EğitimKişisel Gelişim

Mücadele Başladı “Eğitimin Klasikleri mi, Yapay Zekâ mı?

Yıllardır süre gelen eğitim ve tedrisat sistemlerine baktığımız zaman toplumların insan yetiştirmeye ne kadar önem verdiğini  görmüş oluruz.

Bilgi paylaşımın ve erişilebilirliğin artması, eğitimi hem niceliksel hem niteliksel açıdan dönüştüren çok güçlü bir etkendir. Fiziksel ortamdan sıyrılan bilgi; internet, dijital araçlar, yapay zekâ, dil engelinin aşılması, zaman ve mekân sınırlamasının kalkması gibi faktörler ile çok geniş yelpazeye yayılmıştır. Eksponansiyel yani zamanla katlanarak artan büyüme biçimine sahip olduğu için de sonucu tahmin edilmeyen noktalara ulaşmaktadır. Eğitimde de klasik usullerin yerini yapay zekânın alması kaçınılmaz olarak görülmektedir. Lakin burada unutulmaması gereken, yapay zekânın aklı kullanmayı teşvik eden bir sistem olarak yol gösterdiğidir. Zihinsel, bireysel ve toplumsal gelişim için ise eğitimin klasiklerini göz ardı etmemek gerekiyor.

Yıllardır süregelen eğitim ve tedrisat sistemlerine baktığımız zaman, toplumların insan yetiştirmeye ne kadar önem vermiş olduğunu görürüz. Yıllar geçse de eğitimin özü değişmez. Burada gaye, insanı, kendini ve çevresini tanıyacak, anlamlandıracak ve dönüştürecek şekilde yetiştirmektir. Eğitim sadece bilgi aktarımı değil, aynı zamanda karakter, duygu, iletişim, empati ve toplumsallaşma sürecidir. Bu süreç içerisinde klasik eğitim, sosyal etkileşimi destekler, disiplin ve sorumluluk kazandırır, toplumsal değerlerin sürekliliğine aracılık eder. Klasik eğitimin temelinde hedef belirleme, temel bilgi ve değer aktarımı, sorumluluk bilinci aşılama ve ölçme değerlendirme vardır. Şartlar ne olursa olsun öğrencinin merkezde olup, toplumsal seviyenin yükseltilmesi amaçlanmaktadır. Klasik eğitimin kırmızı çizgileri; insanı sadece bilen değil, anlayan, düşünen, sorumluluk taşıyan, değerli bir varlık olarak yetiştirmeye dayanır.

Temel bilgi ve değer aktarımı

Bireye belli bir kültürel, tarihsel ve bilimsel altyapı kazandırmak, eğitimin gereğidir. Dil bilgisi, matematik, tarih, fen gibi temel disiplinler vazgeçilmezdir. Temel aritmetiği, en basitinden çarpım tablosu, sayı basamakları, rasyonel, üslü, köklü sayı gibi kavramları bilmeyen bir öğrencinin yapay zekâ teknolojileri ile türev, integral çözmesi, altı boş bir kazanım olacaktır. Bilgiye ulaşım ve depolamadaki kolaylığı tembelliğe dönüştürüp not tutmaktan kaçınmak, gelişimi engelleyen büyük bir settir. Teknoloji konuştuklarımızı hatta düşündüklerimizi kayda alma noktasına gelmiş olsa bile öğrendiklerini yazmak ve gerekli notlar almak hem genel yetenek hem de beyin ve zihin disiplini için şarttır. Not tutmak, hatırlatma gücümüzü artırır, önemli konular üzerine yoğunlaşmamızı sağlar ve planlı yaşamayı öğretir.

Yerlerin ve göklerin yaratıcısı olan Allahü Teâlâ, kullarının neler yaptığını bütün ayrıntılarıyla bilir. Allahü Teâlâ’nın koyduğu nizam, kıl payı aksamadan devam etmekte, kul bildiğini işlerken, üzerinde bulunan yazıcı melekler, kirâmen kâtibîn de, onun bütün yaptıklarını yazıp kayıt altına almaktadırlar. İnsanlar arasındaki hak ve sorumlulukları düzenlemenin en sağlıklı yolu, her şeyi kayda geçirmek; hesaplaşma aşamasında ise belge ve tutanakları ortaya koyarak hakkın yerini bulmasını, adaletli bir sonucun alınmasını sağlamaktır. İşte kıyamet günündeki hesaplaşma da böyle olacaktır. Allahü Teâlâ, kulun her şeyini bilmesine rağmen, adâletin bütün şartları tamamlanması için şâhitler getirecek, kula amellerini gösterecek ve daha sonra cezasını verecektir.

Ödev sorumluluktur

Yapılan araştırmamalara göre okul ödevleri için her 4 öğrenciden biri ödevlerinde yapay zekâyı kullanıyor. Gerçek hayatta ise sorumluluk alanımızda ve karşımıza çıkan sorunlarda yapay zekâdan destek alabiliyoruz fakat karar verici ve uygulayıcı yine biziz. Örneğin, yapay Zekâ tıp alanında teşhisin yüzde 80 ini yapabilirken, tedavinin yalnızca yüzde beşini yapıyor.

Bu sorumluluğu yerine getirme görevi bize aittir. Öğrenmek ve kendimize değer katmak için bu şarttır. Eğitim yıllarımızı hatırlayalım. Verilen ödevleri, ansiklopedi veya muhtelif kaynaklardan araştırarak, kendi el yazımızla yazar ve kendimize ait bir tarz ile dosyalayıp sunum yapardık. Bu ödevlerdeki bilgiler hâlâ hafızalarımızda kayıtlıdır.

Kalem ve zihnimiz

Öğrenmede birkaç duyu organını birlikte kullanarak yapılan çalışmalar, daha geliştirici ve daha kalıcıdır. Beyin, dış dünyayı duyu organlarımız sayesinde algılar ve duyu organlarının kullanımı sayesinde gelişir. Bu organlardan gelen sinyaller, beyindeki özel merkezlerde işlenir. Beyin bu uyarılarla aktif kalır, öğrenir, değişir ve bağlantılar kurar. Bir insanın zengin duyusal deneyimler yaşaması, beynin sinir ağlarını geliştirir. Duyu organları, beynin dış dünya ile kurduğu bağlantıların kapısıdır. Bu kapılar ne kadar çok açılırsa, beyin o kadar gelişir. Kalemi parmakla tutmak, kâğıdın dokusunu hissetmek, satır boyunca ilerlemek gibi eylemlerin hepsi, beynin motor korteksi ve dokunsal algı bölgelerini aktive eder. Görsel sistemle el hareketi senkronize olur. Beynin farklı bölgeleri birlikte çalıştıkça, nöral bağlantılar sağlamlaşır.  Bu, beynin aktif kalmasına ve bilginin kalıcılığına katkı sağlar. Kalemle yazarken düşünerek yazarız. Bu, zihni uyanık tutar ve yazarken öğrendiğimiz bilgiler, beynin daha derin bölgelerine işlenir. Bilimsel araştırmalar şunu gösteriyor: “Kalemle yazılan notlar, klavye ve sesle yazılanlara göre daha iyi öğrenmeyi ve hatırlamayı sağlar.” Çünkü: Kalemle yazarken seçerek, özetleyerek yazılır. Kalemle yazmak, beynin duyusal ve bilişsel sistemlerini aynı anda harekete geçirir. Bu da hem beyni geliştirir hem de “kopyala-yapıştır” mantığından kurtararak kendi üslubumuzu ortaya çıkarmamızı sağlar.

Not tutmak, bir şahsiyet meselesidir

“İlim bir avdır, onun zaptı kayıt iledir.” Not tutmak, insanın içindeki cevheri dışarı çıkarmaktır. Okuduklarından ve dinlediklerinden süzdüklerini yazmak, kendi hayat görüşünü ortaya koymaktır. Düşüncelerini yazıya döken kişi, onları şekillendirme gücüne sahip olur. Bunu kendi el yazısıyla yazmak ve yıllar sonra bu yazıları zaman zaman okumak ise dünyalara değişilmeyecek bir hazdır.

Herkesin yaşayışı kendine özgün olduğuna göre eğitim hayatı da kendine has olmalıdır. Enderun mekteplerinin giriş kapısında yazan “Burada hiçbir balık uçmaya, hiçbir kuş yüzmeye zorlanmaz” anlayışı, bunun en güzel örneğini oluşturmaktadır. Her öğrencinin öğrenme hızı, öğrenme stili, öğrenme deneyimi ve kişisel geçmişi farklıdır. Her öğrenciye aynı müfredatın sunulması, belli seviyeye kadar fayda sağlayacaktır. Kişisel farklılığın yansıması, kişinin kendine has tutmuş olduğu notlardır. Kişiselleştirilmiş öğrenme, eğitime önem veren devletler tarafından yıllarca değişik şekillerde uygulanmıştır. Okumuş olduğu dersi hocasının dizinin dibinde tekrarlayan talebe ile yapay zekâ sistemleri ile kişiye özel uyarlanmış analizler kullanılarak eğitimine yön verilen öğrencide hedef aynıdır. Keyfiyete haiz insanlar yetiştirmek.

Ajanda kullanmak, ayrıcalıktır

Ama bu ayrıcalık lüks anlamında değil, farkındalık ve verimlilik açısından bir ayrıcalıktır. Ajanda, ciddiyeti temsil eder. Ajandaya yazmak stresten kurtarır, zihni serbest bırakır. Yaptığı görevleri işaretlemek, insanı rahatlatır. Bunu alışkanlık hâline getirmek, başıboşluğu ve dağınıklığı önler. Hedefe odaklanma yetisini geliştirir. Değerli zamanımızın daha bilinçli kullanılmasını sağlar. Ajandaya not almak, gelecekteki “kendine yatırım” dır. Bir ajanda tutmak, “Kendimi ve zamanımı önemsiyorum” demektir. Ajanda, kişisel tarihçe gibidir. Belgeye ve gerçekliğe ehemmiyet verdiğimizi gösterir. Herhangi bir durumda ajandaya yazdıklarımızı delil olarak göstermek, ikna açısından etkilidir.

Klasik eğitimin sağladığı tüm faydalar yanında eğitimde ve not tutma hususunda yapay zekânın artılardan da istifade etmek ivmeli bir kazanç sağlayacaktır. Yapay zekânın özellikle hız, anlamlandırma ve arşivlemedeki katkılarından istifade etmelidir. Mesela, yapay zekâ uygulamaları ile derste öğretmenin söyledikleri ya da toplantıdaki konuşmalar, otomatik yazıya dökülebilir. Uzun notlar ya da metinler, yapay zekâ tarafından özetlenebilir. Notlardaki anahtar kavramlar tanınıp, otomatik etiketlenebilir. Farklı notlar arasında bağlantılar kurulabilir. Kavram haritaları çıkartılabilir. Öğrenme stilinize göre sorular oluşturabilir. Hızlı olmak ve zaman tasarrufu yapmak kolaylaşır. Kendini bilen ve ne yapacağının farkında olan birisi için ekstra güzel fırsatlar sunar.

Teknolojinin hızlanması ile zamandan sağladığımız kazancı nerede değerlendirdiğimiz, hayatımızın kalitesini ortaya koyar. Teknolojinin girdabında mı harcayacağız yoksa gelişim, birikim ve huzur için mi değerlendireceğiz. Eğer kazanılan zamanı sadece sosyal medyada oyalanmak gibi yüzeysel uğraşlarla tüketiyorsak, teknolojinin sağladığı avantajı boşa harcamış oluruz. Oysa bu zaman, öğrenme, düşünme ya da topluma katkı sağlama yönünde kullanılmalıdır. Teknolojik gelişmenin gerçek değeri, bize sunduğu zamanı bilinçle kullanabildiğimiz ölçüde ortaya çıkar. Hiç bitmeyecek zannettiklerimizin bir çırpıda elimizden uçuvermesi, fani dünyanın en hakiki gerçeğidir. Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “İki nimet vardır ki, insanların çoğu, bu nimetleri kullanmakta aldanmıştır: Sıhhat ve boş vakit.” buyurarak, keyfiyete haiz olmanın anahtarını bizlere sunmuşlardır.

En Yeniler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu