“Bir işin ortasında, mesela bir toplantı devam ederken, video izlemek istiyor insanlar. Dikkat süresini 19 saniye olduğunu ispatlayan bir durum bu. Toplantıda olduğunuz için sesi açamıyor, yazılım bu durumu fark ediyor. metin altta yazı olarak görünüyor. Meşgul olduğunuz zamanda bile, videoya maruz kalmanızı kolaylaşıyor.”
Video içerikleri hazırlayan uygulamaların, kendini konumlandıramadığı tek yer belki de uykudur. Yoğun İstanbul trafiğinde bile, izleyerek giden şoförlere rastlamak mümkün. Trafikte fırsat buldukça üçer beşer saniye izliyor, sonra devam ediyor yoluna.
İnternetin olduğu her yerde izlemeye çalışmanın farklı yönleri var. Bir kere bağlantısız kesintisiz video mantığı çok enteresan. Dikkat o kadar çok çabuk dağılıyor ki artık, bir şeye odaklanma 19 saniyeye düştü. Dikkati vererek yarım saat bir konuya odaklanmak, maharet oldu.
Kişinin ilgilenmesi muhtemel, dünyanın dört bir tarafından baş videoları bulup servis etmek ve hiç alakasız kategorilerden getirmek, insanı ilk başta cezbediyor. Kendi atmosferine çekip onları sevdiriyor. İnsan önce orada vakit geçirmeye başlıyor. O, vakit geçirmeye devam ettikçe, algoritma onu daha iyi tanımaya başlıyor. Ve zaman içerisinde artık oradan hiç çıkmayacak hâle getirebiliyor.
Bu izleyen taraf, bir de konunun video içerik üretici tarafı var. Platformlara içerik üreten kişi ve kurumlar eğer çevresini, ürettiği içerikle etkileyip bir şekilde oraya takipçi kazandırıyorlarsa bundan para da kazanmaya başlıyorlar.
Bir uygulamanın insanın her hâline vâkıf olup karşısına bu durumuna özel içerik çıkarması tehlikeli değil mi?
Evet, tehlikeli. Bu algoritma, diğerlerinden farklı olarak kişiyi, gerçekten hoşuna gidebilen içeriklerle beslemeye odaklanıyor. İnsan için özel birçok şeyi ölçüyor olması, asıl tehlikeli olan tarafıdır. Bu son medya platformu, Amerika ve Avrupa gibi yerlerde üretilmedi. Kuralların çok farklı işlediği ve kurumların farklı bir kontrole tabi tutulduğu Çin’den geldi. Tiktok, daha serbest bir bölgede, çok fazla etik kontrollerden geçmeden hazırlandı ve kontrolün tek bir noktada olduğu yerde, insanlar üzerinde denendi.
Algoritmalarının psikolojik tarafı da güçlü
İnsanlar, artık bir şekilde acılarından kaçmak için sosyal medya uygulamalarına giriyorlar. Pandemi salgını, ekonomik kriz, bu işin tuzu biberi oldu. 15-20 yıldır süren bir değişim süreci yaşıyoruz, bütün dünya olarak. İnsanlar, dünyadaki gerçeklikten uzaklaşıp farklı, kendilerini oyalayacak ve biraz da güldürecek şeyleri istiyorlar. Sosyal medya tam olarak burada komik gelebilecek, eğlendirebilecek içerikleri bir şekilde o insanların önüne düşürüyor.
Hiçbir efor harcamadan beyin, dopamin sağlıyor. Kısa bir video izliyor ve bir anda hayatın gerçeklerinden, uzaklaşıyor. Evet, bu herkese yönelik yapılan bir şey. Çoğu gülmek için üretilen videoları insanlar, birbirlerine link atarak haberdar ediyorlar. Yayılım hızı kat kat artıyor.
Hedefsiz komik videolarda dikkat
Habercilik, bir anlamda bir yönlendirme işidir, haberci olarak siz, kendi bakış açınızı koyarsınız, haberi yaparken. Fotoğraf ve video da öyle değil midir? Siz bir fotoğrafı farklı açıdan çektiğinizde dünyadaki en güzel yermiş gibi görünebilir, diğer açıdan ise kirliliğin merkezidir orası. Yaşanan belki çok dramatik bir olaydır ama siz farklı çekersiniz, video tam tersi algılanabilir. Tiktok’u ilk çıkaranlar, haber tavsiye eden bir platform olarak başlamışlardı, ikinci bir platform olarak müzik sistemleri vardı. Bu ikisi farklı adlarda yayın yapıyordu. İkisini tek bir sistemde birleştirerek kurdular.
Bir de sosyal medyanın çok güçlü yönü, önemli zamanlarda yeniden hatırlanıyor. Mesela Amerika seçimlerinde manipüle etme yönü çok konuşuldu. Algoritma kimi insanları detaylı bir şekilde tanıyor. İnsanların dinî, ahlâkî ve sosyal meyillerini biliyor. Bunlara yönelik doğrudan hedef gruplar tayin edebiliyor.
Sosyal medya siteleri, gelirlerini reklamlardan kazanıyorlar. İnsanların profillerini tam çıkarmak istemelerinin nedeni, onları reklam içerikleri için kategorize etmektir. Reklam için para verenler, diyor ki benim içeriklerimi şu tür insanlar izlesin. Reklam vermek istediğinizde öyle kategoriler geliyor ki önünüze, o kadar detaylı kategoriler, farklı bir bakışla insanların etiketlendiğini siz orada anlıyorsunuz.
Bundan beş yıl önce reklam vermek istediğinizde, şehir, semt, milliyet, mezuniyet ve bağlı kültür grupları çıkıyordu. Şimdi reklam vermek istediğiniz zaman, sosyal durumları, sevdikleri, sevmedikleri, inançları, korkuları ve hobileri gibi detay kategorileri orada görüyorsunuz. Mesela siyasi kampanya yapmak isteyen ya da ürün satmak isteyen bir şirket, ayırdığı bütçeyi en iyi şekilde değerlendirmek istiyor. İnsanların fikirlerini etkilemek ve değiştirmek isteyen bütün yapılar düşünülebilir. İstenen kişilerin önüne istenen tarihte videolar düşürülebilir, odaklarsınız parasını verirsiniz ve videolar, fikirleri etkilenmek istenen kişilerin önüne düşer. Sonra bu sonuçları ölçebilirsiniz. Kısaca yeterince reklam bütçeniz varsa, ürettiğiniz içeriği istediğiniz insan grubunun önlerine düşürmeyi başarabilirsiniz.
Peki, izlenmiyorsa ne yapıyorlar? Sevebileceği forma dönüştürüp bir daha sunuyorlar. Deneme yanılma ile zaman içerisinde insanlar hangi formda bu içeriği tüketir, onu görüyorlar. Mesela düşünün, bir kitle için seçkin bir içerik yayınladım, 1 milyon kişi seçtim ve sonuçları ölçtüğümde başarı oranım yüzde elli. Aynı içeriği farklı bir formdan yeniden üretiyorum ve aynı kitleye bir daha yayınlıyorum, bakıyorum oran yüzde yetmişe çıkmış. Belli bir profildeki insanların izleyebileceği video formunu öğrenmiş oldum. Bundan sonraki videoları o formda üretiyorum.
Fikir satarken dikkat dağılıyor
Klişe bir laf var, etrafınızdaki 5 arkadaşınızın ortalamasısınız diye. En yakın arkadaşlarınızla her gün sohbet ediyorsunuz ve bunlarla birlikte sizin ortak bir görüşünüz oluşmaya başlıyor. Alışkanlıklar kazanıyorsunuz, konuşma tarzınız dahi etkileniyor. Sosyal medya da bizim artık yakın bir arkadaşımız gibi, yani beşinci kişi o oldu diyebiliriz.
Dikkatsizlikten korumak için ne yapabilirim?
Algoritmanın sizi hedef almaması için ilk akla gelen, hesabı, gizli moda almaktır. Sosyal medyada hesap açmadan da işlerinizi görebilirsiniz, bu da mümkün. Ama en önemlisi bizim kendimizi her gün, sıkıcı ama uzun süren şeyler yapmaya zorlamamız lazım. Hedef grup döngüsüne girdiniz ve video tüketmeyi bırakamıyorsanız, mesela şu kararı almamız gerekir, “Her gün 45 dakika okuyacağım”. Okumak sıkıcı gelir en başta, sonra yavaş yavaş o döngüden kendinizi kurtarırsınız.
Her gün, 45 dakika yürüyüş yapacağım. Bunu her gün sürdürürseniz, odaklanma eşiğiniz yükselir. Daha fazla şey odaklanmak için ilerliyorsunuz. Sosyal sitelerden dolayı odaklanma süresi 19 saniyeye düştü. Bir süre sonra sıkılıyor, evde, işte, okumada sıkılıyorsa bir insan dopamin almıyor demektir. Dopamin almadığımız şeyi ısrarla yapmaya devam etmeliyiz ki sosyal medyanın yaptığı şey kırılsın.
Günlük hayatımızın içerisinde, beyaz boşluklar oluşturmaya alışmalıyız. Hiçbir içerik tüketmediğimiz beyaz boşluklar.
Sosyal medya, insanın bir saniye bile düşünmesine izin vermiyor. Dijital minimalizm diye bir konu var; en az dijital içerikle işlerimizi yapmak. Bu konu çok önemli bir konu. Sıkıcı şeyi sürdürmeye başlarsanız ve sabır gösterirseniz başarırsanız. Aslında sabır eşiğinizi yükseltirsiniz. Bir müddet sonra dijital mecrada yapmak istediğiniz şeyi yapıp çıkarsınız. Algoritma sizi yakalayamaz. Odaklanma beceriniz artmış demektir.
Uykuya dalmadan önceki zaman ve uyandıktan sonraki zaman çok önemli. Uykudan önceki son bir saatinizde artık ekrandan uzak kalmalısınız. Ekrana ve ışığa bakmamanız gerekiyor. Kendinizi uykuya hazırlamalısınız, bu şekilde düzgün uyuyabilirsiniz.
Temiz bir uykudan sonra beynimiz, önceki gün içinde öğrendiği her şeyi kalıcı belleğe yazdı. Sabah tertemiz, bir kısa süreli bellek ile uyandık. Tam o esnada, sabahın o güzel vaktini dopamin artıran küçük videolar izleyerek başlatırsanız, dikkatinizi kötü şekilde güne başlamış olursunuz. Şu çok güzelmiş, bunu da öğrendim, bu da iyi bir şey diye diye 20-30 video birden izleyerek güne başlarsınız. Hani size faydalı gibi geliyor ama o en değerli vaktinizi en çok faydalı şeye ayırmadınız. Sabah vakti bizim o gün içindeki, biyolojik sermayemizdir. Günlük sermayemizi en değerli olan şeye vermeliyiz.
Dikkatli olmalıyız, insanlar şu anda ortalama 19 saniyede bir, sosyal medyada bir Pos’tan bir diğerine geçiyorlar. Dikkat seviyesi 19 saniye sürüyor. Diğer bir konu her gün 200.000 insan hayatı kadar zaman, çöpe gidiyor. Bu, insanın kendini durduramamasından kaynaklanıyor.
Yazınızı çok faideli buldum teşekkür ederim gerçekten alışkanlıklarımızı bırakmakta ve yönlendirmekte ihtiyacımız olan bir yazı olmuş devamını bekliyoruz (kendimizden sonra ailemize ve etrafımıza olan etkiyi nasıl artırabiliriz)