Tanıdığınız, tanımadığınız herhangi birinin sizi gözetlemesinden rahatsızlık duymaz mısınız? Gözetlenmek, takip edilmek, sıkıcı, bunaltıcı ve özgürlüğü daraltıcı şeyler değil midir? Daha iyi görülebilsin diye, insan neden uygun bir zemin hazırlamaya uğraşır ki?
İnsan tabiî yapısı icabı izlenmekten, gözetlenmekten hoşlanmaz. Yaptığı fiillerin bir kısmının gizli kalmasını, başka bir ifadeyle hayatında mahrem bir alanın bulunmasını ister. Bu durum insanın fıtrî yapısı itibariyle böyledir. Fakat sanal dünya söz konusu olduğunda işler değişir. İnsanlar gözetlenmeyi arzular hâle gelebilir. Sosyal hayat içerisinde gözetlenmenin mahremiyetine zarar vereceği düşüncesiyle buna karşı çıkan bir kimse, sanal dünyada bu konuyu çok önemsemez.
Teşhir kelimesi “duyurma, gösterme, dile düşürme, ortaya dökme” anlamlarında kullanılır. Bir diğer mana ise, herkesin göreceği şekilde yayıp gösterme, sergileme şeklindedir. Teşhir kelimesi “şöhret” kökünden gelir. Teşhir, şöhreti yakalamak ve sürdürmek konusunda önemli bir role sahiptir. Teşhir, kendini hatırlatmanın ve gündemde tutmanın bir yolu olarak görülür. Amaç şöhretse, orada her şekilde teşhir vardır.
Mahremiyet; mahrem olma durumu, bir kimsenin gizli özelliği şeklinde tarif edilir. “Başkalarından saklanan, başkaları tarafından görülmesi, bilinmesi, duyulması istenmeyen, gizli” ifadesi, mahremiyete ilişkin başka bir manayı ifade eder. Tariflere bakıldığında teşhir ve mahremiyetin birbirine zıt manalara karşılık geldiğini söylemek mümkündür. Bu yönüyle teşhir ve mahremiyet arasında bir denge olması gerekir. Çünkü her şey teşhir edilemeyeceği gibi, her şeyin mahrem kalması da mümkün değildir.
Teşhir ve mahremiyet arasında bir dengeyi şu şekilde gösterebiliriz: Ortadaki alan mahrem alanımızdır. Diğer büyük kısım ise açık alan diyebileceğimiz, herkesçe görülebilen teşhir edilen alandır.
Teşhir ve mahremiyet arasında denge, dikkat edilmesi gereken ahlâk terazisinin iki kefesidir. Denge bozulunca mahrem ve açık alan, birbiri içine geçmeye başlar. Mahrem alanın haddinden fazla genişlemesiyle açık alan daralır. Sosyal ilişkilerde problemler ortaya çıkar. Aksi durumda da mahrem alan silikleşir, açık alanın boyutu genişler. Sosyal ilişkilerdeki sınırların kaybolmasıyla olumsuz etkilere sebep olur. Dengenin bozulmuş olması ruh sağlığı açısından birçok problemi ortaya çıkarır. Çünkü asıl olan dengedir.
Mahremiyet, teşhire nasıl yenildi?
Ne yazık ki, günümüzde teşhir ve mahremiyet arasındaki sınırların kaybolduğunu, teşhirin mahremiyete galebe çaldığını müşahede ediyoruz. Öyle ki zamane insanı, mahrem olması gerekenlerin teşhir edilmesi şeklinde bir handikapın içerisindedir. Devir, gösteri devridir. Varlığını gösteriyle şekillendiren, hayatını gösteri çerçevesinde organize eden zamane insanı mutluluk, hüzün gibi duyguları da gösteri suretiyle ifade ederken, mahremiyetin teşhire dönüşmesine zemin hazırlar.
Modernizmle gösteri daha önemli bir hâle gelmiştir ki, bunun sonucu olarak teşhir, meşru ve normal bir hüviyete bürünmüştür. Mimari üslubu dahi teşhir-mahremiyet dengesine göre inşa edilen yaşam alanları, ağır ağır teşhirin egemen olduğu yapılara dönüşmektedir. Evin en mahrem yerlerinin dahi gösteri unsuru olarak sunulması şeklinde bir hâl, teşhirin mahremiyet karşısındaki durumunu göstermesi açısından önemlidir.
Mahremiyetin ihlal edildiği alanların başında sosyal medya uygulamaları gelir. Meselenin sanal boyutu, soyut gibi algılanıp meseleyi önemsiz hâle getirir. Böylece kişi, sanal dünyada mahremiyete dikkat etmez. Çünkü mahremiyetinin ihlal edildiğini düşünmez.
Uygulamaların cazibesine kapılan kimse, derin bir rehavet içinde gözetlenmeye müsaade eder. Kendini gösterebildiği nispette mutluluk hissiyatına kapılır. Normalde yapmayacağı şeyleri yapar, paylaşmayacağı bilgileri paylaşır. Dolayısıyla gönüllü olarak kendini teşhir etmenin zemini hazırlanmış olur. Bu anlamda çeşitli mahremiyet unsurları, diğer insanların beğenisine sunulan nesneler hâline dönüşüverir. Neticede bu mesele yalnız sanal mecralarla sınırlı kalmaz. Zaman içerisinde, farkında olmadan mahremiyeti boş verme/ihlal etme durumu, hayatın diğer alanlarına sirayet etmeye başlar.
İnsan, dünya üzerinde özne oluşu sebebiyle mahremiyete ihtiyaç duyar. Ahsen-i takvim (en güzel ahlâk, biçim ve sûret) üzere yaratılmış olması, mahremiyet gibi ahlâkî değerlerle tezyin edilmesini sağlar. Ancak mahremiyetin ihlali, yani teşhirin haddinden fazla ön plana çıkması, insanı nesneleştiren, metalaştıran bir değişimdir. İnsanın mahremiyet alanlarıyla birlikte bir tüketim unsuruna dönüşmesi de teşhirin, mahremiyet karşısında aldığı zaferin bir neticesidir. Araştırmacılara göre, görünerek var olma düşüncesi, geleneksel dünyadan kopuşun önemli kanıtlarındandır. Ayrıca görünme arzusunun getirdiği sonuçlardan biri de, insanın kendi hakikatinden uzaklaşması şeklinde tezahür etmektedir.
Görünüyorum öyleyse varım
Temelde teşhir, görünmek ve görünür olmak arzusuna bağlı ortaya çıkar. Bununla birlikte insanlar, muhtelif amaçları doğrultusunda teşhirden faydalanırlar. Başka bir ifadeyle kendilerini teşhir, mahremiyetlerini ihlal ederler. Kendi aslından kopmuş, özündeki hakikati bulacağı yeri bilemeyen nice insan için teşhir, varlığı anlamlandırmak yahut varlığını kanıtlamak aracı olarak kullanılır. Bir çeşit, “görünüyorum, öyleyse varım” düşüncesi, var oluşun yegâne amacı olarak şekillenmeye başlar.
Kendini göstermek suretiyle hatırda kalmak, unutulmamak, popüleriteyi korumak gibi amaçların takip edildiği yorumları da yapılmaktadır. Bu durumda teşhirin iyi-kötü her şekilde yapılabildiği görülmektedir. Bazen olduğundan farklı görünmek düşüncesi de teşhire kapı aralayan düşüncelerden biridir.
Modernizmle gösteri daha önemli bir hâle gelmiştir ki, bunun sonucu olarak teşhir meşru ve normal bir hüviyete bürünmüştür.
Teşhirin de bir bedeli var
Hayatta her şey etki-tepki, sebep-sonuç ilişkisi dairesinde ilerler. Yani her davranışın bir sebebi, buna bağlı olarak bir sonucu, dolayısıyla bir bedeli olur. Teşhir ve mahremiyet dengesinin bozulmasında da bazı sebeplerin/amaçların etkisine, önceki paragrafta temas ettik. Bu dengesizliğin hayatımızdan götürdüğü, teşhirin verdiği geçici mutluluk uğruna feda ettiğimiz bedelleri de var.
► Aile mefhumunun aldığı amansız darbe, teşhirin bize ödettiği bedellerden biridir. Aile olmak bilincinin, ailevî değerlerin günbegün zayıflaması, mahremiyetin hayatımızdan silinmesiyle doğru oranda artış gösterir. Mahremiyetin ihlali yahut başkalarının mahremine şahit olmak gibi amiller de ailevi bağların zayıflaması, aile fertlerinin akli ve ruhi anlamda dengesiz bir hâle bürünmesi gibi etkileri sebebiyle aile içinde problemlere sebebiyet verir.
► Mahremiyet, sınırlarla doğrudan ilişkiliyken teşhir sınırları yıkar. Teşhirin egemen olduğu bir yerde sınırlar zamanla ortadan kalkar. Mahrem alanlarda dahi sınırlar kaybolur. Bedenin, mekânın, şahsi bilgilerin mahremiyetine dair kontrol bozulur. Teşhir-mahremiyet dengesinde mahrem alan-açık alan arasındaki çizgi devreden çıkar. Mahremiyet, insanın fıtrî yapısının asli bir unsuru olduğu için sınırların kaybolması, farklı problemlerin ortaya çıkmasına kaynaklık eder.
► Teşhirin bir sonucu olarak insanlar, kendini gösterdiği ölçüde mutlu olmakta ya da mutlu görünmeyi, mutlu olmaktan daha önemli bulmaktadır. Ancak bu mutluluk hâli genellikle kısa süreli olmakta ve yerini duygusal bocalamalara bırakmaktadır. Gerçeklikle bağdaşmayan bu mutluluk hâli, sonrasında duygusal yıkımlara yol açmaktadır. Sahte bir mutluluk hissi ve ardından gelen öfke, üzüntü, endişe gibi duygular, genel ruh hâlini olumsuz etkilemektedir. Bu durum, huzursuz bir kişilik yapısının oluşumuna zemin hazırlamaktadır. Bir diğer sonuç ise bağımlılık oluşumudur; sahte mutluluğu yakalamak isteyen kişi, duygusal bocalamalardan kurtulmak için bu davranışı tekrarlama ihtiyacı hissetmektedir. Böylece kişi, kendini teşhir etmeye ya da teşhire maruz kalmaya devam eder.
► Sosyal medya uygulamaları, mutluluk saçan karelerin arkasında mutsuzluğunu gizlemeye çalışan kullanıcılarla doludur. Mutlu olmak için teşhire ihtiyaç duyan, bilgi, görüntü, video, nesne gibi mahrem unsurları teşhir eden kimseler, gerçek huzuru bulamazlar. “Bakın ne kadar mutluyum” şeklinde verilen mesajlar bazen derin bir huzursuzluğun yansıması olabilir.
İnsan, eşrefi mahlukattır. Yaratılış itibariyle değerlidir. Değerli yaratılmıştır. Unutulan bu hakikat insanın, kendi değerini fıtratına muhâlif fiil ve davranışlarda aramasına sebep olur. Bu durumun görüldüğü yerlerden biri, teşhir ve mahremiyet dengesidir. İnsan kendini değerli, mutlu, popüler vs. hissetmek adına eşrefi mahlûkat olmak özelliğinden taviz verir, kendini değerli kılmak hayaliyle ilerlerken kendi değerini düşürdüğünü fark etmez. Kendini bir nesne, bir meta hâline getirir. Hâlbuki insan, sınırlarını bilip muhafaza ettiği müddetçe değerlidir.