Bitkiler Hisseder mi?
Duygularımızı ifade etmede, doğumlarda, sevinçli günlerde, çeşitli merasimlerde ve hasta ziyaretlerinde bitkiler ve çiçeklerden yardım alırız. Çünkü çiçeklerin güzel hissiyatımızı karşımızdakine taşıyacağına inanırız. Sahibi tarafından ilgilenilen, diyalog kurulan bitkilerin daha iyi geliştikleri, ilgilenilemeyen bitkilerin ise gelişimlerinin yavaşladığı kanıtlanmış bir gerçektir. Bu durum, bazen bize anlamsız gelen bitkilerin hissiyatımızı anladıkları gerçeğinin de bir ispatıdır.
Aylin ATAR
Kötü sözden etkilenen sardunya
Bir Rus bilim insanı, bitkilerin belleğinin olduğunu kanıtlamak istemiş ve sardunya bitkisi üzerinde deneyler yapmış. Yardımcılarından birine bitkinin yapraklarına iğne batırmasını, köklerini asite değdirip kesmesini ve bitkiyi sarsarak ona kötü sözler söylemesini istemiş. Diğer yardımcısına da eziyet gören aynı sardunyaya yakınlık göstererek dallarına su püskürtmesini, ona güzel sözler söylemesini ve toprağını havalandırmasını istemiş. Kendisi de bitki yapraklarına elektrot bağlayarak bir odaya koymuş ve bitkinin tepkilerini tespit etmeye çalışmış. Bitki, odaya giren iki asistana da farklı tepkiler vermiş.
Böcekleri hisseden venüs
Bitkilerin duygusu olduğu gibi kendilerini koruma mekanizmaları da vardır. Dışarıdan aldıkları sinyalleri değerlendirecek ve ifade edebilecek bir yapıları olmasa da dokunmaya olan hassasiyetleri ile değişen çevre şartlarına uyum sağlamaya ve hayatta kalmaya çalışırlar.
Bitkilerin dokunmaya hızlı tepki verdiğini gösteren en çarpıcı örnek, venüs bitkisidir. Görünümü bir çanağı kavrayan ele benzeyen bitkinin yapraklarının çevresindeki bezlerden şeker kokulu salgılar yayılır. Sinekler bu hoş kokuya dayanamazlar. Bitkiye konduğunda çiçeğin yüzeyindeki küçük tüylere dokunurlar. İlk anda kapanmayan çiçek ikinci kez dokunulmasıyla hızla kapanır. Çiçeğin kapanmasını sağlayan, kapanın iç tarafındaki hücrelerin bünyelerindeki suyu bırakıp çökmeleridir. Bu hadise, havası alınmış bir balonun sönmesine benzer. Kapanın dışındaki hücreler aşırı su alarak şişer. Bu durum, insanın kolunu hareket ettirmek için bir kasının kasılırken diğerinin gevşemesine benzer şekilde gerçekleşir. Bitki, kaptığı böceği salgıladığı enzimleriyle sindirip hayatını devam ettirir.
Meşelerin haberleşme ağı
Hissi olan, kendini koruyabilen bitkiler elbette iletişim de kurarlar. Misal olarak meşe ağaçları verilebilir. Yapılan bir deneyde ormanda seçilen bir meşe ağacının yapraklarının büyük bir kısmı koparılmıştır. Ağaç, bu durumun karşısında boş durmayıp otçul hayvanların hoşlanmadığı bir koku salgılamış kendini yenemez hale getirmiştir. Daha enteresan olan ise, ormandaki yara almamış diğer meşe ağaçlarının da aynı kimyasal maddeleri salgılamayı artırmış olmasıdır.
Koku alan küsküt otu
Son olarak, bitkilerin koku ve tat alma hisleri de var mı sorusu akla geliyor. Bu soru bize yok artık dedirtebilir; fakat bitkiler âleminde duyu organları olmadan bu duyuları kullanan birçok misal bulunur. Olgun meyvelerin havaya salgıladığı kimyasal maddenin diğer ham meyveler tarafından algılanıp onların da olgunlaşmasını sağladığı bir gerçektir.
Orman yangınlarından sonra dumanın, çevredeki tohumlar tarafından algılanıp çimlenmelerini hızlandırdığı tespit edilmiştir. Koku duyusunun sınırlarını zorlayan diğer bir bitki de küsküt otudur. Küsküt otunun yaprakları yoktur. Fotosentez yapamaz. Parazit olarak yaşayacağı bitkiyi koklayarak seçer. Küskütün domates ve buğday bitkilerinin bulunduğu yerleri konak olarak seçmesi asla bir tesadüf değildir.