Din ve HayatAraştırmaTarih

“Hâlâ Vakti Gelmedi mi?

Tevhid, “Birlemek, bir olduğuna inanıp kabul etmek” demektir. Kelime-i tevhid ise, kulun Allah’ın birliğine inandığını ifade eden “Lâ ilâhe illallah Muhammedün resûlüllah” cümlesidir.

İman etmeyenler de cennete gireceklerse iman edenlerin farkları nedir? Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de açık açık bildirilmektedir. Allah, peygamberlere iman edilmesini emrettiği halde, iman etmeyip yalanlayan nice toplulukları helak ettiğini Kur’an-ı Kerim’de ayet-i kerimelerle haber veriyor.

Bir kimsenin imanlı sayılması için, kelime-i tevhidin ifade ettiği “Allah’tan başka ilah/rab/yaratıcı yoktur, Muhammed aleyhisselam Allah’ın resûlüdür” mânâsını kalpten kabul etmesi şarttır.

Kelime-i tevhid iki kısımdan ibaret olup birinci kısmı “Lâ ilâhe ilâhe illallah” ikinci kısmı Muhammedün resûlüllah” dır. Bu iki kısmın birbirinden ayrılması mümkün değildir. Şöyle ki: Ruh ve cesedin birleşimine insan deniliyor, ruhsuz bir ceset bir şey yapamıyor ve ona insan denilmiyorsa, kelime-i tevhidin birinci kısmına inanıp ikinci kısmına inanmayan kimse de imanlı sayılmıyor. Çünkü Allah’a inanan bir kimse Allah’ın “İnanın” buyurduğu peygamberine de inanır. “Ben sadece Allah’a inanırım başka bir şeye inanmam” diyerek Allah’a inandığını ama Peygamberimiz’e inanmadığını söyleyen kimse aslında Allah’a da inanmamaktadır.

Bu ve buna benzer sözler, bazı kimselerin Müslüman milletleri kandırarak İslam dairesinden çıkarmak için ortaya attığı sözlerdir. Onun için, böyle sözleri söyleyenler bilerek veya bilmeyerek misyoner ağzıyla konuşmuş olmaktadırlar. İnandıkları kitaplar insanlar tarafından bozulup şeriatlarının hükmü kaldırılan diğer din mensupları ile aramızdaki en belirgin fark, Peygamberimize ve ona indirilen Kur’an-ı Kerim’e imandır. Dolayısıyla, bir kimsenin imanlı sayılması için, Âl-i İmran sûresi, 19. âyette “Şüphe yok ki Allah indinde (hak) din İslam’dır” buyrulan İslam’ı tebliğ eden Peygamberimize iman etmesi şarttır.

Hoş görüde iman meselesi

Her şeyin başı Peygamberimize iman olduğu için din tahripçileri bilhassa bu hususta Müslümanları kandırmaya çalışır ve “Mühim olan Allah’a inanmaktır. Allah’a inandıktan sonra gerisi pek mühim değil.” gibi sözler söylerler. Onların bu sözlerinin uzantısı olarak memleketimizde de “Kelime-i tevhidin ikinci kısmını yani “Muhammedün resûlüllah”ı söylemeyenleri hoş görmek lâzımdır.” gibi sözler duymak mümkündür.

Böyle sözler Müslümanları kandırmak için söylenen çok tehlikeli sözlerdir. Çünkü herhangi bir peygambere veya Sevgili Peygamberimize inanmayanlar, imanın 6 şartından biri olan “Peygamberlere iman” şartını yerine getirmedikleri için imanlı olmayacakları dolayısıyla âhirette gidecekleri yer ebedî cehennem olacaktır. Onun için “Muhammedün resûlüllah”ı söylemeyenleri hoş görmek lâzımdır.” demek, imansızlığı hoş görün demek olur ki, böyle sözlerin bir Müslüman tarafından söylenmesi mümkün değildir.

Peygamberimize imanın delilleri

Dünyada hiçbir topluluğun ve hiçbir kimsenin Peygamberimize iman etmeme serbestliği yoktur. Çünkü Hazreti Allah (c.c.) Onu belli bir topluluğa değil bütün insanlığa peygamber olarak göndermiştir. Bu hususta Kur’an’ın beyanı açıktır: “(Resûlüm) De ki, ey insanlar şüphesiz ki ben, Allah’ın sizin hepiniz için (gönderilen) peygamberiyim.” (A’raf sûresi, âyet: 158)

Görüldüğü gibi, âyet-i kerimede Resûlüllah Efendimiz’in bütün insanlara peygamber olarak gönderildiği bildiriliyor. Ona bütün insanların inanmaya mecbur olduğu bildirildikten sonra aynı âyetin devamında, insanlık âlemine şu emir veriliyor: “O halde Allah’a iman edin, Allah’a ve O’nun sözlerine inanan ümmî peygamber olan resûlüne de iman edin. Ve ona iman edin ki doğru yolu bulasınız.” “Peygamber size neyi verdiyse onu alın, size neyi yasak ettiyse ondan da vazgeçin.” (Haşr sûresi,  âyet: 7)

İslam inancı, kelime-i tevhidin ikinci kısmı olan “Muhammedün resûlüllah”ı söyleyip söylememenin pek mühim olmadığını ve bunu söylemeyenlere şefkatle yaklaşmak icap ettiğini söylemeye asla izin vermez. Görülmüyor mu ki, günde 5 defa okunan ezanda bile Allah’ın isminin yanında Peygamberimiz’in ismi de okunuyor. İman mevzusunda ince çizgi üzerine bir misal: Bazı kimselerden şöyle sözler duyulabilir “Müslüman olmayanların, Peygamberimiz’e inanmaları şart değil. Onlar, ‘Muhammed de bir peygamberdir. Ama o da sizin peygamberimizdir.’ deseler ve iddia ettikleri gibi O’nun yalancı ve sahtekâr olduğunu söylemeseler, onlar da ahrette kendilerini kurtarırlar.”

Değerli okuyucular, Allah (c.c.) bütün peygamberleri insanların onları inkâr etmeleri için değil onlara iman etmeleri için göndermiştir. Onlara iman edenlerin, Allah’ın emrini yerine getirdikleri için cennete girecekleri kesindir. Peki, iman etmeyenler de cennete gireceklerse iman edenlerin farkları nedir? Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de açık açık bildirilmektedir. Allah, peygamberlere iman edilmesini emrettiği halde, iman etmeyip yalanlayan nice toplulukları helak ettiğini Kur’an-ı Kerim’de ayet-i kerimelerle haber veriyor. Buna rağmen birileri son ve en üstün peygambere iman etmeden de cennete gidileceğini söylerse, bu kimse sadece Müslümanları kandırmak için çalışmış olmaz, Kur’an’a ve Hazreti Allah’a da iftira etmiş olur.

İkinci misal

Bunla ilgili dikkat çekici iki misal var onları burada zikretmemiz gerekiyor. Diğer bir misal Peygamberimizin amcası Ebû Tâlib. Ebu Talib O’nu hayatı boyunca himaye etmişti. Hatta bir şiirinde “Gerçekten ben şunu iyice bildim ki Muhammed’in dini yaratılanların sahip olduğu bütün dinlerin en hayırlısıdır” diyordu. (İbn-i Hacer, El-İsâbe) Diyordu; ama devamında hem “Ben bu dine inandım” hem de “Muhammedün Resûlüllah” demediği için âhirete iman götüremedi. Çünkü imanın yolu, sadece o dinin güzel olduğunu söylemek değil, o güzelliğin içine de girmek o güzelliği benimsemek ve yaşamaktır.

Balın güzel ve faydalı bir gıda olduğunu söylediği halde onu yemeyen kimseye baldan ne faydası olur? Şu zamanda “Muhammed de bir peygamberdir. Ama o da sizin

Peygamberiniz’dir.” diyerek Peygamberimiz’e inanmaya yanaşmayıp inkâr edenler ebedî cehennem azabından nasıl kurtulacaklardır? Kurtulamazlar, çünkü ebedî kurtuluşun yolu, Allah’ın peygamberini inkâr değil ona imandır.

Netice olarak şu hadise bile bize yer. Önceleri Peygamberimiz’e düşmanlık yapan Ebû Süfyan’la ilgili. Ebu Süfyan Mekke’nin fethinde iman edecek bir tavra girmişti. Peygamberimiz kendisine, “Hâlâ lâ ilâhi illallah diyeceğin vakit gelmedi mi yâ Ebâ Süfyan?” buyurdu. Bunun üzerine Ebû Süfyan “Lâ ilâhe illallah” dedi. Fakat Peygamberimiz bunu kâfi görmedi ve “Hâlâ Muhammedün Resûlüllah diyeceğin vakit gelmedi mi yâ Ebâ Süfyan?” buyurdu. O da “Muhammedün Resûlüllah” dedi ve imanı tamam oldu. Eğer bir kimsenin imanlı olması için kelime-i tevhidin sadece birinci kısmını, yani “Lâ ilâhe illallah”ı söylemek kâfi olsaydı, Peygamberimiz (s.a.v.) Ebû Süfyan’ın birinci kısmını söylemesini yeterli görür, kelime-i tevhidin ikinci kısmı olan “Muhammedün Resûlüllah”ı da söylemesini istemezdi. Ama istemiştir…

En Yeniler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu