Kabuktan Fazlası Tarçın
Kahverenginin kırmızıya çalan en sıcak tonuyla örülü mantosunu giymiş kokulu bir ağaç düşünün. Tropik diyarların en hoş rayihasını hanelerinize, bitki çayı yudumladığınız fincanlarınıza taşıyan bir ağaç…
Tabiî yetişme alanı tropik bölgeler olsa da kıymetini anlayan bitki yetiştiricileri, kurdukları botanik bahçelerde tarçın yetiştiriyorlar.
Kabuğun içinde saklanan güzellik, tarçın
Tarçın kabuklarının, kıvrılarak odunlukta dal gibi uzatılıp ince ince dizildiğini düşünün… Ağaçlardan toplanan kabuklar, kurutulmak üzere ambara konulur ve daha kurumayı beklerken bile mis kokusunu kimseden esirgemeden etrafına yayar.
Defnegiller familyasından, uzun boylu, silindir biçiminde bir gövdeye sahip olan tarçın ağacı, usta ellerle ve hassasiyetle kesilir. Oduncu evvela bir tür tıraşlama ile dış kabuğunun sert ve kararmış olan pütürlü kısmını temizler. Sonra profesyonel maket bıçağı ile belirlediği boylarda tarçın kabuklarını, bir kumaşı keser gibi ağaçtan ayırır. Bu yumuşak geniş kabuklar, yaş iken kıvrılıp küçük boylarda kesilerek odun dizer gibi üst üste konup kurutulur. Gövdeden kesilen tarçın ağacı, kenarlardan, “şıvgın” denilen küçük kabuksu dallarını çıkarır. Tabii onlar da tarçın olmak üzere henüz taze ve yumuşak iken kesilip hazırlanır.
Kabuk, çoğu bitkide atılan bir parça gibi düşünülse de bazı kabuklar, bitkinin özünü teşkil edebilir. Ağacı kaplayan giysi, onu zararlılara karşı korur. Tarçını alıp bardağınızdaki çaya koyduğuzda, önce kokusuyla evinizi sarıp şenlendirir. Sonra, sıcak, tatlı ve nazik kıvamıyla içinizi ısıtır.
Tarçın kokusu, her yere tesir eder
Hem tatlı hem tuzlu yemeklerde kullanılması mümkün olan tarçın, Osmanlı’nın saray pilavlarında, yahni ve çorbalarında bolca kullanılmıştır. Tatlı olarak hoşaf ve şerbetlerde kullanılırken, toz ve aroması, akide şekerleri, kek ve kurabiyelerde, sütlaç ve aşurede kullanılmış, bitki çaylarını da süslemiştir.
Sütlü salebin buram buram etrafa yayılan tarçınlı kokusu, kış akşamlarını ayrı bir güzelleştirir. Uzun sohbetlere sıcaklık katar. Tarçınlı çayınız yahut salebiniz bitmiş olsa da onun bıraktığı izler, zihninizde daima yer edecektir ve o müthiş kabuk, kokusuyla her daim kendini aratacaktır.
Şifa eken tatlı çubuk
Tarçının rayihasının farkında olan parfümeri üreticileri, tarçın esansını, koku yapımında bolca kullanır. Beyin üzerindeki olumlu tesirinden dolayı birçok yerde, ofis verimliliğini artırmak ve odaklanmayı sağlamak için tarçın kullanılır. Ayrıca Faranjit, ses kısıklığı ve soğukla gelen kuru öksürük gibi rahatsızlıklarda, elma kabuğu ve tarçın güçlü bir ikilidir. Demlenen elma kabuğu, tarçın ile karıştırılıp ılık ılık yudumlanır.
Tarçın, kan dolaşımını artırırken bulantıyı keser. Yağ ve kolesterol seviyesini düşürürken şeker hastalıklarına da iyi gelir. Şeker hastalığına bağlı titremeleri en aza indiren tarçın, hasta olsun ya da olmasın her bünyeye iyi gelir ve sakinlik verir. Mideyi güçlendirirken, kalbi de kuvvetlendirir. Diş ve diş eti problemlerine iyi gelen tarçının, kanser tedavisindeki olumlu tesiri de bilim insanları tarafından onaylanmıştır.
Dersler ve sınav stresi çeken çocukların, eve kapanıp salgın hastalıktan kaçınmaya çalışan yetişkinlerin, bu sıkıntılı dönemlerinde tarçın, iyi bir tercihtir. Hafızayı kuvvetlendirir, insanı dinlendirip adeta halet-i rûhiyesine şifa tohumları eker.
“Her kap, içindekini sızdırır”
Bir kuru tahta kabuktan gelen bu müthiş koku, eski dönemlerde baharat yolunun yolcusu bezirgânların aradığı, nice aşçıların baş tacı ettiği baharatlardandır. İtibarını, geçen asırlara, zamana salıvermemiş, derununda saklamıştır. Her türlü dünyalık sıkıntılarla uğraşılan şu dönemde, şifasıyla bir nebze olsun insanları rahatlatabilir.
“Her kap, içindekini sızdırır.” derler. Tarçın da yaratılışından sebep, içinde bulunan şifayı ve hoş kokuyu, herkese ikram eder. Şifa isteyene şifasını, hoş koku isteyene rayihasını sunar.