Tarihiyle Coğrafyasıyla Bizden Bir Şehir: Belh
Coğrafi terimlerde birçok şehir adıyla karşılaşıyoruz. Bu şehirler bazen bildiğimiz bir alimin doğum yeri, bazen devrinin medeniyet ve ilim merkezi olarak karşımıza çıkıyor. Bu vilayetlerle aramızda bir bağ kurduğumuz halde, bugün nerede olduklarını bilemiyoruz. Tarihte ismiyle sıkı bir bağımız olan Belh şehri de bunlardan birisidir. Sizin için Belh’i araştırdık, literatürde bulamayacağınız bilgilere ulaştık.
Belh şehri Afganistan’ın Mezar-ı Şerif vilayetinin 20 kilometre yakınında bulunan tarihi bir kasabanın adıdır. Belh ismi sonradan Afganistan’ın en önemli ticaret merkezlerinden olan Mezar-ı Şerif vilayetinin ismi ile beraber kullanılmaya başlanmıştır. Ülkemizdeki İzmit / Kocaeli, Sakarya / Adapazarı gibi Mezar-ı Şerif ve Belh beraber zikredilmektedir.
Mezar-ı Şerif (Belh) bölge olarak Semerkant, Buhara ve Tirmiz’in güneyinde Türkistan coğrafyasında yer alıyor. Afganistan – Özbekistan sınırını oluşturan Amu Derya nehrinin 74 kilometre güneyinde, deniz seviyesinden 366 metre yükseklikte, Kûhibaba Dağı’nın eteğinde kurulmuş bir şehirdir. Önceleri şehrin merkezi Belh iken, yirminci yüzyılın başlarında merkez Mezar-ı Şerif tarafına kaymıştır. Şehir merkezinin değişmesinde Hazreti Ali (r.a)’ye atfedilen türbe etkili olmuştur. Bu türbenin manevi değeri, şehrin aynı zamanda ticaret merkezi haline gelmesine zemin hazırlamıştır. Bugün Mezar-ı Şerif Afganistan’ın istikbali en parlak vilayetlerinden birisi olarak gösterilmektedir.
Adıyla alim şehir
Belh’in İslam tarih ve kültüründe ehemmiyete haiz bir yeri vardır. Bu şehirde hadis, tefsir, fıkıh, felsefe, tıp ve coğrafya sahasında birçok alim yetişmiştir. Yetişen alimler daha sonra Bağdat ve Dımaşk (Şam) başta olmak üzere İslam kültür ve medeniyetinin gelişmesine katkıda bulunmuşlardır. Şehir bu özelliğiyle tarihte “Kubbetü’l İslam” ve “Dârü’l fıkh” adıyla ünlenmiştir.
Afganistan’ın İslam ile tanışması Hazreti Osman(r.a)’nın halifeliği zamanında olur. Temim-i Ensari ve Cübeyr-i Ensari diye iki sahabenin bu bölgeye gelmesiyle bölge İslamiyet ile müşerref olmuştur. Bu sahabelerin kabri şerifleri halen Kabil’dedir.
Emeviler ve Abbasiler dönemlerinde Müslümanların bu coğrafya ile alakaları devam eder. Özellikle Gazneli Mahmud (998-1030) zamanında Müslümanların bu bölgedeki tesiri artar. Semerkant, Buhara, Tirmiz gibi ilim merkezleri oluşur, buralarda pek çok alim yetişir. Bu şehirlere paralel olarak, coğrafi yakınlığı sayesinde Belh şehri de çok büyük bir ilim ve medeniyet merkezi haline gelir.
Şehrin en çok bilinen âlimleri, herkesin duyduğu, menkıbelerini anlattığı Şakik-i Belhî Hazretleridir. Kabri Tacikistan’ın Feyzabat nahiyesinde bulunan Hatemi Esam Hazretleri de Belh şehrindendir. Kabrinde Belh’ten geldiğ yazılıdır. Yine Belh’in en meşhurlarından birisi de, İbrahim bin Ethem Hazretleri’dir. Horasan hükümdarının oğlu olması hasebiyle sarayda yetişmiştir. Birçok imkâna sahip olan İbrahim bin Ethem, ileride devletin başkanı olması muhtemel iken dervişliğe niyet etmiş, Bağdat’a giderek ilim okumuş ve birçok ilim merkezinde istifade etmiştir.
Bu âlimlerin dışında tabiinden Dahkak Bin Müzahim, Atâ bin Meysere, Ebu Hanife’nin talebelerinden Kadı Mutî el Belhî, Muhaddis Abdullah el -Belhî, Muhammed Bin Fazl el-Belhî, coğrafyacı ve astronomi âlimi Ebu Zeyd el- Belhî, Mevlana’nın babası Sultanü’l Ulema Bahâeddin Veled gibi meşhur birçok âlim yetişmiştir. Yine Mevlana Celalettin Rumî’nin doğum yeri de Belh şehridir. Doğduğu ev halen Belh’tedir. O günün şartlarında topraktan yapılan ev, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki kümbet şeklindeki toprak evlere benzemektedir.
Belh Konya şehrine benziyor
Belh vilayetinin yakınında Kunduz, Faryab gibi Afganistan’ın belli başlı vilayetleri bulunuyor. Bu şehirlerin Kabil ile bağlantıları sadece Salang geçidinden sağlanabiliyor. Geçidin yüksekliği 4500 metre, ancak Belh’in bulunduğu yer bir nevi Konya ovasını andırıyor.
Burada insanların asıl meşguliyeti ziraat. Şehrin içinden geçen o muhiti sulayacak ırmaklar, kanallar var. Bölgede belh ismiyle bir de nehir var. Belh nehri, çevresindeki verimli topraklarda pamuk, tahıl ve meyve yetiştiriliyor. Şehir bizdeki Konya Meram bağlarına benziyor. Yer olarak düz bir bölge, ziraata elverişli. Özellikle ırmaklar üzerine baraj yapılıp yeni kanallar açılırsa bölge tarıma daha elverişli hale getirilebilir. Bu bölgeden doğal gaz ve petrol de çıkarılıyor.
Havaalanı yapılan ikinci şehir
Belh, Afganistan’ın medeniyet, ticaret ve teknoloji sahasında gelişmeler bakımından da ön sıralarda yer alan vilayetlerinden bir tanesidir. Ülkenin kuzey bölgesindeki ithalat ve ihracat faaliyetleri Hayratân gümrük kapısından yapılıyor. Hayratân Mezar-ı Şerifin bir ilçesi, oranın bizdeki İstanbul-Haramidere’si denilebilir. Afganistan’da 2012 yılına kadar toplam 24 kilometre demiryolu vardı. Bu demiryolu Özbekistan’dan Hayratân’a kadar olan kısımdaydı. Şu an demiryolu Mezar-ı Şerif vilayetine kadar uzatıldı. Şehir merkezine kadar tren geliyor. Ulaşım kolay sağlanınca Mezar-ı Şerifin ticaretten kazancı da arttı. Ayrıca geçmiş dönemlerde Afganistan’dan çıkarılan doğal gaz Mezar-ı Şerif vilayetine çok yakın Şibirkan vilayetinden çıkarılıyordu. 1979 yılında Sovyet işgali sırasında işgalciler kumanda merkezlerini Mezar-ı Şerif e kurdular. Ruslar döneminde doğal gaz hatları mevcuttu; ancak tahrip edildiği için günümüzde bu doğal gaz hattı kullanılamıyor.
Günümüze kadar sadece Başkent Kabil’den uluslararası uçak seferleri yapılıyordu. Gelişmeye müsait bir yerde kurulan Belh şehrine, şu an ülkenin ikinci uluslararası havaalanı yapılıyor. Havaalanı tarafındaki binaları bir Türk inşaat şirketi yapıyor. Mezar-ı Şerif Havaalanı henüz tamamlanmadı, yetkililer birkaç aya kadar havaalanının biteceği bilgisini veriyorlar. Mezar-ı Şerif Havaalanı’ndan bazı uçak seferleri gecikmeli de olsa yapılabiliyor.