Carpe diem: Anı Yaşa, Ama Nasıl?
“Anı Yaşa”
Milattan Önce birinci yüzyılda yaşamış Romalı şair Horatius’un dizelerinde kullandığı bir deyiş olan “carpe dİem” Türkçe’ye “anı yaşa” olarak çevrilmiştir.
Dönemin Roması savaşlar, iç karışıklıklar ve sosyoekonomik meşelerle boğuşur halde iken “carpe diem” sözü Romalılar için bir teselli anlamı taşıyordu. Halkın ve yöneticilerin olumsuz şartlara tahammülü kalmadığından böyle bir teselli ciddi anlamda rağbet gördü. Batı felsefesinin “zamana” bakış açısını değiştiren bir kavram haline geldi. “Geçmiş için tasalanma, gelecek için kaygılanma, anı yaşa” gibi öğütleri içeren kavram, ilerleyen yüzyıllarda hayli değişerek çıkış noktasından çok uzaklara gitti. “Hedonizm” adı verilen hazcı felsefenin temellerini oluşturdu ve toplumlar için pek makul olmayan anlamlar kazandı.
20. yüzyılın sonlarında ve 21. yüzyılda tekrar, yoğun bir şekilde gündeme gelen “carpe diem” kavramı insanlığa ne vaad ediyor, buna biraz dikkatlice bakmamız gerekiyor.
Latince’den birebir çevrildiğinde “anı yaşa” anlamı çıkıyor; fakat günümüzde anlaşıldığı veya bize yansıtıldığı şekliyle vurgu “an” kelimesi üzerine değil “yaşamak” kelimesi üzerinedir. Bu ince nokta bize birçok sorunun cevabını verebilir. Yani “gününü gün et, yarının olmayacakmış gibi yaşa” tarzı anlamlar tehlikeli noktalara çıkmaktadır. Oysa vurgu “yaşamak” üzerine olduğunda “zamanın farkında ol, anın değerini bil, yaşadığını hisset” gibi farkındalık ve bilinç üzerine anlamlar çıkmaktadır. Günümüzde maalesef carpe diem kavramı daha çok “an” üzerine yapılan yorumlamalarla bize sunulmaktadır.
Reklam sektörünün “anı yasa” sloganı dikkat çekici
Peki, üzerinden 2000 yıl geçmiş olmasına rağmen bu sözü canlı tutan nedir? Bu sorunun çok fazla cevabı olabilir ancak en net cevap, ilk ortaya atıldığı sebep ile aynıdır: Teselli ihtiyacı.
Aslında bu kavramın 1900’lü yılların ortalarında bilinçli olarak canlandırıldığı veya “hortlatıldığı” da ileri sürülmektedir. Manası değiştirilerek piyasaya sürülen ve toplumların yolunda gitmeyen şeyler için tepkilerini hafifleten bir tampon niyeti gördüğü yadsınamaz. Tabi bu noktada “carpe diem” kavramını hiç duymamış olmak veya “anı yaşa” tabiriyle karşılaşmamış olmak çok da önemli değildir. Zira bu kavram mevcut reklam piyasasının temel felsefesini oluşturur. Yani üretilen her reklam, sunulan her fikir veya değerli gösterilen şeyler bu ve benzeri “kişiyi özel hissettirici” kavramlar üzerine kuruludur. “Sana bu yakışır, ben buna değerim, farklı ol, kendini özel hisset” gibi sloganları elbette duymuşuzdur. Bunların yanı sıra şimdi senin zamanın özgürce yaşa! şimdi değil de ne zaman?” gibi reklam kampanyaları da bize pek yabancı değil. Bu ve bunun gibi birçok cümlenin altında “carpe diem” felsefesine dayanan ve fertleri öne çıkaran yorumlar bulunmaktadır.
Ferdin öne çıkması kime ne sağlar?
Öncelikle günümüzde fertler toplumun en temel yapı taşı sayılabilir. Her ne kadar daha önceleri bu görevi aile görse de artık fert, daha öndedir. Çünkü
ailelerin karar mekanizmaları fertlerinkinden daha güçlüdür ve ferdi etkilemek, ferdi ikna etmek aileyi etkilemek veya ikna etmekten çok daha kolaydır. Bu da tahmin edilebileceği üzerine reklam piyasasının ve dolayısıyla büyük markaların işine yarar. Politikacıların ve güçlü devletlerin de hayli fazla işine yarar. Geniş aileleri çekirdek aileye indirgemek ve oradan da aileyi fertlere indirgemek kolay bir iş olmayacağı gibi boşa yapılan bir çalışma da değildir. Bunun sonucu olarak da fertlere hitap eden, şahsı ön planda tutan “moda” kavramı hayatımıza yerleşmiştir. Fransa ve İtalya’nın öncülüğünü yaptığı, Paris ve Milano’nun önderliğindeki “moda” akımı bu çalışmanın “en verimli” semeresidir. İçeriği değiştirilen “carpe diem” kavramının son dönemlerde moda olması da yine bu çalışmaların kendini güçlendirmek için yaptığı ataklardan biri olması pek de garip sayılmaz.
Gerçekte cerpe diem ne anlatır?
Carpe diem kavramının asıl anlatmak istediğini doğru okumak ve doğru anlamak gerekir. Sonuçta hayat, biz gelecek planları yaparken başımızdan geçenlerden ibarettir. Geleceğe dair herkesin bir planı vardır. Başarılı olsun veya olmasın, her plan bir sonraki plan için bir basamak niteliği taşır. Ve eğer bu çembere kendimizi kaptırırsak yaşadığımızın farkına varmamız mümkün olmaz.
Geriye dönüp baktığımızda da hayat, anlardan ve anılardan ibarettir. Güzel anılarımız olduğu müddetçe anların değerini ve hayatın kıymetini bilebiliriz. Bu da elbette doğru kararlar ve doğru planlar neticesinde elde edilir. Ancak içinde bulunduğumuz an, ne geleceğe ne de geçmişe aittir. Bunu geçmiş için hoş bir anı ve gelecek için güzel bir plan yapmak bizim elimizdedir. Farkında olarak, bilinçle geçirilirse ancak zamanın kıymeti bilinir. Yoksa “an”a değer katmak için yapılan bilinçsiz çabalar, yarınlar için olumsuz sonuçlar doğurabilir ve o “an” geçtiğinde, geçmiş için pek hoş bir görüntü sunmayabilir. Bu bakımdan “carpe diem”in Türkçe çevirisine bir ilave yapmak gerekir: Anı “bilinçli” yaşa.