Allah’ın insanlara verdiği birçok nimet vardır. Konuşma adamı nimeti ise insanı diğer canlılardan ayıran vasıfların başında gelir.
İnsanın vasf-ı mümeyyizi olan konuşma nimeti, diğer nimetlerde de olduğu gibi, rast gele kullanılmamalı, belirli kıstaslar içerisinde konuşma adabına riayet edilmelidir.
Konuşma adabını “Ne söylediğine ve hangi zamanda söylediğine dikkat et.” diye en sade şekilde özetleyen Hazreti Ebu Bekir Efendimiz’in bu sözü bizim için mihenk taşıdır. Nerde konuşmak, ne zaman susmak, ne söylemek, neyi söylememek ve bunları yapabilmenin
pratik usullerini sizin için yedi maddede topladık.
1. Susmasını bilmek
Öncelikle konuşmanın zıddı olan susmak, en güzel huylardandır. Âfiyet ve selâmetin onda dokuzu susmaktadır. Çünkü insanın başına gelen belâlar çok konuşması sebebiyledir. Süleyman aleyhisselam “Eğer konuşmak gümüş ise susmak altındır.” buyurmuştur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)de “Çok konuşanın hatası çok olur, hatası çok olanın günâhı da çok olur, günâhı çok olan kimseye de ateş daha lâyık olur.” buyurmuşlardır.
2. Faydasız sözleri terk etmek
Fazla konuşmak, tekrarında fayda olmayan şeyleri tekrar etmek ve lüzumundan fazla konuşmaktır. Faydası olmayan şeyleri konuşarak vakit zayi edilmemelidir. İnsan ömründen hesaba çekilecektir. Resûlullâh (s.a.v.); “Kişinin faydasız şeyleri terk etmesi, onun müslümanlığının güzelliğindendir.” yine başka bir hadisinde “Dilini fazla konuşmaktan tutan ve malının fazlasını infâk eden kimseye müjdeler olsun.” buyurdular.
Konuşmanın ortası; az sözle maksadını gizlemeyen, çok sözle muhâtabını usandırmayandır. Hızır (a.s.), Mûsâ (a.s.)’a bu hususta: “Ey Mûsâ, dinleyen söyleyenden daima fazla usanır ve yorulur. Konuştuğunda muhâtabına bıkkınlık verecek kadar sözü uzatma. Hem şurasını da iyi bil ki; kalbin bir kap gibidir. Onun içine koyacağın şeyleri düşün de koy.” der.
3. Yalana yaklaşmamak
Kişi, doğru veya yanlış her duyduğu şeyi söylememelidir. Müslüman, tehlike görse bile doğruyu söyler, yalan konuşmaz. Çünkü doğru söylemekte tehlikelerden kurtuluş vardır. Kurtuluş doğrulukta, helâk olmak ise yalandadır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Duyduğu her şeyi söylemesi, kişiye günah olarak yeter.” ve “Kim ki, yalan söylemeyi ve yalanla amel etmeyi bırakmazsa, Allâhü Teâlâ o kimsenin yemeyi, içmeyi bırakmasına, orucuna bir kıymet vermez.” buyurmuştur.
4. Bilmiyorum deme erdemine sahip olmak
Bir insan için bütün ilimleri bilmek imkânsızdır. İş böyle olunca bazı şeyleri bilmemek bir eksiklik değildir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadîs-i şerîflerinde “Kendine bir meseleden sorulup da bilmediği hâlde fetvâ veren kimse hem sapık hem de saptırandır.” buyurmuşlardır. Hz. Ali (k.v.): “Size bir şey sorulup da bilemediğiniz zaman ‘Bilmiyorum, Allah bilir.’ cevabını vermeniz kalb ve vicdâna ne kadar hoş gelir. Zâten âlim; bilmediklerinin bildiklerinden çok olduğunu bilendir, İbn-i Abbas radiyaallahumâ, “Bilmiyorum demeyi terk eden âlim, belâsını bulmuş demektir.” der. Bazı âlimler ise “Bilmiyorum diyen, noksanını bilip çalışa çalışa âlim olur, fakat bilmediği halde biliyorum dâvâsında bulunan, felâket çukuruna düşer.” demişlerdir.
5. Münakaşayı terk
Münâkaşa ve mücâdeleden uzak durmalıdır. Çünkü bunlar düşmanlığın anahtarıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Kim haklı olduğu hâlde münâkaşayı terk ederse cennetin en üst derecesinde onun için bir köşk yapılır. Kim de haksız olduğu hâlde münâkaşayı terk ederse onun için cennetin kenarında bir köşk yapılır.” buyurmuştur.
6. Gıybetten sakınmak
Konuşma adabına riayet eden kişi gıybet etmez. Gıybet, kişinin başka birisi hakkında, duyduğunda hoşlanmayacağı şeyleri o kişi yanında yok iken açıkça, kinâye yoluyla veya işâretle söylemesidir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurmuştur ki: “Bilir misiniz, gıybet nedir?” Allah ve resûlü daha iyi bilir, dediklerinde “Kardeşini, hoşlanmayacağı bir şey ile anmandır.” buyurdu. “Ya söylediğim kardeşimde varsa?…” denildiğinde ise “Eğer söylediğin onda varsa gıybet etmiş olursun ve eğer söylediğin onda yoksa o vakit ona iftirâ etmiş olursun.” buyurdu.
7. Çirkin sözden sakınmak
Sövmek ve çirkin söz söylemek de adaba riayet eden kişinin huyu değildir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Kötü ve çirkin söz cefâdır, cefâ ise cehennemdedir.” “Muhakkak Allah çirkin ve kötü söze buğzeder.” buyurdular. Allâh’ın yarattıklarından -canlı, cansız- hiçbir şeye lânet etmez, lânet etmeyi alışkanlık hâline getirmez. Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdular:
“Kul bir şeye lanet ettiği vakit, bu lanet göğe yükselir, yükselince de göğün kapıları kendisine kapanır. Sonra bu lanet yeryüzüne iner. Yeryüzünün de bütün kapıları kendisine kapanır. Bundan sonra sağa döner, sola döner, çıkar yol bulamayınca, (sonunda) lanet edilmiş olan kimseye döner. Bu kimse buna lâyık ise, iş tamamdır; değilse, lanet edenin kendisine döner.” buyurmuşlardır.
Merhabalar insan ve hayat ekibi,
Derginizi ve bununla beraber sitenizi kesfettigimden beri kendimi mutlu hissediyorum. Yani otobüs beklerken ya da tek başıma yemek yerken artık eskisi gibi sıkılmak yerine sizin yazılarınızı okuyorum ve beni mutlu ediyor. Herşey için teşekkürler.
Selamün aleykum. Ben Türkmenistan’ın başkenti Aşkabat’ta Mahtumkuli üniversitesinde gazetecilik okuyorum. Sizin derginizi keşfettiğimden beri çok bilgiye ulaştım. Onların içinde bilmediklerim de var. O bilgileri öğrendiğime mutlu oluyorum.
Tam bir sohbet tadında sanki birbirini sadece Allah rızası için seven insanlar toplanmışta güzel dinimizin sohbetini yapıyomuşuz gibi
Bu dergide, yazılarda ihlas var, arkasında da hakiki ilim var. insan okurken normal makalelerden farkını anlayabiliyor.
İnsanların nerde hata yapabildiklerini sentezleyerek insanlara faydalı olacak çıkış yolunu keyifli bir biçimde birkaç parağrafta ve keyifli bir üslupla istifadesine sunuyor.
İnsan ve hayat dergisine abone olmak belki de kendime yaptığım en büyük iyiliklerden birisi
Hayatın anlamını bilmektedir..Hayatı okumaktır..