Lokman Hekim Şifası
Sadece tabiplerin piri olarak bilirdik hep o mübarek zâtı. Ve çocukluğumuzdan itibaren Lokman Aleyhisselam “Hekim” olarak anlatılmıştır bize. Binlerce yıl evvelinde, tıp ilmini, asrındaki insanlığın hizmetine sunmuş; tabiattaki bitkilerle insanların dertlerine deva olmaya çalışmış bir Nebidir O. Ama bugün onun hakkında bir şey daha öğreniyoruz. Lokman Hekim sadece bedenlere değil ruhlara da reçete yazmıştır.
Son elli yıldır tıp alanında gelişmelerden övgüyle söz ediliyor. Hastalıkların teşhis ve tedavisinde bir çok yeniliklerin bulunacağı, hatta genetik birkaç hastalığın dışında, tıbbın halledemeyeceği herhangi bir konunun kalmayacağı tahmin ediliyor.
Yaratılış itibariyla organik ürünlere muhtaç olan insanın, türü inorganik olan sentetik ve kimyasal ilaçlarla tedavi edilmeye devam edilerek bu hedefe varılması mümkün mü? Bu şu an için pek bilinmiyor. Ancak İlahi bir yardımla insan tabiatını zaten çözmüş olan Lokman Hekim’in usulü bugün hatırlanmıyor. Bu da gösteriyor ki insan tabiatına faydayla beraber zarar da veren sentetik ve kimyasal ilaçların yolunda gidildikçe hastalıklardan tamamen kurtulmak pek de mümkün gözükmüyor.
Lokman Hekim ilaçlarını günümüz modern tıbbının tekrar yüzünü dönmek zorunda kaldığı, kimyasallardan uzak, tabiat eczanesinden keşfederdi. Öyle ki döneminde marazı olup da onun tedavisinden sonra, bütün emrazını silkeleyip; eskisinden daha iyi olduğunu, ikrara mecbur olurdu insanoğlu. Ölümden gayrı her derde deva olmuş o büyük hekim. Hatta bir rivayette ölüme de çare bulmuş lakin ilahi takdire uygun olmayacağından yırtmış reçetesini, savurmuş tarihin akan seyrine.
Hatırlanır bu bilgiler insanımızın bilincinde, “Lokman” ismi duyulduğunda. Lezzeti ve hoş rayihasıyla yüce Mevlâmızın, insanlığa bir ikramı olan meyvelerden elmanın, insan vücudu için ne kadar mühim bir vitamin kaynağı olduğunu “karnında elma olduğu halde ölene şaşarım” sözü özetler sanırım.
Sağlığın hekimi insanların hakîmi idi
Sağlık alanında Lokman Hekimin usulü unutuldukça sağlığa giden yol hep hastalıktan geçecek gibi gözüküyor. Lokman Hekim’in bir unutulan tarafı var ki o da çoğunlukla unutulmuş durumda. O da Lokman Hekim’in “hakîm” tarafıdır. Çünkü sure-i lokmandaki ayetlere ve sahih kaynaklarındaki veciz konuşmalara bakılırsa; kendisi iyi bir ediptir. Bir gencin ruhuna ve gönlüne hitap edişi ve onun psikolojik yapısını harika tahliliyle iyi bir psikologdur. Evladına yaptığı ana-baba hukuku ve güzel ahlakın ana ilkelerini ihtiva eden hikmetli sözleri, onun ne kadar da örnek bir baba olduğunu gösterir. Yüzyılların eskitemediği, mübarek sözler sarf etmesi ise onun ne kadar münevver bir âlim olduğunun tescilidir.
Lokman “Hekim” mi? Yoksa “Hakîm” mi?
Sayılan bütün bu hususiyetleri onun hekim olduğu kadar “hakîm” olduğunu da ortaya koymaktadır. Hekim, bildiğiniz üzere tabip, doktor demektir. Peki ya “hakîm” ne demek? Hakîm, az ve öz konuşan, boş ve faydasız hususları konuşmayan, her konuştuğu hikmetle dolu olan, veciz konuşan, konuşmasıyla insanları etkileyen, onların hayatlarına müspet manada dokunabilen kimse demektir.
Lokman Hekim, çok ince düşünceli, keskin görüşlü bir zattı. Ondan bahseden Ayet-i kerimede Mevla’mız “Yüce Allah, hikmeti istediğine verir. Kime de hikmet verilmişse ona büyük hayır lütfedilmiştir. Dolayısıyla o kimsenin ilmen, amelen bunun şükrünü yerine getirmesi gerekir.” buyurmuştur. Mübarek Peygamberimiz de Lokman Hekimden bahsederken, “Hazreti Allah onu, çok tefekkür eden, uzakları gören bir basiret ve takva ehli bir kul kıldığı; onun Allah’ı, Allah’ın da onu sevdiği, ona hikmet lütfettiğini ifade eder.
Verdiği nasihatler çağları aştı
Lokman Hakîm’in on beş-yirmili yaşlardaki genç evladını, bir gün dizinin dibine oturtup ona aktardığı müthiş tecrübeler bugün bile insanları sarsan bir hikmet nidasına sahiptir. Onun nasihatleri, salim niyetli, dünya hayatını doğru yaşamanın kurallarını evladına aktararak, ulvi bir şuura ulaşmasını isteyen her babanın hayranlık duyduğu tavsiyelerdir.
Yediden yetmişe her birimizin kulaklarına küpe olası nasihatleri, ne muazzamdır. Binyıllar ötesinden bize ulaşan hikmetli sesiyle yaptığı o konuşma Mevlâyı da razı etmiş olacak ki, Lokman Hekim adına bir sûre-i celîle nazil olmuştur. Yine o, yüzyılların eskitemediği insanlığın dünya ve ahirette rahatını temin edecek müthiş tecrübeleri, hakimane üslubuyla veciz bir surette ortaya koymuştur.
Daha birçok nedenden dolayı günümüzde bir kez daha onu keşfetmek; düsturlarını anlamak ve hayatımıza uygulamak zorundayız.
Netice olarak görülüyor ki, Lokman Aleyhisselâm “hakîm”dir. Kalplere işleyen ve yüzyılları aşan hikmetlerle dolu nasihatlerinde görüldüğü gibi, o aslında ferdi ve toplumsal bir ruh doktorudur. Nasihatleri yaşadığımız asrın birçok problemine pratik ama bir o kadar da etkili ilaçlar sunmaktadır. Yani önce “hakîm”dir. Sonra hekim….
Lokman Hekim iltifatı nasıl kazandı?
Lokman Hekim, Hazreti Dâvûd zamanında yaşamış, çocukluğunda hayvan otlatmış, Davut Aleyhisselam ile tanışmış, ve ondan ilim öğrenmiş, daha sonra İsrâiloğullarının kadısı (hâkim) olmuştu. Teni siyahî, dudakları kalın, ayakları enli ve burnu yassı biri imiş. Yani görünüş olarak Yusufî bir güzelliğe sahip değilmiş. Ama o, insanlara bilgiler aktarır, bütün insanlar da onu saygıyla dinler ve konuşmalarından çok müteessir olurlarmış.
Yine bir gün, yaşadığı vilayetin önde gelenlerini etrafına toplanmış. Onlara sohbet ederken biri yanına yaklaşmış ve ona; “Sen, beraber falan yerde koyun otlattığımız çocukluk arkadaşım Lokman değil misin?” diye sormuş. Lokman Hekim; “Evet sevgili arkadaşım”, diye cevap vermiş. Adam tekrar; “Bu kadar insanın teveccühünü nasıl kazandın, işin sırrı nedir? Doğrusu çok merak ettim?” demiş.
Lokman Hekim, hakîmâne bir cevap vermiş. Ve demiş ki, “Ey sevgili kardeşim, sana söyleyeceğime kulak verirsen sen de böyle olursun. İnsanların bana teveccühünün nedeni, gözümü haramdan muhafaza etmem, dilimi tutmam, iffetli ve yemede ölçülü olmam, namusumu korumam, doğruyu söylemem, verdiğim sözü yerine getirmem, misafirime ikramda bulunmam, komşumu korumam ve beni ilgilendirmeyen şeyleri terk etmemdendir. İşte beni gördüğün duruma getiren bunlardır.” demiş.
Lokman Hekim, Salih insan için reçetesini böyle yazdı
- Evladım! Dünya derin bir denizdir. Çokları onda boğulmuştur. O denizde senin gemin Allah’a gereken saygıyı göstermek olsun. Bineğin Allah’a imanın ve yolun Allah’a tevekkül olsun. Umulur ki kurtulursun; tamamen kurtulacağını da sanmam.
- Dünyadan yetecek kadar al, ona kapılma, bu ahiretine zarar verir. Dünyadan el etek de çekme, yoksa insanlara yük olursun.
- Kuzu ile kurt arasında dostluk olmadığı gibi; iyi ile kötü arasında da dostluk olmaz. Çekişmeyi seven hakarete uğrar, kötülük olan yerlere giden töhmet altında kalır, kötülüğe yaklaşan kendini kurtaramaz ve dilini tutmayan pişman olur.
- İyilerin hizmetinde bulun; kötülerle dostluk kurma.
- Güvenilir kimse ol ki zengin olasın.
- Âlimlerle bir arada bulun ve onların dizinin dibinden ayrılma; fakat onlarla tartışmaya da girme, yoksa sohbetlerinden mahrum kalırsın. Onlara bir şey sorarken nazik davran. Seni ihmal ettiklerinde onlara bıkkınlık verme, yoksa senden usanırlar.
- Biriyle konuşurken ona yönünü dönerek konuş. Arkanı dönerek ondan bir şey isteme ve yüzün dönük olarak da ondan uzaklaşma.
- Küçükken edepli olursan, büyüdüğünde faydasını görürsün.
- Küçük işleri umursamazlık etme. Çünkü küçük, yarın büyüğe dönüşür.
- Yavrum, yalan söylemekten sakın! Çünkü yalan, dinini ifsat eder, insanların yanında mürüvvetini noksanlaştırır ve bu durumda da utanma duygun yok olur; değerin düşer, makam ve mevkiin elden gider; küçümsenirsin, konuştuğun zaman sözün dinlenmez, söylediğine itibar edilemez.
- Kötü huydan, sıkıntı vermekten, sabırsızlıktan sakın. Bu hasletler karşısında hiç bir arkadaşın sana dürüst davranmaz ve seninle aralarında daima bir mesafe bırakırlar.
- İşini sev; karşılaştığın olaylar karşısında sabret. İnsanlara karşı güzel huylu ol! Zira huyu güzel olan, herkese güler yüz gösteren ve bunu yaygınlaştıran, iyiler yanında nasibini alır. Ona karşı, iyi kimseler sevgi besler, kötüler de ondan uzaklaşır.
- Eğer dünya zenginliklerinin senin için bir araya getirilmesini istersen, insanların ellerinde olanlara göz dikme. Zira peygamberleri bulundukları mertebeye ulaştıran şey, insanların ellerinde bulunanlara göz dikmemeleridir.
- Yavrum, hikmete sarıl ki onunla ikram göresin, onu yücelt ki sen de üstün tutulasın. Hikmetin en üstünü Hazreti Allah’ın dinidir.
- Dünya hayatı kısadır. Senin oradaki ömrün ise daha da kısadır. Bu kısa ömrün de daha az bir kısmı geride kalmıştır. Yavrum, iyiliği ehline yap, ehil olmayana iyilik yapma; yoksa o, dünyada boşa gider, ahirette de sevabından mahrum