Ailenin Sezaryenle İmtihanı
Sezaryen, normal doğumun olmadığı durumlarda uygulanan cerrahi bir işlem olarak tanımlanabilir. Ne var ki; hamilelik başlangıcından, doğum sonrasına kadar, anne ve çocuğun hayatında kalıcı izler bırakan bir imtihan. Aileler maalesef, çeşitli sebeplerle, sezaryen imtihanında yıllardır bocalar vaziyetteler…
[ Kemal Aydın, Ömer Demir ]
Başlardaki ‘hele bir doğsun, onunla nasıl gezeceğiz, neler yapacağız’ tarzındaki hayaller yerini ‘doğum acaba zor mu olacak’, ‘hamilelik nasıl geçecek’, ‘acaba bebeğim sağlıklı mı doğacak’ şeklindeki kaygıya bırakabiliyor. Gün yaklaştıkça doğum sezaryen mi olmalı yoksa normal mi? Bir tarafta normal doğum korkusu, diğer tarafta sezaryen sonrası sıkıntılar…
Doğum sonrasında haftalar ilerledikçe bebekle kurulan bağ güçlenip, anne bilmediği duygularla tanışıyor. Doğum sonrası psikolojisiyle biraz tedirgin ama oldukça heyecanlı bir anne; mucize-i ilahi’ye şahitlik etmiş bir baba; hareketsiz, yabancı bakışları, ağlamaklı sesiyle bir bebek. Öbür yandaysa bir an önce torunlarını kucağına almak isteyen büyükler.
Bebek, aile içindeki muhabbeti artırması, yani; anne ve babanın birlikteliğini desteklemesi bakımından oldukça önemli. Bunun öncesinde, doğum süreci ve sonrasında yaşananlar da evliliğin selametine aslında zannedildiğinden daha fazla etki etmekte.
Sürecin sonuna kadar endişelerin, korkuların üstesinden gelmek; minik misafirin mutluluğunu doya doya yaşamak tamamen sabırlı ve bilgi sahibi olmakla mümkün. Doğuma maddi ve manevi hazırlık bilgi sahibi olmayı gerektiriyor; fakat bilgi hangi kaynaktan alınmalı?
Aslında bebek bekleyen aileler artık bilinçlendi. Doğumun aile ile bebeğin birlikte yaşadıkları bir süreç olduğunu biliyorlar. Ancak, doğumu yaptıracak sağlık ekibiyle nasıl koordine olacaklarını bilemiyorlar.
İnternetle değil eğitimle bilgiye ulaşmalı
Doğum hakkında “bilgi” ye internetteki formlardan, blog sayfalarından, sosyal medyadan ulaşmak mümkün. Ancak bunlar çoğu zaman korkuları artırıp ne yapacağını bilmeyen anne adaylarını bir yerlere yönlendirmeye çalıştığı için, sağlıklı bir mecra değil. Peki, anne adaylarını yüreklendiren ve onlara detaylı bilgiler vererek doğuma hazırlayan kaynak ne olmalı?
Doğum öncesi eğitim kurslarında anne adaylarına gerekli bilgiler veriliyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Özge Karaosmanoğlu bu hususa dikkatimizi çekiyor. Doğum öncesi eğitim alan annelerin paniğe düşmediklerini, doğum ekibiyle daha iyi koordine olabildiklerini söylüyor. Detayları Hisar Intercontinental Hospital Başhekimi Uzm. Dr. Nurettin Demirkol ile görüşüyoruz.
“Doğum öncesi eğitim kursları, hekimle anne adaylarının karşılıklı diyalog halinde bulunduğu ve akıllarına takılan her türlü soruyu sordukları bir program. Biz de Hisar Intercontinantal Hospital olarak doğum öncesi kursları tertip ediyoruz. Bizim programımızın en büyük avantajı, ücretsiz olması.
Devlet hastanesinde veya başka bir özel hastanede doğum yapacak olan her anne adayı, kursumuza katılabiliyor.”
“Uzman Görüş: Hamilelikte Yaz Aylarına Dikkat”
[ Doğum Uzmanı Op. Dr. Ayşe Kara (Hisar Intercontinantel Hospital) ]
Özellikle yaz ayları, hamileliğin ilk ve son aylarını yaşayan anne adaylarını zorlar. Aşırı sıcak ve nem, birtakım sağlık problemlerini ortaya çıkarır. Sıcak basmaları, el ve ayak tabanlarında yanmalar, alerjik problemler, bulantı ve kusmalarda artış, halsizlik, uykusuzluk ve nefes darlığı en sık rastladığımız problemlerdir. Bu dönemde anne adayının beslenmesine, giyimine, temizliğine daha çok dikkat etmesi gerekir. Yaz dönemi gebeliğin son üç ayına denk geliyorsa gebelik sıkıntıları daha fazla rahatsız edebilir. Alınan aşırı kilolar ve ödem, nefes darlığını artırabilir, hareket kabiliyetini azaltabilir. Özellikle, sıcak yaz akşamlarında alınan ılık duş; uykusuzluk, sıcak basması, kramp problemi varsa sizi bedenen ve psikolojik olarak rahatlatacaktır.
“Uzman Görüş: Aileler Doktoru Sezaryen İçin Zorlayabiliyor”
[ Yrd. Doç. Dr. Mehmet Emin Layık ]
Günümüzde, ailenin sezaryen uygulaması için doktoru sıkıştırmasının yanı sıra, anne ve/veya baba başta olmak üzere, atlatılamayan korku, acı çekmeme isteği gibi sebeplerle doktora daha işin başında sezaryeni dikta edebiliyor. Bunun gibi sebepleri olan ailelerin genelde ikna edebileceklerine inandıkları özel sağlık kuruluşlarını tercih ettikleri görülmektedir. Sağlık Bakanlığı verilerine göre 2015 yılında ülkemizde yapılan doğumların % 54’ünün sezaryen olduğu belirlendi.
Güvenilir bir ekip nasıl seçilir?
Son yıllarda İngiltere’de doğum yapmak maksadıyla hastaneyi kullanmamak için birbirini teşvik eden grupların artışı dikkat çekiyor. Bu kişiler gerekçelerini “Biz hasta değiliz, neden beyaz önlüklüler tarafından hastanede doğum yapalım ki.” diye açıklıyorlar. Bu hususta bilgi aldığımız Op. Dr. Özge Karaosmanoğlu, eskiden yapılan doğumlardaki ölümlere dikkat çekiyor. “Doğum büyükler gözetiminde eskiden evde yapılabiliyordu. Ancak altı çocuğu olan ailelerin iki üç tane de ölü doğumları vardı. Şimdilerde ailelerin iki üç çocuğa zor ikna oldukları düşünülürse, bunu da ev ortamında ciddi bir riske atmak doğru olmaz herhalde.”
Doktor tercihinin iyi yapılması atılacak ilk adım. Farklı uzmanlardan aldığımız bilgilere göre ilk şartın güvenebilecek bir doktor olduğunu gördük. Meslekî ve dinî hassasiyeti olan, güven duyacağınız bir doktor. Güvenemediğiniz doktorun söylediklerine uymakta zorluk çekilebiliniyor. Eğer muayene sonrası kendinizi doktorun söylediklerini teyit için internetin başında buluyorsanız; bir şeyler yanlış gidiyor demektir.
Doktor tercihi, hastane seçiminden daha önemli olsa da, doğumun gerçekleşeceği mekân da oldukça önemli. Maddi olarak belli bir külfetin altına girmeyi istememek mümkün. Fakat tercihler yapılırken asıl olması gerekenleri atlamamak gerekiyor. Özge Hoca hastane tercihini de şu şekilde açıklıyor:
“Maddi durumu A plus hastanelerde doğuma yeterli olmayanlar, doğumun gerçekleştiği hastanede şu özellikleri mutlaka aramalı: ‘Olası bir erken doğum riskine karşı bebek yoğun bakım ünitesi var mı? Hastanede nöbetçi olarak kadın doğum uzmanı kalıyor mu? Acil bir müdahaleye karşı anestezi uzmanı var mı? Donanımlı bir doğumhane var mı?’ Doğumda komplikasyon olduğunda, eğer hastanede tam ekipman
bir doğumhane, anestezi uzmanı ve çocuk doktoru yoksa, bebeği ve/veya anneyi kaybetme riskiniz olabiliyor.”
Doğumhane atmosferi
Babalar ya da diğer akrabalar bebeğini ilk defa kucağına alan bir annenin mutluluğunu gözlerinde görebilirler. Ancak böyle anneleri çok sık göremiyoruz diyerek, doğumhanenin atmosferini anlatmaya başlıyor, 15 yıllık doğumhane görevlisi Fatma ebe:
“Yeni nesil annelerin bazıları çok nazlı olabiliyorlar, bazıları önceki duyduklarıyla zaten buraya korkmuş olarak geliyor. İnternette hangi doğum videosunun tesirinde kaldıysa, kendisi de öyle olacak zannettiği için doğum daha zor oluyor.”
Doğumhane görevlisinin anlattığına göre bazı anne adayları hamilelik boyunca düzenli yürüyüş yapmış, hazırlıklı ve tevekkül ederek doğuma hazırlanmış olarak geliyorlarmış. ‘Bu, en güzeli’ diyor Fatma hanım. ‘Çünkü anne adayları bedenen ve ruhen doğuma hazır hale geliyorlar.’
Opr. Dr. Özge Karaosmanoğlu annenin sezaryen tercihini şu şekilde açıklıyor: “Doğum dediğimiz süreci önceden kestirmek pek mümkün değil. Normal doğum mu olacak, sezaryen mi olacak bunu anlamak için hastadaki sancıların tam olarak oturması gerekir. Hasta doğum için geldiğinde biraz bekletiyoruz. Bize geldiği duruma göre bekletme değişse de ortalama 1-2 saat bekleyebiliyor. Hatta bazen 5-6 saat beklettiğimiz halde bebeğin gelmemesi bizi tereddütte bırakıyor. Tam bu noktada, annenin durumu, bebeğin son hali devreye giriyor. Normal doğuma devam ya da sezaryen kararını uzman bir doktorun vermesi gerekiyor.”
Uzm. Dr. Filiz Topuz, doktorlar bütün risklerde olduğu gibi sezaryen riskinde de bunu aile ile paylaşmalı diyor:
“Bu aşamada aile, iyice emin olabilmek için doktorun belirttiği sezaryen gerekçesi hakkındaki bilgileri taramalı; gerekirse de farklı doktorlara danışarak, kendi doktorunun verdiği bilginin sağlamasını yapmalı. Doğum sırasında ortaya çıkan risklerde ise uzman doktor karar vericidir.”
Bir de hukuk süreci var
Doktorların tereddüt etmelerinin bir sebebi de doğum sırasındaki hadiselerin hukuk sürecine yansıması ve karşılarına ‘William’ın Tıp Kitabı ve Doğum Kurallarının’ çıkması. Bu kitap, kadın doğum uzmanlarının başucu kitabı olduğu gibi şikâyetler için karar niteliği taşıyor. Biraz araştırma yapıldığında doktorların neden bu kadar tereddüt içerisinde olduklarını anlamak mümkün. Çünkü ultrasonla yapılan ölçümlerde, net bir rakama ulaşmak mümkün değil.
Bu durumu Dr. Özge Bey şu şekilde açıklıyor: “Ultrasonda bebek 4 kilo çıkıyor. Yanında da artı, eksi 800 yazıyor. Yani bebek 4,800’de olabilir, 3200’de. Çok ince bir çizgi var. Bu riskli durumda normal doğum olursa bebeğin kolu kırılabilir, sinirleri kopabilir. Doğum esnasında çocuğun kolu kırıldığında hastaya bunu anlatamıyorsunuz. Aile, doktoru sıkıştırdığında doktorun hata yapma riski artıyor. Sezaryen doğumun göz ardı edilen en büyük sebebinin uzman doktorların aileler tarafından doğumda bulunmaya zorlanmasıdır.”
“Doktorunuza baskı yaparsanız sizi keser”
Uzman doktorların doğum sırasında bulunma şartına baktığımızda onların doğumdan tam yetkili kişi olduklarını görüyoruz. Asıl problemlerden birisinin de onların doğumda bulunmaya zorlanmasında. Çünkü doğum, kontrol edilebilir bir süreç değil. Hekimlerin doğumu izleyip ona ayak uydurmaları gerekiyor. Ancak nöbetçi hekimin ya da ebenin değil de baştan beri hamileliği takip eden hekimin doğumda bulunması istendiğinde sezaryen kaçınılmaz olabiliyor. Yorgun olan, mesai bitiminde randevusu olan kişiler doğumda bulunmaya zorlanmamalı. Çünkü normal doğum 1 ile 5-6 saat sürebiliyor.
Kadın doğum uzmanları hamileliği takip eden kişiler, bir günde 70-150 hastayı muayene ediyorlar. Bu da yaklaşık 5-9 saatlerini alıyor. Genelde akşam saatlerinde gelen doğuma fazladan 5-6 saat daha vermelerini beklemek ne kadar doğru sonuç verebilir ki? Burada devreye ebelerin ve nöbetçi doktorların
girmesi gerekiyor. Hamilelik sürecini başarıyla geçiren anne için doğumda uzmanlığını ispatlamış bir ebe ve nöbetine gelmiş dinlenmiş bir doktor ile doğum hızlı veya yavaş geçse, adli ve manevi sorumluluk göz önünde bulundurulduğunda normal doğum gerçekleşiyor. Diğer türlü hekim ebesine güvenemediğinde ya da doğumda bulunmaya zorlandığında sezaryenle kestirme yola sapabiliyorlar.
Ebelerin görevini yeniden hatırlamak gerekiyor
Ebeler hâlâ 1928 senesinden kalma, “Tababet ve Şuabatı San’atların Tarzı İcrasına Dair Kanun”a göre hareket ediyorlar. Birçok ülkede doğum tamamen ebelerin kontrolünde olmasına rağmen Türkiye’de tek sorumlu uzman hekimler. Bir tarafta muayene yapan, ameliyata giren, doğumdan tek sorumlu hekimler var, diğer tarafta ise hastayı doğuma hazırlamakta görevli ebeler.
Başarılı bir doğum, emek ister
Başarılı bir doğum için madden ve manen hazırlanmak gerekiyor. Yenilen içilen şeylere, teneffüs edilen havaya, kullanılan ilaçlara dikkat edilmesi gerekiyor. Hamilelik nasıl geçerse; doğum da öyle geçecektir. O yüzden hamilelikte bol bol egzersiz ve yürüyüş yapılmalıdır. Ayrıca stresten, ani hareket etmeden kaçınmalıdır. Kısacası iki can birden taşıyan anne adayının; hareketlerinden, beslenmesine; yemesinden, içmesine kadar her şeye azami dikkat etmesi gerekiyor.