Dünyadan Dünyalara Açılan Kapı
Kapı nedir diye kendimize sorsak, muhtemel cevaplar şöyle sıralanır: Ahşaptan ya da çelikten imal edilmiş, dikdörtgen bir çerçeve içine alınmış, tek ya da çift kanatlı, kilitlenen, kalitesi ve fiyatına göre güvenlik seviyesi değişen; evlerin, binaların girişlerini süsleyen ve onları bir bina yapan yegâne unsurdur.
Peki, kapı sadece bundan mı ibarettir? İlla bir çerçeve içine mi alınması lazımdır?
Hâlbuki kapı, sadece somut tarafıyla değil, soyut tarafıyla da vardır. Evin kapısı, dış dünyaya, sokağa açılan bir kapıyken, dış dünyanın, sokağın problemlerinden, sıkıntılarından sıyrılıp mahremiyet çerçevesinde rahatlığa, huzura açılan yerdir aynı zamanda.
Kapı nedir?
Kapı o kadar önemlidir ki devleti temsil eder. Osmanlı Devleti’nde en önemli askerî birim, Kapıkulu ocaklarıdır. Devlet, Paşakapısı ya da Bâb-ı Âli ismiyle temsil edilir. Sultan, tebasıyla Bâb-ı Hümâyûn’da buluşur, bir araya gelir. Abidevî eserlerde, “Taç Kapı” olarak karşımıza çıkar. İhtişamın göstergesi, ustasının sanatının ispatı oluverir.
Bazen müracaat yeridir kapı. Onun için bir kapı ararız, dertlerimize derman olsun, sıkıntılarımızı çözsün diye. Huzura açılan kapıyı ararız, gönlümüze sürur versin diye. Ya o kapı bizi bulur ya da bize buldurulur. Bulunca da yapışırız kulpuna, son nefes de dâhil bırakmamaya gayret ederiz.
Ancak kapı bunlardan ibaret değildir. Pekâlâ bir bez örtü, bir tahta çit de kapı olabilir. Bir yörüğün kıl çadırının kapısı keçi kılındandır. Ne anahtarı vardır ne de çift kilidi. Eskiler; görek, dosta gerek demişler. Kapıları göreklemeyi yani kilitlemeyi, güvenlik kaygılarından değil, evin kapalı olduğunu göstermek için görünür kılmışlardır. Yoksa maksat, evi kötülerden korumaksa, o kilidin pek bir anlamı kalmaz.
Teknolojik imkânların bu kadar yaygın olmadığı zamanlarda, ihtiyaçlardan kaynaklı bazı pratik çözümlerle kapılar ortaya çıkmıştır. Muğla’nın kuzulu kapıları, Tokat gibi farklı yörelerde, iki farklı ses tonundaki çift tokmaklı kapılar, bunlardan birkaçıdır. Muğla yöresindeki kuzulu kapılar, ana kapı denilen ve çift kanatlı kapıların içine açılan; ev sahipleri ve misafir geçişlerine uygun kapılardır. Ana kapıdan ise yük, at, deve geçer.
Farklı ses tonlarındaki çift tokmaklı kapılar vardır. Bunların böyle olmasının sebebi, mahremiyettir. Eve, hanım bir misafir geldiği zaman, ince ses çıkaran tokmağa uzanır eli. Onu karşılamaya evin hanımı ya da kızı çıkar. Eğer gelen erkekse kalın ses çıkaran tokmakla kapıya vurur. Onu da evin erkeği karşılar.
Genellikle her kapının pervazı, kanatları, kilidi, açmak için üst kısımda mandal diye tabir edilen aksamı vardır. Kimisinin de dışında iki kanada takılmış halkalar vardır ve bunlar, birleştirilerek asma kilit yardımıyla kilitlenirler.
Zamanının çelik kapısı diyebileceğimiz bir kapı ve sistemi var ki ahşaptan olduğundan, yakmadan ya da kırıp parçalamadan girmek pek mümkün değildir. Kendi köyüm Kaş Çavdır’da görüp inceleme imkânı bulduğum bu kapı, ahşaptır ve iki kanatlıdır. Kapı açılacağı zaman, kilit açılır. Girişte sağ kanadın üstündeki çerçevede bir delik vardır. İçeriden buraya kadar gelen, delik kısmına doğru incelen mandal ve dili vardır. Bir çubuk ya da el, bu deliğe bastırılıp mandal yukarı ittirilir ve kapı açılır.
Bu mandaldan başka, kapının kanadının tekrar kapanmasını da önleyecek başka bir mandal daha vardır. Eğer kapı kapanacaksa bu mandala basarak kapı kapatılır ve kilitlenir. Bir de kapının takıldığı duvarlarda ve kapıların kanatlarının arkasına gelen iki tane ucu çengelli kalınca demir vardır. Bu demirler, el yardımıyla kaldırılır ve kapı kanatlarındaki metalden halkaya takılır. Duvar ve kapı arasında iki üçgen oluşturan bu demirler, kapıyı daha da güvenlikli hale getirir. Bu işleme, diplemek denir. Ve bir çelik kapı kadar hatta ondan daha iyi koruyucudur.
Hülasa kapı deyip geçmemek lazım. Hayatımızın her alanında bir kapıdan geçiyoruz. Huzur kapısını tıklatmak ve içeriden, “buyur” nidası gelince girmek gerekiyor.