AraştırmaKapakKeşfet

Çizgi Filmler Ne Kadar Masum?

Her türlü kötülükten korumaya çalıştığımız gözbebeĞimiz çocuklarımız. Onlar, zihnî ve Ruhî
olarak gelişme aşamasında iken çizgi filmler yoluyla acaba hangi tehlikelerle karşı karşıya kalıyorlar?

Mersin’de, izlediği Pokemon çizgi filminin etkisinde kalan küçük çocuk kendisinin oyunun uçan kahramanlarından biri olduğunu düşünerek 7. kattaki evlerinin penceresinden aşağıya atladı. Adana’da 12 yaşındaki bir çocuk, izlediği Örümcek Adam filmine özenerek tavandaki vantilatöre bağladığı iple uçmak istedi. Bağladığı ip boynuna dolanan çocuk, hayatını kaybetti… Sadece ülkemizde değil dünyada da sayısı her geçen gün artan bu türden haberler, hayatın en saf dönemi olan çocukluk döneminde çizgi filmlerin bireylerin hayatında ne kadar etkili olduğunu göstermesi açısından oldukça düşündürücüdür.

Televizyon ve internet hayatımıza sonradan katılmasına rağmen, çocukların sosyal çevresinde anne, baba gibi diğer mefhumları ikinci plana atarak, birinci sıraya yerleşmeye çalışıyor. Çok geçmeden, hayatımıza “çizgi film” diye bir gerçek yerleşti. Zamanla çizgi filmlerin sayısı, çeşitliliği ve yayın süreleri arttı. Sadece çizgi film yayını yapan kanalların açılmasıyla birlikte çocuklar artık odalarındaki televizyonlarda, ellerindeki tabletlerde istedikleri çizgi filmi istedikleri yerde izleyebilir hale geldi.

ilk çocukluk dönemlerinden itibaren çocuklar, kendilerine model olarak seçtikleri, televizyondaki çizgi kahramanlarının özelliklerini günlük hayatlarına ve oyunlarına yansıtmaya başlarlar. Çünkü bu dönem çocuğun çevresindeki ilgi çekici hemen her şeyi model aldığı bir dönemdir. Üstelik çocukta arzularını dizginleme yeteneği çok zayıftır. Bu dönemde çizgi ve animasyon filmlerinin çocuklara verdiği zararlardan bazıları şöyle sıralanabilir:

ŞİDDETE YÖNELTME

Çizgi filmlerde şiddet unsurları fazla olduğundan çocuklarda, şiddetle şaka arasındaki ilişki düzeyinin büyük oranda arttığı dikkat çekmektedir. Çizgi film kahramanları çoğunlukla vuran, kıran, rakibini kılıçla parçalara ayıran, buldozerle üzerinden geçen ne olduğu belli olmayan korkunç yaratıklar ve cadılardır. Bu tür programları seyreden çocukların zamanla bunları sıradan bir hadise gibi kabul edip benimsemelerine ya da bu film kahramanlarının hayatlarını ve özelliklerini kavrayarak bunları kendi oyunlarına ve hayatlarına yansıtmalarına sebep olabilmektedir.

ZİHİNLERİNDE KENDİLERİNCE İYİ-KÖTÜ KAVRAMI OLUŞTURUYORLAR

Sakarlıklarıyla çocukları ekran başına kilitleyen “Ayı Bernard” her dakikası suç, şiddet, yıkıcı rekabet, kıskançlık, yalan söyleme davranışlarıyla dolu bir çizgi filmdir. Bunun yanında Bakugan, Ben Ten, Beyblade, Transformers gibi çizgi filmler de iyiliğin ancak suç ve şiddetle çözülebileceği mesajını çocuklarımızın zihinlerine kazıyan filmlerden bir kaçıdır. “Esrarengiz Kasaba” ve “He-man” gibi çizgi filmler ise suç ve şiddet öğelerinin yanında “korku” öğesini de mesaj olarak vermektedir.

AKLINI GEREĞİ GİBİ KULLANAMIYORLAR

Yapılan bir araştırmaya göre, günde ortalama 3 – 4 saat çizgi film izleyen çocukların dikkat eksikliği ve hiperaktivite rahatsızlığı geliştirme tehlikesi diğerlerine göre % 30 ile % 40 daha fazla olduğu tespit edildi.

Çocuklar tarafından çok sevilen bir başka çizgi karakter “Caillou”nun toplumda çocukların gelişimine katkıda bulunduğunu ifade edenler olsa da eğitici olduğu iddia edilen kısımlar aslında çocukların günlük hayatı yaparak yaşayarak öğreneceği anlardır. Caillou’da hayat o kadar yavaş ve sıkıcı ki çocuğun yaptığı her şey hikâye okur gibi arka planda aniden bir dış ses tarafından tarif edilmekte, izleyici çocuğun sebep sonuç ilişkisi kurmasına fırsat verilmemektedir. Çocuklarımızın kapasitelerini geliştirmek bir yana geriletmiş oluyoruz, çünkü bunun gibi çizgi filmler çocukların zihin faaliyetlerini geliştirmekten ziyade yavaşlatmaktadır.

ZAMAN İSRAFI

Çizgi filmlerin verdiği sıkıntılar bir yana, çocukların televizyon başında geçirdikleri saatler onların daha faydalı etkinliklerde bulunmalarını, örneğin ders çalışmalarını, yararlı yayınlar okumalarını, oyun oynamalarını, uyumalarını ya da aile içindeki görevlerini yerine getirmelerini engellemektedir. Bu da onları topluma uyum sağlamak için ihtiyaç duydukları araçlardan yoksun bırakmaktadır.

GÜVENSİZ VE RİSKLİ DAVRANIŞLARI ARTIYOR

Özellikle 12 yaş öncesinde ve muhakemesi henüz gelişmemiş çocuklar gerçekle “hayal ürünü” arasındaki farkı belirlemeyi yapmakta zorlanıp (hatta yapamayıp) ciddi güvenlik sorunları yaşayabilirler. Çizgi filmlerin uçma, kaçma davranışlarının gerçek hayatta da olabileceğini varsayıp bunları deneyebilir ve sağlıklarını, hatta hayatlarını riske atabilirler.

GERÇEK HAYATTAN KOPUYOR

Yapılan araştırmalar eğer dikkat edilmez ve engel olunmaya çalışılmaz ise izlenen çizgi film karakterlerinin her geçen gün çocuğun dünyasına yerleşmeye başlayacaklarına ve çocuğu gerçek hayattan koparıp ciddi adaptasyon sorunu yaşatacağına işaret etmektedir. Öyle ki çok çizgi film izleyen ve o karakterlere özenen çocukların sosyal ilişki kurmada zorlandıkları ve yalnız olmayı seçtikleri görülmüştür.

ÇOCUKLUK YOK OLUYOR

“Çocukluğun Yok oluşu” isimli kitabında Neil Postman; televizyon aracılığı ile çocukların, yetişkin dünyasına ait parasal, toplumsal ve erkek kadın münasebetlerine, kavga, çatışma ve şiddet olaylarına, hastalık ve ölümle ilgili sırlara maruz kaldığına, bunun ise çocukluğun yok oluşu anlamına geldiğine işaret etmektedir. Nitekim tv programları, çocukların kendi dünyalarından çıkıp yetişkinlerin dünyalarına hazırlıksız girmek zorunda kalmalarına sebep olan en büyük etkenlerden biri olduğu gibi, eşlerin münasebetleri hakkında yayınlar bazı çocukları aşırı uyarmakta, bazılarında nefret ya da suçluluk duygusu oluşturmakta, bazılarında ise suç işlenmesine ya da normalden sapan bir davranışa sebep olabilmektedir. Ayrıca bu tür yayınlar, çocukların gençlik ve yetişkinlik dönemlerinde çeşitli uyumsuzlukların ortaya çıkmasına ve cinsel sorunlara sebep olabilmektedir. Çocuklarımız için hatırlamamız gereken, televizyonun en güçlü tarafı, kafalarına soyutlamalar değil, kalplerine kişilikler sokmasıdır.

ÇİZGİ FİLMLERDE SUBLİNİNAL MESAJLAR

Temel amacı eğitim, haber ve eğlence olarak gösterilen televizyon, kitleler üzerine doğrudan etki yapabilme gibi bir yeteneğe sahip olması sebebiyle küresel şirketlerin ve kötü niyetli örgütlerin ideolojik aktarım aracı olarak kullanılmaya başlandı. Çizgi filmlerdeki karelere yerleştirilmiş çeşitli semboller, resimler ve telkin cümlelerini çok dikkat ederseniz görmeniz mümkün. Bu konuda yapabileceğiniz küçük bir araştırmayla sıradan görülen çizimlerin ardında neler ve kimlerin olduğunu öğrenebilirsiniz.

Çocuklar sevecenlikle çizgi filmleri izlerken olayların, karakterlerin masum yüzünü görürler. Ancak birçok çizgi filmde belli düşünce ve hayat biçimlerinin tekrarlandığı görülür. Zengin olmak, hazine ele geçirmek, bireyci olmak, kimseye güvenmemek, elindekileri olmayanlara karşı korumak. Bir başka deyişle kapitalizm sisteminin değerlerini teşvik eden söylemler ön plandadır.

ZENGİNLİK HEP EĞLENDİRİR MESAJI

Kız çocuklarının çok rağbet ettikleri “Barbie bebekler” de örnek olarak ele alınabilir. “Barbie bebek”; incecik, güzel, sarışın, özgüvenli, bağımsız, kendi başına yaşayan bir genç kızdır. Evli değildir, sadece erkek arkadaşı vardır. Çok modern, rahat ve şık bir evi vardır. Evinin önünde hız yapabilen gösterişli bir spor arabası vardır. Gardrobu çok zengindir. Günün her saati için birçok giysisi vardır.

Barbie çalışmamaktadır; eğitimi, parasının nereden geldiği belli değildir. Herhalde anne-babası ona bu rahatı ve lüksü sağlamaktadır. Eğlenmenin dışında bir programı, bir derdi, sıkıntısı, ailesi yoktur. Yardımlaşmıyor, paylaşmıyordur; hep almaktadır, vermeyi bilmiyordur.

5 MADDEDE NE YAPABİLİRİZ?

  • 0-2 yaş arası çocuklara çizgi film kanalları dahil televizyon izlettirilmemeli, bunun yerine karşılıklı etkileşim ve sosyal ilişkilere dayalı faaliyetler yaptırılmalıdır.
  • 2-10 yaş arası çocuklara günde 1 saati geçmeyecek şekilde, algılama seviyelerine uygun ve olumlu karakterlerin ağırlıkta olduğu programlar seçilerek izletilebilir.
  • Çocukların gelişimlerine uygun programları televizyonda bulmak zor oluyorsa uygun olarak
    hazırlanmış cd bilgisayar gibi imkânlardan yararlanılabilir. Eğitici ve milli manevi değerleri aşılayıcı yapımlar tercih edilmelidir.
  • Çocukla, film izlenmeden önce filmden belli kareler eşliğinde konuşmak, filmi değerlendirmek gerekebilir. Neden, niçin, nasıl, ne zaman ve benzeri sorular çocuğun iletişim düzeyine göre sabırla açıklanmalıdır.
  • Anne baba ve diğer aile fertleri aile içi iletişimlerini güçlendirerek çocuklarını çizgi karakterlerin dünyasından uzaklaştırabilirler.

 

 

 

Kaynaklar: Okul Öncesi Dönem Çocuğunun Kişilik Gelişiminde Rol Modellik ve Çizgi Filmler, C.Oruç, E.Tecim, H.Özyürek, Ekev Akademi Dergisi, Yıl: 15 Sayı: 48, 2011; Çocukluğun Yok Oluşu, Neil Postman, İmge Kitabevi, İstanbul, 1995; Televizyon Çocukları, Psk.Hilal Yıldızhan http://www.istek. k12.tr/dosyalar/dokumanlar/44/2015506009televizyoncocuklari.pdf; Prof. Dr. Deniz A.Güler İle Çizgi Filmlerin Kültürel İşlevleri Üzerine Mülakat, İletişim ve Diplomasi Dergisi, Sayı 2, 2014; Televizyon ve Çizgi Filmlerin Çocukların Değer Oluşumuna Etkileri, Psk. Mehmet Dinç, 2015.

En Yeniler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu