Başardığını bilmek, başaracağını bilmenin pusulasıdır.
Her gün neşe içinde eve gelen Elif, o gün okuldan biraz durgun dönmüştü. Kafasının karışık olduğu her halinden belli oluyordu. “Nasıl sağlayacaktı bunu, daha güzel nasıl olunurdu?” Aklı hep bu sorularla meşguldü.
Elif, daha güzel olmak istediğinde saçlarını tarar, süslü tokalar takar, bazen de annesinin takılarını takınır ve güzel kokular sürünürdü. Ancak onlar, ne toka ne takı takarlardı. İşin içinden çıkamayacağını anlayınca ablasının yanında aldı soluğu. “Abla, daha güzel nasıl olunur?” dedi heyecanla.
Ablası: “Mesela dışarıda yürürken ne kadar vakur/ağırbaşlı olursan o kadar güzel olunur.”
Elif, ablasından bu cevabı alınca iyice aklı karıştı. Bu nasıl mümkün olacaktı ki? Ezberlediği yirmi dokuz harf nasıl yürüyecekti? Bunu yapamazdı. Kafasında iyice büyümüştü sorusu. Cevabını bulmadan okula gidemezdi. Düşünmekten ne oyun oynayabildi ne de ödev yapabildi. Nihayet babasının işten dönme saati gelmişti. Zil çalınca kapıya koştu, babasının şefkat dolu kollarına atıldı. “Babacığım, sana bir şey sormak istiyorum.” dedi.
Babası, “Tabii kızım, sor bakalım.” diyerek saçlarını okşadı. Elif, bu sefer sorunun cevabını bulacağına dair büyük bir inançla: “Daha güzel nasıl olunur?” diye sordu. Babası, yanağına bir öpücük kondurarak, “Senin gibi tabii ki güzel kızım.” dedi.
Elif’in beklediği cevap bu değildi. Omuzlarını düşürdü. Durumu annesiyle paylaşacaktı. Çantasından, istemeye istemeye defterini aldı, annesinin yanına gitti. Zihninde hallaç pamuğu olan o soruyu tekrarladı. “Anneciğim, daha güzel nasıl olunur?” Annesi, annelere özel evlat gözlemleme yeteneğini kullanarak Elif’in gün boyu cevap bulma sancısını izlemiş, okulda arkadaşıyla yaşadığı diyalog sırasında bu konuya takıldığını düşünmüştü.
“Herkes, kendini en mutlu hissettiği zamanlarda güzel olabilir canım kızım.”
Elif, defteri göstererek: “O zaman öğretmenim, benim mutsuz olduğumu mu düşünüyor, neden yazımın altına bunu yazdı?”
Annesi, öğretmenin yazdığı notu okuduğunda, Elif’in cevabını aradığı soru anlaşılmıştı. Notta yazan ifade şuydu: “Daha güzel olabilirdi.”
Peki, gerçekten neydi daha güzel ve nasıl olunurdu?
Sonuç değil süreç bildirimi
Okul öncesi ve ilkokul çağındaki çocuklar için geri bildirim, onların gelişimi açısından büyük önem taşır. Ebeveynler ve eğitimciler olarak etkili geri bildirim yapmamız gerekir. Ancak bu geri bildirimin, onların dünyasında derin anlamlar ve karmaşalar oluşturduğunun farkında olmalıyız.
Öncelikle çocuklardaki doğru davranışı övmek ile o davranış hakkında geri bildirim vermenin farklı şeyler olduğu bilinmeli. Bir çocuğun kendini yetkin hissetmesi için, o işi yapabilme becerisine sahip olduğunun farkına varması gerekir. Yapabildiğinin farkında olan çocuğun, özgüveni gelişir.
Çocuk olumlu bir davranış sergilediğinde, bununla ilgili geri bildirimde bulunma, davranışı gördüğümüzün ve farkında olduğumuzun kanıtıdır. Örneğin; çocuk ödevini bitirince, “Ödevlerini tamamladığını görmek çok güzel.” Odasını toplayınca, “Odanı topladığın için teşekkür ederim, sorumluluklarını yerine getirmen beni çok mutlu ediyor.” demek, çocuğa geri bildirim vermektir, çok kıymetlidir ve dikkat edilirse “Ben Dili” ile bu durum iletilmiştir.
Geri bildirim kullanımı, “Harikasın, bravo!” şeklindeki övgü sözlerinden daha işlevseldir. Peki, çocuğumuzu hiç mi övmeyeceğiz? Çocuğun yaptığı işin sonucundan ziyade, bir şeyi başarmak için gösterdiği çabaları övmek daha etkilidir. Yani aldığı notu değil, o not için yaptığı çalışmaları övmek… Sonuç odaklı değil, süreç odaklı bir takip sistemiyle hareket etmek daha faydalı olacaktır. Çünkü çocuğun, ailenin, okulun, öğretmenlerin çok daha ötesinde beklenmedik hadiseler meydana çıkınca, sonuç istenildiği gibi olmayabilir. Fakat süreçte verilen emekler hem vicdanen insanı rahatlatır hem de asla zayi olmaz; başka bir gün başka bir yerden karşılığını mutlaka bulacaktır.
Davranış değiştirmeye yönelik geri bildirimler
Çocuklara etkili geri bildirim verebilmemiz için öncelikle veri toplamamız gerekir. Verileri ise gözlem yoluyla toplayabiliriz. Yani çocuklarımızın yaptıkları davranışların altında yatan sebepleri iyi analiz etmeli, onları dinlerken yorum yapmadan, yalnızca dinlemeliyiz.
Geri bildirimde, değişmesi gereken davranış iyi tanımlanmalıdır. Yukarıda yapılan bildirim, Elif’in yazısına yönelikti ancak net değildi. “Daha güzel” kavramı, çocuk için soyut kalmış, olumsuz bir mesaj olarak algılanmıştı. Bunun yerine açıklayıcı ve somut olması açısından; “Burada bir P harfi var. Bu çizgiyi yukarıdan aşağıya düz bir şekilde indirip çubuğun başından ortasına bir göbek yapmayı deneyelim mi?” gibi…
Çocuklara geri bildirim, karşılıklı güvenin olduğu sakin ortamlarda daha çok, bireysel olarak yapılmalıdır. Aynı zamanda muhatabımızın davranışının hemen sonrasında olmalıdır ki çocuk, davranış ve geri bildirim arasında güçlü bir bağ kurabilsin.
Bizler genellikle bardağın boş tarafını görmeye meyilliyiz. Belki de bu yüzden eğitimciler ve ebeveynler olarak çoğu zaman, gelişmesi gereken alanlara odaklanırız. Ancak özellikle çocuklara olumlu olanı nazara vererek, görmek istediğimiz davranışları daha kolay kazandırabiliriz. Bunu da önce çocuğun iyi yaptığı becerisini dile getirip ardına beklentimizi ekleyerek sağlayabiliriz. İyiye odaklanarak yapılan geri bildirimin neticesinde, onların daha hızlı harekete geçtiğini görürüz.
Bırakalım çocuklarımız, güzeli kendileri görsün. Başardığını bilmek, başaracağını bilmenin pusulasıdır. Biz sadece etkili geri bildirimlerimizle onların becerilerinin farkında olmalarına ve kendi güzelliklerini keşfetmelerine yardımcı olalım.