Nereden Nereye…
Yapacak işi olmayan, kendine bir hedef belirlemeyen insan kendini boşlukta hisseder. Boş boş düşünür; asabileşir ve strese girer. Ben de o haldeydim. Kendime olan güvenim neredeyse yok olmuştu. Kendime yeni bir hedefbelirlemeliydim. 17 yıl boyunca boşuna mı okula gitmiştim, o okullardan boşuna mı mezun olmuştum?
Küçükken sorulan “Büyüdüğün zaman ne olacaksın?” sorusu bizleri strese sokan, belki de en sevmediğimiz sorulardan bir tanesidir. Bu soruyu ben de hiç sevmezdim. Sırf bu sualin altında ezilmemek, sorulduğunda verilecek bir cevabım olsun diye kendime hayali bir hedef koymuştum. Sorana doktor olmak istediğimi söylüyordum. İlk zamanlar suallere cevap olsun diye koyduğum bu hedef, ilerleyen zamanlarda ulaşmak istediğim gerçek bir hedefe dönmüştü. Bu hedefe nasıl ulaşılırdı? Galiba çok ders çalışmam gerekiyordu.
Eğitim hayatım hızla devam ediyordu. İlkokulu birinci olarak bitirmiş, ortaokula başlamıştım. Bilgisayarla tanışmam da ortaokul yıllarında olmuştu. Benim için çok değişik bir aletti. Artık hedefim değişmişti, bilgisayar mühendisi olacaktım.
Derken liseye başladık. İnsanın kanının en çok kaynadığı dönemler, kendini farklı ve karizmatik hissettirme çabaları… Dersler çok iyi gitmiyordu ancak bir şekilde eğitim hayatım devam ediyordu işte. Hedefim yine mühendislikti, taa ki matematik hocamla aram bozulana kadar. Çok yüksek beklediğim sınavdan çok düşük bir puan almıştım, itiraz ettim. Matematik öğretmenim yine de notumu değiştirmeyince, gençlik inadı ve gururu yüzünden matematiği tamamen bıraktım. Bu benim hayatımda kırılma noktası oldu. İlk dönem matematik notum bir, ikinci dönem sıfırdı. Matematik dersim zayıf düştüğü için mecburen eşit ağırlık bölümünü tercih etmek zorunda kaldım. Artık bilgisayar mühendisi olamayacaktım.
Sınava hazırlık süreci başlamıştı. Yeni hedefim o zamanlar iş garantisi olduğu söylenen öğretmenlikti. Liseyi bitirip imtihana girdiğimde hedefim sınıf ya da edebiyat öğretmeni olmaktı. Aldığım puan hedeflediğim fakülteyi kazanmaya yetmediğinden daha önceleri, aklımda hayalimde hiç olmayan, İktisat bölümüne gitmek zorunda kaldım.
Nereden nereye…
Yaşıtım olan öğrencilerin birçoğunun maruz kaldığı gibi ben de eğitim sistemimizin gazabına uğramıştım galiba. Kendi eksikliklerim de oldu elbette ama büyük oranda sistemde gördüm hatayı. O gün bugündür hep düşünmüşümdür, neden bu ülkenin çocukları ve gençleri daha ilkokuldan beri yeteneklerine ve karakterlerine göre kendilerine uygun bir yol haritası çizemiyorlar? Ya da çizdirilmiyor? Eğitimde bunu uygulamak çok mu zor?
Evet, iktisat bölümünü okumaya başladım. İktisatçı ne iş yapar? Galiba bankacı olur. Üniversite bir şekilde bitti. Bitti; ama iş yok güç yok, yine 16-17 sene önceki duruma (başa) dönmüştüm.
-Ne iş yapıyorsun?
-Üniversite mezunuyum.
-Bölümün neydi?
-İktisat
-Şimdi ne olacaksın?
Çocukken hayali bir cevap verilmesi kolaydı; ancak şimdi cevap vermek zordu.
Yapacak işi olmayan, kendine bir hedef belirleyemeyen insan kendini boşlukta hisseder, boş boş düşünür, asabileşir ve strese girer. Ben de o haldeydim. Kendime olan güven neredeyse yok olmuştu. Kendime yeni bir hedef belirlemeliydim. 17 yıl boyunca boşuna mı okula gitmiştim, o okullardan boşuna mı mezun olmuştum? Hedefim sıradan, düz bir hedef olmamalıydı.
Okuduğum bölüm icabı seçeceğim hedefin ona uygun olması gerekiyordu. Yeni hedefimi müfettişlik olarak belirledim. Bir yıl boyunca amcaların, teyzelerin, komşuların, hatta arkadaşların sözlerine kulağımı tıkayıp imtihanlara hazırlanmaya başladım. Hafta sonları Ankara’da dershaneye gidiyor, hafta içi de yurtta en az sekiz saat ders çalışıyordum. Dikkatim dağılmasın diye telefon, internet gibi şeyleri kendime kısıtladım. Mutlaka imtihanları kazanmalıydım.
O yıl içerisinde önce uzmanlığı kazandım ve işe başladım. Bir yandan maliyede uzman olarak çalışıyor, bir yandan da evde müfettişlik imtihanlarına hazırlanıyordum. Önce denetmenlik, sonra da hedefim olan müfettişliği kazandım; ancak sözlü imtihanda takıldım. Hedefime ulaşamadım diye neredeyse hiç üzülmedim.
Çünkü her zaman “Hayırlıysa nasip etAllah’ım.” diye dua etmiştim. Ayrıca yakınlarımdan da hayırlıysa olsun, diye dua etmelerini istemiştim.
Hayatın her döneminde insanın en az bir (daha fazla da olabilir) hedefi olabilir. Bu hikâyeyi size anlatmakta ki asıl maksadım, zamanın olduğu gibi insan düşüncelerinin de hayat şartlarına göre değişebileceği gerçeğiydi. Daha da değişiklikler olacak. Bize düşen hayatın yeni ihtiyaçlarını takip ederken hiç değişmeyen manevi yönünü sürekli canlı tutmak. Daha işin başında olanlar okul hedeflerinizde muvaffak olmak istiyorsanız, önce hedefinizi seçin sonra ona sımsıkı sarılın; ama ihlâsla manevi hayatınıza bağlanmayı ihmal etmeyin. Maddi hedeflerde kırılmalar olacaktır, siz muvaffak olmaya çalışın. Tabi kariyer yaparken nihai hedefi unutmamak gerekir. Okul hedefleri, üniversite hedefleri kariyerinizin sadece bir tarafıdır. Asıl mühim nokta hayat boyu size destek olacak nihai hedefiniz, manevi kariyerinizdir.
Çok güzel bir konuya temas etmişsiniz manevi hedef !