırma yaptım ve fark ettim ki Hazreti Allah’ın bir mucizesi olan güneş ışığını, türlü camlarla kendimize ulaşmaz hâle getiriyoruz.

Nasıl mı?

Gözlükler görünür ışığın %75-90’ını engelliyor. Bu, melatonin baskılanmasını zorlaştırıyor ve dolaylı olarak serotonin üretimini azaltıyor. Serotonin düşüklüğü ise doğrudan depresyonla bağlantılı. Güneş ışığı ise güçlü bir antidepresan.

Evlerimiz duvar ve camla kaplı, arabalarımızda UV filtreli camlar var. Üzerine bir de gözlük ya da güneş gözlüğü takınca, kendimizi ışığa tamamen kapatıyoruz.

Oysa Parlak Işık Terapisi (BLT), mevsimsel depresyonun tedavisinde kullanılan etkili bir yöntemdir. Gözlük kullanımı bu tedavi etkisini zayıflatabiliyor. Ayrıca D vitamini üretiminin %90’ı güneş ışığına bağlı. Gözlük bunu doğrudan engellemese de güneşten kaçınma davranışıyla bu riski artırabiliyor.

Araştırmalar, güneş gözlüğü kullanımının melatonin salınımını gerektiği gibi baskılayamadığını, bu durumun biyolojik saat düzenini bozarak depresyon benzeri bir yorgunluk hâline yol açabileceğini gösteriyor. Özellikle sabah saatlerinde, ışığın göz yoluyla beyinle kurduğu bağ kesildiğinde, biyolojik saat âdeta “uyanamıyor.”

Uzun hikayem

Yılda bir kez cilt doktoruma giderim. Genelde yaz öncesi olur bu ziyaret; güneş koruyucularını ve kullanacağım kremleri gözden geçiririz.

Ama bu sefer farklıydı. Sadece cildim için değil, bütün bedenim ve ruh hâlim için danışmak istedim. Çünkü son iki aydır kendimi hiç iyi hissetmiyordum.

Gece 11.30 gibi yatmama rağmen neredeyse her gece birkaç kez uyanıyor, sabahları ise sanki hiç uyumamış gibi yorgun ve hâlsiz uyanıyordum. Gözlerimi bile zor açtığım oluyordu.

Her sabah hazırlanıp güneş gözlüğümü takarak arabaya biniyordum. O gözlüğün, gözlerime gelen ışığın %90’ını kestiğini hiç düşünmemiştim. Üstelik arabamın camları da UV ışınlarını süzüyordu. İş yerine vardığımda sadece birkaç adımla binaya giriyordum. Güneşle göz göze gelmeden bir gün daha başlıyordu.

Öğle arasında bile dışarı çıkmıyordum. Yemekhaneye kısa bir koridordan geçerken yüzüme güneş vurursa ne âlâ. Güneşe maruz kalışım, belki otuz saniyeden ibaretti. Günümün tamamı kapalı bir ofiste, yapay ışık altında geçiyordu.

Ne hareket, ne nefes, ne ışık… Bütün gün üzerimde bir ağırlık oluyordu. Ne zihinsel olarak uyanık ne fiziksel olarak enerjik hissediyordum kendimi.

Akşam saatlerinde yine gözlüğümü takıyor, yine arabaya biniyordum. Böylece o gün boyunca hem gözüm hem de cildim, gerçek anlamda güneş ışığına ulaşmadan geçip gidiyordu.

Bu durumu detaylıca anlattığımda, doktorum Ahmet Bey dikkatle dinledi ve şöyle dedi:

“Güneş, sadece bir ışık ya da ısı kaynağı değil; vücut için âdeta biyolojik bir enerji. Özellikle sabah saatlerinde göz yoluyla beyne ulaşan ışık, vücudun ‘uyanma’ komutunu verir. Gözlük elbette önemli ama sürekli kullanmak, bu doğal süreci kesintiye uğratıyor.

Güneşten yeterince yararlanamadığında D vitamini düşer, kortizol üretimi aksar, sirkadiyen ritim bozulur. Bu da uyku, enerji ve ruh hâlini doğrudan etkiler.

Sana verdiğim yeni kremleri sürdükten sonra, her gün 20-25 dakika güneşe çıkmanı istiyorum. Bu süre boyunca gözlük de takma. Bu, hem cildin hem genel sağlığın için ilaç gibi gelecektir.”

Bir buçuk ay boyunca bu alışkanlığı sürdürdüm. Sonraki doktor kontrolümde ise tablo tamamen değişmişti: Uyku düzenim oturmuştu, sabahları daha zinde uyanıyor, gün içinde daha az yoruluyordum. D vitamini, kortizol ve diğer hormon seviyelerim normale dönmüştü.

Güneşe dönüş

O an benim için bir dönüm noktası oldu.

Ertesi sabah, ilk kez güneş gözlüğümü cebime koyarak evden çıktım. Gözlerimi gökyüzüne kaldırdım. Sadece ışığı değil, içimde bir şeylerin de hareketlendiğini hissettim. Öğle arasında yürüyüşe çıktım; gözlüğüm masamda kaldı. Daha önce “ultra koruyucu +97 kremimi” sürmeden dışarı çıkmıyordum. Onu da bıraktım. Güneşin sıcaklığını yüzümde, gözümde hissettim. Sanki “hormonal bataryalarım” birer birer dolmaya başlamıştı.

Bu sıcak havalarda arabada giderken mecburen camları kapatıyoruz. Ama evde tam tersine, güneşe yer açmaya çalışıyorum. Perdeleri aralayıp mümkünse camları da açıyor, güneşin içeri girmesini planlı şekilde sağlıyorum. Çünkü bilirim ki güneşin değdiği yerde hayat olur. Nitekim büyüklerin bir sözü vardır: “Güneş girmeyen eve, doktor girer.”

Bir buçuk ay boyunca bu alışkanlığı sürdürdüm. Sonraki doktor kontrolümde ise tablo tamamen değişmişti: Uyku düzenim oturmuştu, sabahları daha zinde uyanıyor, gün içinde daha az yoruluyordum. D vitamini, kortizol ve diğer hormon seviyelerim normale dönmüştü.

Artık güneşe sadece bakmıyorum… Onu bir nimet ve bir şifa olarak yaşıyorum.

Işık ve ruh hâli

Hazreti Allah, güneşi yalnızca aydınlatmak için değil, hayatı dengelemek için yaratmış. İnsan vücudu, sabah saatlerinde göz ve deri yoluyla alınan güneş ışığı sayesinde biyolojik saatini kurar; melatonin baskılanır, kortizol ve serotonin gibi hormonlar devreye girer, uyanıklık ve ruh hâli dengelenir. Aynı zamanda ciltte D vitamini üretimini tetikleyerek bağışıklık, kemik sağlığı ve genel enerji düzeyini destekler.

Bitkiler içinse güneş ışığı, fotosentezin temel kaynağıdır; klorofil aracılığıyla ışık enerjisini kimyasal enerjiye çevirir, böylece büyüme, oksijen üretimi ve bütün besin zincirinin temeli sağlanır.

Güneş gözlüğü elbette sağlık için önemlidir. Ancak her sabah gözlerimize koyduğumuz perdeyle, bedenimizin biyolojik düzenini fark etmeden sekteye uğratabiliriz. Güneşi bilinçli kullanmak, sadece cilt sağlığı değil, genel iyilik hâli için de güçlü bir adımdır. Güneş, Hazreti Allah’ın bir nimetidir, bunu usulünce kullanmak gerekir.

En Yeniler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu